Yeni Üyelik
keyboard_arrow_left keyboard_arrow_left9.
Bölüm
keyboard_arrow_right

Kâhinler Geçidi

@yasinakn
Apreal en sonunda dayanamayıp Tuilyn' in yanına gitti. Belki saatlerdir bulmacayı çözmeye çalıştığındandır, belki de Tuilyn bu umursamaz tavırlarına, çok gerilmişti. Tuilyn' in yanına giderek, sinirli bir şekilde başında beklemeye başladı. Apreal 'ın başında beklediğini fark eden Tuilyn hiç rahatını bozmadan konuşmaya başladı.

"Ne oldu Apreal? Neden geldin?" Apreal, Tuilyn' in bu rahat tavırlarını görünce, tamamen çileden çıkması gerekiyordu aslında ama sakin kalarak durumu çözmeye çalıştı.

"Neden böyle yapıyorsun? Geri dönmek istiyorsan, dönelim senin için buradayım farkındaysan. Amacın ne?" Neden böyle yaptığını anlamak istiyordu Apreal, Tuilyn' in. Eğer dönmek istiyorsa, vazgeçtiyse, o neden çabalasın ki?

Tuilyn, Apreal' a bakmadan, konuşmaya başladı.

"Hata mı ettim acaba? Sizi de sürükledim peşimden. Boşu boşuna eziyet çekiyorsunuz." Apreal' ın sinirinin yerini, arkadaşına duyduğu merhamet ve sevgi aldı. Onunla buralara gelmesindeki en büyük neden tabii ki arkadaşına ne olursa olsun destek olmaktı. Arkadaşının omzuna elini koyup, ona yanında olduğunu hissettirmeye çalışarak.

"Öyle düşünme, biz seninle gelmeyi kendimiz tercih ettik. Senin yanında olup, sana destek olmak için buradayız. Hadi kendini toparla da şu bilmeceyi çözüp içeri girelim." Tuilyn arkadaşının yüzüne baktığında, gördüğü sıcak gülümsemeyle kendini daha iyi hissetti. Arkadaşlık çok önemli bir şeydi ve o bunu ilk kez bu kadar iyi anlıyordu. Apreal' ın da yardımıyla, ayağa kalkarak kapıya doğru yaklaştı. Joyina' da kendini toparlamış, arkadaşlarının yanına gelmişti. Üçü yan yana durduklarında, kendilerinde farklı bir güven duygusu hissettiler. Bu duygunun tam bir tarifi yoktu onlar için çünkü onlar da ilk kez hissediyorlardı. Zorluklara karşı birlikte ayağa kalkmak ve kol kola, omuz omuza beraber yürüyeceklerinin bilincinde olmak. İşte bunu bilmenin verdiği güven duygusu belki de onlara güç veriyordu.

"Tahminleriniz neler bulmacayla ilgili?" Joyina ve Tuilyn' de bulmacayı okudular ama akıllarına pek bir fikir belirmemişti. Bu durumda en büyük beklenti tabii ki Joyina' daydı; ama Joyina' da pek bir şey anlamamıştı. Yine de çözmek için belli taktikler uygulamaya karar verdi.

"Cümle cümle anlamaya çalışalım önce.

"Gözlerinin renginden bir parça vardır." Bu cümlede, cevap her neyse, cevapta kendinden bir parçanın olduğunu belirtiyor. " Joyina hem arkadaşları da düşüncelerine yardım etsin diye, hem de sesli düşünerek daha rahat çözebileceğini düşündüğünden sesli olarak düşünüyordu.

"Gözlerinin renginden bir parça vardır." Buna pek anlam veremedim. Diğer cümleye geçelim o yüzden.

Yüzünü gördün perçem gibi olmuş. Bir yerde yüzünü görüyorsun. Yüzünü nerede görebilirsin? Su? Cam?" Apreal ve Tuilyn' in hiç bir fikri yoktu ama Hareketsiz duran heykel birden tekrar hareketlendiğine göre, Joyina doğru yoldaydı galiba.

"Zeki çocuk, aptallaştı. Ard arda sıralanan anlamsız cevaplar katlanarak, cezanı arttırdı. Cezan!" Heykel sert söylemişti ki son kelimesini, üstünden taşlar dökülmüştü yarattığı sarsıntıyla.

"On yıl, iki ay ömründen eksilen süredir." Heykel eski konumuna geri dönüp, tekrardan hareketsiz haline büründü. Herkes şaşkın şaşkın birbirine bakıyordu. Bu ne demekti? Joyina daha erken mi ölecek demekti? Apreal ve Tuilyn bu durumu aşırı önemse de Joyina' nın pek umurunda değil gibiydi.

