Yeni Ãœyelik
keyboard_arrow_left keyboard_arrow_left5.
Bölüm
keyboard_arrow_right

Kırmızı Kubbe

@yasinakn
"Eee çoban matı yiyecek kadar kötü mü oynuyordun? Keşke baştan söyleseydin hiç anlaşmazdım senle, haklı galibiyetler almak istiyorum ben." Tüccar garip bir şekilde üzülmüştü bu kolay galibiyete. Bir insan neden üzülsün ki kazandı diye? Kolay ya da zor kazandıysan kazanmışındır.

"Olmaz böyle, olmadı böyle. Bu galibiyet yeterli değil!" Tüccar iyice garip hareketler yapmaya başlamıştı. Kafasını taşlardan kaldırmadan sürekli tekrar ediyordu bu kelimeleri.

"Tamam sakin bir dahakine daha iyi oynarım, ne olacak sanki?" Apreal korkmamaya çalışıyor, korksa da belli etmemeye çalışıyordu ama sesinin titremesine bile engel olamamıştı daha. Zaten bu değişik, kırmızı yapının içinde kalmıştı, zaten yeterince gergindi birde tüccarın bu delilikleri gergin ortamın tuzu biberi gibi oluyordu.

"Neyse ne! Hiç yoktan kazandım oda bir şeydir." Tüccar sakinleşmişti yine aniden. Tüccarın en garip yanı buydu galiba. Birden sakinleşip, birden sinirlenmesi, ani duygu değişimleri.

"Arkadaşının yardıma ihtiyacı var galiba. Hani şu aptal, cılız ve duygusal olan tip." dedi Tüccar. Yüzünde garip bir gülümseme vardı. Sanki bu durumdan mutlu olmuş hatta zevk almıştı; ama asıl soru kime ne olmuştu? Etrafında ki kırmızı duvarları kırmak için omuz atmaya tam yelteniyordu ki, tüccar engelledi onu.

"Siz topluca salak mısınız? Bir az sakin ol, galiba arkadaşınla aynı kaderi paylaşmak istiyorsun?" Tüccar bu sefer sinirle bakıyordu. Apreal' ın kendisine zarar vermesin istemiyor gibiydi ama neden? Neden istemesin ki, ne ayrıcalığı vardı Apreal' ın. Hem duvara omuz atsa ne olabilirdi ki? En fazla omzu çıkar ya da kolu kırılırdı.

"Merak ediyorsan söyleyeyim, iyilik olsun diye korumadım seni. Sen bana lazımsın yoksa zahmet etmezdim." tüccar hem konuşmuş hem de etraflarını kaplayan kırmızı kubbeyi kaldırmıştı. Yerinden fırlamaya çalışıyormuş gibi duran gözleri etrafa bakınıyordu. Galiba bir şey arıyordu. Tuilyn' le ulaştığında gözleri yavaşça yürümeye başladı Tuilyn' e doğru.

"Çekil çekil! Beceriksiz, aptallar sizi." Dedi başındaki Joyina ve Kumbyk' e. Joyina usluca söz dinledi ama Kumbyk bu tanımadığı dilenci kılıklı tipin arkadaşına yaklaşmasını istemiyordu.

"Sana çekil DEDİM!" Sesi kendi ağzından değil, gökyüzünden gelmişti sanki. Birden Kumbyk' in etrafını şiddetli rüzgarlar sardı. Bir soldan gelip sağa itiyordu rüzgar Kumbyk' i, bir sağdan gelip sola. Tüccar hala yürümeye devam ediyordu sadece. Elini bile kaldırmamıştı.

"Benim sözümü bir daha dinlemezseniz!" Sesi hala gökyüzünden gelen bir gök gürültüsü edasıyla, yeri bile titretiyordu.

"Sizi kendi nefesinizle boğarım!" Kumbyk kendini birden Tuilyn' den uzağa fırlatılmış buldu. Oradan oraya fırlatılmaktan her yeri toz toprak olmuştu. Kafasından kan akıyordu, belli ki yere düşerken kafasını çarpmıştı. Elleri ve yüzü de yara bere içerisindeydi. Ayağa kalkmaya çalıştı ama hiç gücü kalmadığını fark edip sırt üstü yatıp, öylece kaldı.

Apreal tam Kumbyk' e doğru hareketlenmişti ki, Tüccar kafasını çevirip Apreal' a baktı, yıldırımlar çakan gözleriyle.

"Şimeleşe Komoriku. Şimeleşe Limeri!" Apreal hiçbir şey anlamamıştı. Farklı bir dil miydi bu? Yoksa büyücü dili gibi bir şey miydi bu?

