Yeni Üyelik
keyboard_arrow_left keyboard_arrow_left11.
Bölüm
keyboard_arrow_right
@yasinakn
Köprüye adımını attığı an, şiddetli bir gıcırdama sesi etraftaki dağlara kadar yankılandı. Neyse ki görünürde hiçbir şeyin dikkatini çekmemiş gibiydi. Bir adım daha attı ve daha şiddetli bir gıcırdama sesi. Olabildiğince az ses çıkararak ilerlemeye devam etti Bilge Doeth. Arkasından Apreal ve Joyina, onunla uyumlu bir şekilde yürümeye çalışıyorlardı. Üç dört adım ilerlediklerinde de Tuilyn köprüye atlayarak çıktı. İçinde hedefine ulaşmaya yaklaşması dolayısıyla ayrı bir heyecan vardı. Sürekli zıplamak istiyordu ama bunun yeri hiçte burası değildi. Tuilyn' in köprüye atlayarak çıkmasıyla, tüm köprü sallandı ve öyle yüksek bir gürültü çıktı ki, köprüden çıktığını bilmeseler dağlar yerinden oynuyor sanırlardı. Ayrıca sarsıntının etkisiyle hepsi kendini, köprünün tahtalarında bulmuşlardı. Belki biraz daha şiddetli olsa yere bile düşebilirlerdi. Herkesten önce Joyina Tuilyn'e çok kızmıştı ama neden böyle bir şey yaptığını sormak için önce köprüyü geçmeleri gerekiyordu.

"Herkes yere yatsın!" Diye bağırdı Bilge Adam. Tuilyn hariç herkes köprünün tahtalarına yatmış, tahtanın tadını alıyordu ama Tuilyn anlamsızca etrafı izleyerek sordu.

"Neden? Ne oldu ki?" Bilge bu sorusuna sopasıyla dağları işaret etti. Tuilyn işaret ettiği yere doğru baktığında, uçan bir şeyin ona yaklaştığını fark etti.

"Yere yatsana! O kırmızı atmaca seni parçaların ayırır!" Bilge bu kadar umursamaz tavırlara tahammül edememişti. Bağırması aslında telaştan değil Tuilyn' in bu kadar saçma davranmasından dolayıydı. Tuilyn nedensizce hala yere yatmıyordu, aklını mı kaybetmişti bu çocuk? Bilge Tuilyn' in ayağına sopasıyla vurarak, zorla da olsa onu da yere yatırdı. Tam zamanında bunu yapmıştı çünkü kırmızı atmaca hızını kesemeyip üstlerinden geçmişti ama geri döneceği kesindi. Atmaca dönmeden en azından köprüden çıkmalılardı. Bilge gelin dercesine eliyle hareket yaparak, sürünerek ilerlemeye başladı. Hızlı ve aceleciydi bu sefer çünkü öleceklerse de en azından bu köprüde çaresizce değil de, kendilerini savunarak olmasını istiyordu.

Bilge bunları düşünerek hızlıca ilerlemeye çalışırken. Atmaca dönerek köprüye doğru tekrardan geliyordu. Atmacaya rağmen bilge durmak zorunda kalmıştı çünkü hemen köprünün bitişinde, siyaha yakın mor renginde, büyük bir ışık topu belirmişti birden. Bu ışık topu resmen atmacaya hedef kuklası olarak duruyordu ama bunu bilge yapmamıştı. Atmaca tabii ki mor ışık topuna doğru hareketlendi ama o ışık topuna yaklaşana kadar, ışık azaldı ve içinden birisi çıktı. Tuilyn ve arkadaşları bu kişiyi çok iyi tanıyorlardı. Yolculukları boyunca, onları hiç rahat bırakmayan, sürekli anlaşma yapıp, onlardan bir şeyler isteyen ya da alan, lanet tüccarın ta kendisiydi. Bilgeyse onu çok farklı tanıyordu, gerçekte kim olduğunu bilerek, geçmişten gelen husumetlerle.

Atmaca ışık hüzmesinin kaybolmasına aldırış etmeden, içinden çıkan adama doğru hızını hiç kesmeden gelmeye başladı ama tüccarın kolunu ona doğru savurması, atmacayı geriye itmeye yetmişti. Sonra elini aşağı doğru salladı ve atmaca kayalıklara çarparak, kayalıkların arasına sıkıştı.



"Senle işim bittiyse, sıra şu bilge kılıklı şaklabana geldi." diyerek bilgeye korkutmaya çalışırcasına bakışlar atmaya başladı Tüccar ama bilgenin korkacağı yok gibiydi. Hemen ayağa kalktı ve tüccarın ne yapacağını anlamaya çalıştı.

Tüccar iki elini havaya kaldırıp, ellerinin arasında simsiyah bir küre oluşturdu. Bilge onu kendisine atacağını sandı ama küre Tüccarın elinde patlamıştı. Bu ya başarısız bir büyü girişimiydi ya da çok tehlikeli bir büyü girişimiydi. Küre patladıktan sonra etraflarında şiddetli rüzgarlar esmeye başladı. Bilgenin saçı ve sakalı rüzgarla birlikte ahenk içerisinde hareket ediyordu. Bilge ne olacağını beklerken birden etraflarında en az on tane përbindësh belirdi. Bilge eğer hızlı hareket etmezse ne olacağını çok iyi biliyordu. Herkesin o ana kadar basit bir sopa sandığı asasını kaldırarak bağırmaya başladı. Sanki ses tellerini yırtmak istercesine bağırıyordu bilge.