"Boş verin zaten çok uzun yaşıyor ırkım, on yıldan bir şey olmaz. Cevabını düşünün siz." Tuilyn böyle bir şeyi kabullenmek istemiyordu. Tam ağzını açıp konuşacaktı ki Joyina susturdu onu. Joyina' nın tek derdi şu an bu bulmacayı çözmekti. Joyina son cümleye bakma isteği içerisine girdi. Sanki son cümleye baksa cevabı bulacak gibiydi.

"Hafızanda kalmasa da senle anlam bulmuş." Evet bu kesinlikle kendimizle ilgili bir şey. Bizle anlam bulan bir şey. Ne olabilir? Ne olabilir? Tüm şiiri bütün olarak okuyalım bir kere de."

Gözlerinin renginden bir parça vardır,

Sanma yandı yüreğin ateş olsa yârdır.

Yüzünü gördün perçem gibi olmuş.

Hafızanda kalmasa da senle anlam bulmuş.

Yüzünü gördün, yüzünü gördün. Joyina birden olduğu yerde zıpladı. Evet cevabı bulmuştu galiba! Heyecanından dolayı, bağırmasına engel olamadan konuşmaya başladı.

"Heykel, cevap ayna mı?" Heykel yerinden çıkarak, Joyina' ya doğru yaklaştı. Bütün bedeni gibi gri olan gözleriyle Joyina' yı baştan aşağı süzdükten sonra konuşmaya başladı.

"Hayır değil ama sen zeki birisin çok yaklaştın, aferin. Sen bu kadar çabalarken, arkadaşının bu kadar umursamaması onun cezalandırılması gerektiğine karar vermemi sağladı. Son hatayla birlikte Tuilyn adlı insan melezinin ömründen, on yıl dokuz ay azaltıldı." Joyina durumu pek umursamamıştı ama Tuilyn çok şaşkındı. Heykel neden öyle demişti? O zaten bu maceraya atılmalarının ana sebebiydi. O olmasa kimse şehirden dışarı adım bile atmazdı.

"Kimsenin bir fikri yok mu?" diye bağırdı Joyina ama kimseden cevap gelmemişti. Apreal düşünüyordu ama bilmecelerden hiç anlamazdı. Tuilyn' se bilmeceden çok, heykelin neden öyle dediğini düşünüyordu.

"Benim bir fikrim var ama söyleyemem zeki çocuk. Kendin bulmalısın." Dedi heykel ve yerine geri geçti. Cevap ne olabilirdi? Ne olabilirdi? Ayna da değildi. Cümleler birbirinden bağımsız ve anlamsız gibi duruyorlardı ama aslında birlikte bir bütün oluşturduklarını anlayabiliyordu. Joyina bilmeceyi tekrar okudu ama aklına hiçbir şey gelmiyordu.

"Ne yapacağız? Bilmeceyi çözmemiz lazım. Hiç birinizde bir fikir yok mu?" Tuilyn sonunda bilmeceye odaklanabilmişti ama maalesef ki hiç bir fikri yoktu. Apreal taş deftere yaklaşıp tekrardan okudu bilmeceyi ama hiçbir fikir gelmiyordu aklına. Bu bilmecenin elbet bir çözümü olmalıydı ama neydi? Heykele sormayı denemek istedi Apreal. Belki heykel bir ipucu gibi bir şey verirdi.

"Peki bu bulmacayı çözmeden içeri girmenin bir yolu yok mu?" Heykel eğilerek Apreal' la göz göze geldi. Taştan oluşan suratında hiç bir mimik belirtisi yoktu ya da varsa da Apreal fark edemiyordu.

"Tek akıllı kendini zannediyorsun galiba. Neyse ki bir yolu daha var ama zor bir yol. Bu yolu denemeye emin misiniz?" Üçü de hevesle atladılar bu teklife çünkü eğer yollarına devam etmek istiyorlarsa bu kapıdan geçmelilerdi ve bulmacayı çözemiyorlarsa, diğer yolu denemeliydiler. Peki ama diğer yol neydi?

"Diğer yol." heykelin, ağır ve yavaş konuşması, zaten dorukta olan heyecan limitini daha da zorluyordu. Heykel ağır ağır konuşmasına devam etti.

"İçinizden birisinin ömrünün yarısını vermesi gerekiyor. Eğer biriniz ömrünüzün yarısını verirse, bulmacayı bildiğinizi sayarım." Böyle bir şartı kimse beklemiyordu. Onlar daha çok fiziksel bir deneme ya da farklı bir zeka sorusu beklemişlerdi. Peki bu durumda ne yapmalılardı? Kim ömrünün yarısını feda edecekti? Joyina kenara çekilmiş olanları izliyordu. Tamam arkadaşına destek olacaktı ama sırf bir hayal için ömrünün yarısından feragat edemezdi maalesef. Apreal' sa bir saniyelik bir düşünmenin ardından arkadaşı için bu bedeli göze almaya karar vermişti. Apreal heykele doğru yürürken Tuilyn sağlam olan koluyla onu durdurup, kendi öne çıktı.