Apreal' a nazaran Joyina bu dili antik çağlardan gelen Nikador' un büyücülük kuralları kitabında görmüştü. Bu kitap büyücülerin hepsi tarafından kutsal kitap sayılıp içindeki kurallara uyulmaması durumunda, kahinler geçidi rahiplerinin yoldaşlığıyla Sacris dağında yargılanmaya götürülürler. Şu an kolay lisana çevrilmiş tek örneği kutsal Nikador Kütüphane'sinde bulunuyor. Tabii ki bu kitap her büyücüde kesinlikle bulunur ama unutulmuş lisan olarak da geçen, büyücü lisanındadır. Ne yazık ki Joyina sadece kitapta örneklerini görmüştü hiç öğrenmemişti ki zaten artık sadece büyücüler arasında kullanıldığı için varlığından bile haberi yoktu çoğu insanın.

Tüccarım söylediği sözlerden sonra Tuilyn' nin kolunun acısı geçmiş, kanama da durmuştu. Tuilyn sevinçliydi birazda şaşkın; ama aşırı değil o Joyina gibi değildi büyüye inanırdı, inanmamak aptallıktı.

"O bez parçalarını çıkar birazdan kan sinekleriyle dolar burası. Bir daha da bilmediğin şeylere burnunu sokma çünkü bu sefer elini değil kafanı kaybedersin!" Tüccarın gürleyen sesi normale dönmüştü ama hala sinirli gibiydi.

Tuilyn kolundaki battaniyeleri çıkarınca kolunun iyileştiğini fark etti. Elinin yok olduğu yer deri kaplamıştı. Pürüzsüz bir deri sanki daha önce hiç eli var olmamıştı, aslında o hep hayal görmüştü sank. Üzgündü Tuilyn artık bir eli yoktu. Canı acımıyordu belki ama üzgündü. Her ne kadar üzgün olsa da gururluydu da. Arkadaşını kurtarmak için büyük bir cesaret göstermişti kendince; aptal cesareti...

"Siz nasıl salaklarsınız? Böyle bi yola çıkıp, yanınıza silah, hadi kılıcı falan geçtim bi sopa bile almamak olur mu? Geri zekalı aptallar!" Tüccar' ın el hareketleri sonucu Apreal' in önüne parlaklığıyla göz alan, demir bir kılıç düştü.

"Size bu bile fazla! İstesem üç tane de veririm ama vermeyeceğim hatalarınızın cezasını çekin. Bu beceriksize ihtiyacım olmasa ona da vermezdim de neyse." Tüccar belli ki karşısında ki dört arkadaşı, ölmek üzere olan aptal çömezler olarak görüyordu. Bıkmış bir tavırla konuşmasına devam etti.

"Doğuya doğru gidin önce." Dedi eliyle sol tarafı işaret ederek.

"Önünüze su kaynakları çıkacak. Oradan Kuzeye yönelin. Kutup yıldızını takip ettiğinizde sizi kahinler geçidine çıkarır. Son olarak da sakın salak gibi kılıcı arkadaşlarına verme, senden başkasında toz olur bir işe yaramaz." Konuşmasını bitirdiği an tüccar ortadan kayboldu; ama kimse bunu umursamamıştı, hele de son yaşadıkları onca gariplikten sonra. Aslında Apreal harici herkesin merak ettiği ayrı bir konuda vardı: Joyina yine büyüyü reddedecek miydi ama bunu sormadan önce daha önemli işler vardı.

Sadece Apreal ne Joyina' yı ne başka bir şeyi düşünmeden hızlıca buradan gitmeleri gerektiğinin farkına vardı. Joyina bile olayın şokundaydı. Aslında en çok Joyina olayın etkisine kapılmış gibiydi.

Öncelik olarak Kumbyk' i düştüğü yerden alıp kamp yaptıkları yere getirdiler. Önemli bir sıkıntısı olmadığına kanaat getirdikten sonra Apreal arkadaşlarına dönerek konuşmaya başladı.

"Şimdi bu olayı unutuyoruz. Tartışmanın, konuşmanın, hiçbir şeyin zamanı değil. Hemen buradan gidiyoruz. Dediği gibi doğuya gitmek mantıklı olabilir. Bu adama güvenebilir miyiz emin değilim ama sonuç olarak beni koruyorsa, bana zarar gelmesini istemeyeceğinden, bizi tehlikeye atmak yerine doğruyu söylemiştir umudundayım." Apreal konuşurken yerdeki kılıcı alıp elinde çevirerek göz gezdirdi.