"Karanlığın korkusundan, ışığın zarafetine sığınırım!" Cümlesi bittiğinde asasını da köprüye vurdu Bilge. O asasını yere indirdiğinde etraflarını, gözlerini kör edecek derece parlak bir ışı küresi kapladı. Işık küresi bir, iki dakika durduktan sonra kaybolduğunda anca gözlerini açabilen üç arkadaş, përbindëshlerin ortadan kaybolduklarını fark ettiler ama tüccar hala zevk alırmış gibi gülümsüyordu.

"Gücünü test etmek istemiştim yaşlı bunak. Peki buna ne yapacaksın?" Alaycı bir tonla konuşuyordu Tüccar. Sanki Bilgeyi küçümsüyor, hatta onunla dalga geçiyor gibiydi. Tüccar anlık bir hareketle bilgeye doğru, ne olduğunu anlayamadıkları bir şey fırlatmıştı ama bilge buna da hazırlıklıydı. Elini hızlı hareketlerle, geri çekip, ileri doğru itti. Bilgenin bu hareketleri, Tüccarın fırlattığı şey geri döndürüp, tüccarın göğsüne saplanmasını sağlamıştı. Üç arkadaşta Bilgeye bir şey olmamasına seviniyordu. Bunun yanında Apreal Tüccardan kurtulurum umuduyla daha da sevinçliydi. Tüccar ne olduğunu anlayamadan şaşkın bir yüz ifadesiyle yere yığılmıştı. Bilge hemen, Tüccarın yanına gitti, tabii ki üç arkadaşta bilgeyi takip ettiler. Bilge eğilerek Tüccarın göğsündeki şeyi çıkardı. Tüccar garip bir şekilde ölü gibi yatıyordu.

"Öldü mü şimdi?" diye sordu Apreal merakla. Umarım kurtulmuşumdur diye içerisinden geçiriyordu. Diğerleriyse tüccarın elinde ki parlak şeye bakıyorlardı. İlk kez böyle bir şey görüyorlardı. Büyük bir canavarın dişine benziyordu ama etrafı mavi ve yeşilin tonlarında parlayan garip bir tozla kaplıydı.

"Sanmam uzaklaşalım etrafından. Bu melun şeyin ne yapacağı belli olmaz." Bilge tam ayağa kalkıp Tüccardan uzaklaşacaktı ki. Tüccar gözlerini yuvalarından çıkarmaya çalışırcasına bakarak Bilgeye doğru sırıtmaya başladı.

"Benden asla kurtulamazsınız." Dedikten sonra, üstlerine doğru siyah bir toz tabakası üfledi. Toz bulutu hepsini öksürtmüş, nefes almasını zorlaştırmıştı. Bilge üçünü de ittirerek toz bulutundan çıkarttı. Toz bulutundan çıktıklarında Tüccarın beklenildiği şekilde ortadan kaybolduğunu fark ettiler. Bilge üç arkadaşında kendilerini yere bıraktıklarını fark edince, asasıyla dürterek kaldırmaya çalıştı.

"Hadi toparlayın kendinizi. Siz nasıl maceracılarsınız? Yaşlı bir bilgeden daha kötü olamazsınız herhalde." dedi Bilge kendini kollarını iki yana açıp etrafında dönerken ama arkadaşlar çok ta iyi durumda değillerdi. Yine de diğerleri yerde öksürüğe boğulmuşken, Apreal ayağa kalkıp kendini toparlamaya çalıştı. Ayağa kalktığında fark etti ki Apreal, üçünün de üstü başı kir içerisinde kalmışken, Bilgenin yüzünde bile bir parça kir yoktu. Bunu çok merak etmişti Apreal, sormadan duramadı.

"Senin üstün nasıl hep temiz kalıyor? Yoksa elf misin sen?" Bilge sevecen gülümsemesini takınarak cevapladı Apreal' ın sorusunu.

"Elf değilim ama elfler kadar büyü biliyorum." Dedi ve asıl önemli olan konunun bu olmadığını belli edercesine, tüccarın göğsünden çıkardıkları şeyi Apreal' a yaklaştırdı.

"Bak bu ejderha dişi. Etrafına da glopi pullarından hazırladığı bir karışımı sürmüş. Bu kimde en küçük yara açsa, saatler geçmeden öldürür." Tuilyn ve Joyina' da yavaş yavaş kendilerini toparlamaya başlamış, bilgenin yanına gelmişlerdi.

"Çünkü ejderhaların dişlerinde, vücudunda ki sıvı olan her şeyi ateşe dönüştürecek bir salya bulunur." Bilge hiç tereddüt etmeden ejder dişini uçurumdan aşağı fırlattı. Ne kadar tehlikeli olduğunu üç maceracı bilmese de, o biliyordu.

"Ve ejderhaların dişleri, koparılsa bile kendi kendilerine salya üretebiliyorlar. Etrafında dizdiği glopi pulu tozlarıysa, elindeyken salyanın sana bulaşmaması için. Vücuduna saplandığında, pul tozları dağılır, vücudunda saniyeler içerisinde ateş alır." Bilge tereddütlü bir şekilde uçurumdan aşağı bakıyordu. Acaba ne düşünüyordu? Ejder dişini Tüccar' ın nasıl bulduğunu mu? Yoksa Tüccar' dan sonunda kurtulabilmiş olma ihtimalini mi?

"E o zaman o deli zorbasından kurtulduk. Öyle değil mi?" Tuilyn' in heyecanı sanki Apreal' a geçmiş neşeyle dans edermiş gibi yapıyordu ama Bilge Doeth onun kadar neşeli değil hatta tedirgindi. Apreal' a dönerek cevap verdi.

"Büyük ihtimal hayır. Sen başına, düşündüğünden de büyük bir bela açmışsın evlat."





modal aç
modal aç
modal aç