"Bu macera benim yüzümden başladı. Cezası da ödülü de benim olmalı." Diyerek belki de şu ana kadar ki en yürekli hareketini yapmıştı. Kimse ona karşı çıkamazdı, kararından emindi ki zaten Apreal dahi ona engel olmak istemedi.

"Cesaretli olman, bazı şeyleri değiştirecek ama çoğu şey aynı kalacak." Dedi heykel ve ardından defterine bir şeyler karaladı, başka bir sayfasından çıkardığı kalemle. O yazısına devam ederken kapılar açılmaya başladı, yavaşça ve gıcırdayarak.

Açılan kapılardan girdi üç arkadaş yavaşça ve tedirgin adımlarla. İçerisi çok geniş ve tavanlar çok büyüktü. Hepsi aynı anda aynı şeyi düşünüp, aynı şeyi hissediyorlardı. İçinde oldukları yapının haşmeti ve kudreti sanki onları ezecek gibiydi. Onlar etrafa şaşkın şaşkın bakarken, duvarlardan siyah elbiseli korkutucu canlılar geldi ve önlerinde durdular. Beş tanesinin yüzleri kapalı, sadece bir tanesinin yüzü açıktı; ama hepsinin ortak özelliği tek parçadan oluşan, simsiyah elbiseler giymeleriydi. Bu elbiselerin, kapüşonları da vardı ve o kadar uzun yapılmışlardı ki, yüzlerini örtmekle kalmayıp, neredeyse vücutlarının yarısına kapatıyordu. Yüzü açık olanınsa, ağzı ve gözleri yoktu. Gözleri ve ağzı olması gereken yerlerde hafif çukurluklar vardı sadece. Burnuysa, içine çökmüş, aynı kafataslarındaki gibi korkutucu bir hal almıştı.

"Biz kahinler geçidini koruyan kâhinleriz! Kurallar!" Demek sonunda kâhinlerle karşılaşabilmişlerdi. Tuilyn' in beklediğinden de korkutucu bir ortamdı burası. Daha sıcak bir karşılama beklemişti açıkçası.

"İyi dinleyin yoksa cezanız büyük, acınız katlanılmaz olur!" Hepsi bir ağızdan konuşuyordu kâhinlerin, tabii ki yüzü görünen hariç. Her söyledikleri harfte duvarlar sarsılıyor, taş aralarından tozlar ve küçük taş parçaları düşüyordu.

"Baktığınız yere takılı kalın! Gözleriniz hareket ettiği an gözlerinizi alırız! Ağızlarınız kapalı kalsın, eğer ki konuşursanız, sonsuza dek susarsınız! Nefesinizi yavaş alın, eğer hızlanırsa!" Büyücüler üç arkadaşın onları dinlediğinden emin olmak istermişçesine bir saniye bekleyip ondan sonra devam ettiler.

"Bir daha soluklanamazsınız! Son olarak! Cevabınızı verdiğimiz an..." Sollarında ki duvarda bir kapı oluşuverdi aniden. Kâhinler oluşan kapıyı göstererek devam ettiler konuşmalarına.

"Buradan anında gidin. Yoksa bir daha dönemezsiniz!" Kâhinler bu sefer başı açık olan kahini gösteriyorlardı kollarını uzatarak.

"Eğer söz dinlemezseniz, sonunuz bu olur!" Tuilyn korkudan bayılmamak için kendini zor tutuyordu. Hayatında ilk kez böyle bir şeyle karşılaşıyor, hatta ilk kez korkunun ne demek olduğunu anlıyordu.

Joyina' nın durumu Tuilyn' den de beterdi. Yıllarca büyüye inanmayarak yaşamıştı ve şimdi büyü inatla ona inanması için kapılar açıyordu ama o yine de bir yolunu bulup burada büyülü şeyler olmadığını en azından kendine kanıtlayacaktı.

Apreal' sa garip bir şekilde hiç korkmuyordu. Tamam yürekli birisiydi ama bu kadarı fazlasıyla şaşırtıcıydı. Göğsünü germiş, kendinden emin bir şekilde kâhinlere bakıyordu.

Bu durumda ne olacağı çok belirsizdi. Buradan çıkabilecekler mi? Yoksa ölüm kahramanlarımızı burada bulup, maceralarını mı sonlandıracaktı? İşte bu zamanın en güzel yanıydı. Bir şeyi zamana bırakın ve size göstersin ne olacağını...

---------------------

Sizce şu ana kadar kitap nasıl gidiyor genel bi yorumunuzu alabilir miyim?

Kitap sizi meraklandırıyor mu gelecek bölümleri için?

En sevdiğiniz karakter hangisi oldu?

Hepinize iyi okumalar...
modal aç
modal aç
modal aç