Yeni Üyelik
keyboard_arrow_left 1.
Bölüm
keyboard_arrow_right
@estellagodwin2
Boş bir bakış, şekilsiz bir beden, kadersiz bir ruh, kaybolan bir akıl, titreyen eller.

Genç kız çalıştığı dükkanın kapısını iyice kilitlediğinden emin olduktan sonra, anahtarı çantasına koydu ve ellerini cebine sokarak uzun, dar yolda yürümeye başladı. Soğuk, kötü düşünceleri aklından götürüyordu. Donduruyordu ama yok etmiyordu. Yağan kar yolları kayganlaştırırken; kız kaymamak için küçük adımlar atıyordu. Aklında düşünmek için onu rahatsız eden binlerce kelime vardı, binlerce hece dışarıya çıkmak için can atıyordu ama genç kız bu uzun ve yorucu yolda aklındaki düşünceleri rafa kaldırmaya çalışıyordu.

Düşünmek onu yoruyordu.

Çünkü düşünürse içinden çıkamayacağı yollara girecek, belki bu yolda kendinden bile vazgeçecekti.

Yağan kar şiddetini arttırırken; kız, başına montunun şapkasını geçirdi ve derin bir nefes çekti. Burnu şimdiden kızarmıştı, daha yürümesi gereken yolu vardı ama aldırmıyordu. Sokakta tek başına olmak ona huzur veriyordu. Yalnızlıktan korkmuyordu, çünkü yalnız kalınca tamamen kendisi olabiliyordu. Saf ve temiz: Tamamen kendisi gibi.

Yanından geçtiği dükkanların içlerindeki ışıklar sokağı aydınlatıyordu. Sokak lambaları yanıp sönmeye başladığında, genç kızın içinde korku artsa da buna aldırmadı ama adımları biraz daha hızlandı. Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu, kaçmasının nedenini çok iyi biliyordu. Arkasında kimsenin olmadığından emindi ama kaçıyordu. Neyden kaçıyordu kim bilirdi...

Belki de içindeki insandan kaçıyordu, kaçtıkça pençesini omzuna geçiren o çılgın ve korkunç insandan kaçıyordu.

Köşede durup deli gibi nefes almaya başladığında, ellerinin titremesi artmıştı. Peşindeydi biliyordu. Yine peşindeydi, bir sapık gibi.

Yere çöküp kalbini tuttuğunda, koşmayı bir kez daha sevmediğini anladı. Koşmak onu yoruyordu, diğer her şey gibi...

Genç kız, sokağın sonunda, dükkanların bittiği yerde bir gölge gördü ve gözleri direkt olarak oraya çivilendi. Siyah silüet ona doğru yaklaşırken, korkudan aklını kaybedeceğini düşündü bir an. Kalbinden ona doğru yükselen "kaç" sesini dinlemedi bu sefer ve kaçıncı olduğunu unuttuğu rüyasına giren bu adamı, dinlemeye çalıştı.

Adam konuşmadı, sadece ona doğru yürüdü. Bu sefer daha emin, daha dikkatli ve daha ciddiydi.

Sinirlendiğini belli eden ateş rengi gözleri, kızın büyükçe yutkunmasına neden oldu. Bu kötü bir adam değildi, korkunç bir adamdı.

Genç kız bu adamın kim olduğunu bilmiyordu tam olarak ama rüyalarına davet etmişti onu kaç gece, bilmeden, istemeden. Rüyalarında korkmuştu bu adamdan, rüyalarında ağlamıştı bu adam yüzünden, tanıdık değildi ama bir o kadarda tanıdıktı.

Genç adam ona yaklaştığında yüzündeki gölge korkunçtu, sadece görünen gözleri bile insanını kalbinden ateş çıkmasına neden olabilir, insan kalbini yok edebilirdi.

"Her son yeni bir başlangıçtır," diye fısıldadı genç kız adama doğru. "Benim başlangıcım sensin."

"Sen bunun bir başlangıç olduğunu mu düşünüyorsun?" Sesi boğuktu, biraz kısık, biraz alaycı. Kızın tanıdığı biri kesinlikle değildi.

"Buna inanıyorum." Adamın dudakları şaşkınlıkla aralandı, kısa süre içinde alayla kıvrıldı. Yüzünü göstermiyordu ama neden? Bunun merakı çok büyüktü. Genç adam arkasını döndü ve ellerini cebine sokarak geldiği yolu geri yürümeye başladı.

"Bu bir başlangıç değil, bu bir son ve senin hayatının da sonuna geldik." Islık çalarak yürümeye devam etti. "Bundan sonra sadece ölmeyi bekle."

Titreyen eller, bir korkuyu gizlerdi, bir acıyı saklardı, bir derdi unuttururdu. Ama titreyen bir beyin sonsuza dek yok olurdu. Kızın aklından geçen düşünceler bunlardı. Asla boyun eğmeyecekti. Bir rüyada olduğunu bilse bile. Bir yabancıya karşı savaşsa bile. Bu rüyadan galip çıkacaktı.

Arkasından soğuk rüzgar estiğinde, gözünün önüne buz mavisi gözler geldi ve geçti sanki onu kurtarmak ister gibi.

"Ben buradayım," fısıltısı duyuldu rüzgardan ve genç kız yoluna devam etti.

Ta ki gerçekliğe uyanana dek.
modal aç
modal aç
modal aç