Apreal hemen gitmeliyiz demişti ama kimse kılını bile kıpırdatmıyordu. Kimse şoktan çıkamamıştı. Apreal yaşadıklarının ve ortamın verdiği gerginlikle, herkese sağlam bir tokat attı. Tokat beklediğinden sertti Apreal' ın. Tokadın etkisiyle Tuilyn yere düştü ama en azından kendine gelmişti. Joyina ve Kumbyk' te öyle. Hemen toparlanıp yola koyulmaya başladılar. Zaten toparlayacak pek fazla bir şeyleri olmadığından uzun sürmemişti. Hemen, tüccarın gösterdiği yere doğru yola koyuldular.

Tüccar gittikleri yönde su kaynakları var demişti ama ilerde görünen tek şey uzun duvarlardı. Bu uzun duvarlar söylentilere göre büyüyle korunduğundan gözcülere ihtiyaç duymuyordu. Bu duvarların üç tane geçiş kısmı olduğu söyleniyor; ama sadece birisinin yeri biliniyor ve orası da kahinler geçidi. Zaten duvarın uzunluğunu da, nereye kadar gittiğini de kimse bilmiyordu, tam bir sırdı. Efsanelere, kitaplara, hikayelere konu olmuştu her zaman. Orasının büyücülerin sığınağı olduğu ve bir gün tüm dünyayı ele geçirmek için planlar yaptıklarına inananların sayısı bir hayli fazlaydı. Bazı efsanelerdeyse, kendilerini üstün ırk olarak gören elflerin, diğer canlıları iğrenç yaratıklar olarak gördüklerinden, böyle bir duvarın arkasında yaşadıklarını söyler. Bazıları elflerinde sadece bir efsane olduğunu gerçek olmadığını savunurken, başka bir grupsa elflerin, elfler harici diğer bütün bilinçli ya da bilinçsiz canlıların, dünyayı mahvetmekten ve birbirlerini öldürmekten başka bir işe yaramadıklarını fark edip, bu yüzdende kendilerini diğer canlılardan soyutlayarak izole bir şekilde yaşadıklarını savunuyorlar.

---------------

Yol boyunca hiç birisinin ağzını bıçak açmadı, sessizce ilerlediler. Korkmuşlardı da unutmak mı istiyorlardı yoksa bu yolculuğun ne kadar zor olacağının farkına yeni mi varmışlardı? Hiç kimse birbiriyle konuşmadığından gergin ortam daha da kötü bir hal alıyor, işkenceye dönüşüyordu.

SessizliÄŸi ilk bozan Kumbyk oldu.

"Bu maceranın sonu da böyle olacakmış Tuilyn yapacak bir şey yok. A pardon sen ilk kez bir o korkak yapını bozmaya cesaret edebildin değil mi pardon." Dedi kahkahalar atarak. O kahkahalar atarken toprağın altından, cüceler çıkıp Tuilyn, Joyina ve Apreal' ın ayaklarına halatlar geçirip düğüm atmışlardı bile. Ayaklarını hareket ettirmek isteseler dahi ettiremiyorlardı. Belli ki halatlar toprağın altındaki sağlam bir şeylere sabitlenmişlerdi.

Apreal şaşkınlık dolu bakışlarla bir etrafına bir Kumbyk' e bakıyordu.

"Bu ne şimdi?" tek diyebildiği buydu hiç bir şey anlamamıştı. Kumbyk ihanet mi ediyordu onlara. Öyleyse de yol değiştirdikleri halde cüceler yollarına nasıl pusmuşlardı ve ayrıca nasıl onlardan önce gelebilmişlerdi. Tüm soruların cevabı Kumbyk' te saklıydı. Kumbyk' se konuşmak için can attığı her halinden belliydi.

Herkesin iyice bağlandığından kaçamayacaklarından emin olduktan sonra konuşmaya başladı.

"Şimdi şöyle yapıyoruz ahmaklar siz soruyorsunuz ben cevaplıyorum." Kumbyk' in neşesi her halinden belliydi; ama bu yaptıklarının nedeni neydi? Ne istiyordu? Yoksa beri onlarla gelmesinin amacı onları esir alabilmek miydi? Kaç gündür bir hainle mi yoldaşlık etmişlerdi? Yıllardır arkadaşım dedikleri insan aslında onların yanında en zayıf anında saldırmak için bekleyen bir köstebek miydi?

-------------

Bu bölümde size sormak istediğim iki sorum var;

1. Sorum: Siz olsanız bu durumda ilk soracağınız soru ne olurdu?

2.Sorum: Kumbyk' in arkadaşlarını esir almasında ki amacı ne olabilir? Bu sorunun cevaplarını merak ediyorum acaba tahminler ne kadar yaklaşacak ya da doğru olacak mı.

modal aç
modal aç
modal aç