Ateş geri verir mi aldıklarını? Külden geriye birşey kalır mı? İki kişiyle dönmeye başlayan dönme dolaptan geriye sadece bir kişi kaldı...

Avukat seçil ece arın bir görev ve davet üzerine katıldığı yer aslında onun hayatını tamamen değiştirecekti ve siz okurları bu maceraya bekliyorum.

maral bir gece hayatının paramparça oluşuna tanık oldu. her göz yaşı, her sessiz çığlık kalbine kazındı. Aras Demirkan ise onun düşmanıydı... soğuk, acımasız kanla yoğurulmuş adam. ama kader en derin yaraları en tehlikeli bağlarla örer.

- bu asla olmaz - neden olmasın ki Çünkü sen benim kardeşim gibisin aramızda birşey olamaz

Romanda dürüst bir evliliğin mutluluğu ile yasak bir ilişkinin düş kırıklıkları karşılaştırılır; sadakat, tutku, kıskançlık gibi temalar işlenir; bir yandan da o dönemde TÜRKİYE DE kadınların durumu, eğitim reformu gibi konular dile getirilir

Bir gün o gitti. Gitmesi gerekti. Çünkü o onun gitmesini istedi.

Bazı yaralar sessizdir. Ama sessizlik en çok intikamı fısıldar... Yıllar önce, dağların ardında bir düğün kuruldu. Halaylar çekildi, silahlar susmadı. O gece, bir gelinlik kadar beyaz bir beden, toprağa sessizce düştü. Ardından suskunluk indi köye. Kimse konuşmadı. Kimse bir şey görmedi. Zeynep, o gün büyümeye mecbur kaldı. Ablası toprağa gömülürken, o yeminini yüreğine gömdü: "Bir gün, hepsiyle yüzleşeceğim." Yıllar sonra aynı aşiret, aynı dağın eteğinde bir düğün daha kurdu. Fakat bu kez gelin çiçeği değil, silah sesleri havayı böldü. Davullar sustu. Bakışlar dondu. Ve kalabalığın ortasında, geçmişin hayaleti gibi bir kadın belirdi. Azad Karaman... Aşiretin ağası. Serhat Karaman... Sessizlerin dili. Ve Zeynep... Adı fısıltıyla anılan, kimseye ait olmayan bir kadın. O gece ne yaşandı bilinmiyor. Düğün mü yapıldı, hesap mı soruldu? Zeynep gelin mi oldu, yoksa intikamını alıp gitti mi? Köy hâlâ susuyor. Ama dağlar, her gece o sesi geri getiriyor: “Bu defa susan ben olmayacağım...”

perdeyi kapat. Bütün mahalle nerdeyse seni izliyor." "Yavrum kapat artık şu perdeyi." "Pardon!? Siz kimsiniz yavrum falan noluyor?" Kitap tamamen bana aittir. Yarı texting..

Sadece babasının sevgisini kazanabilmek için Avustralya`dan gelen madde gemilerini patlatmasınlar diye babasını düşmanının oğlu ile anlaşmalı bir evlilik yapmak zorunda kalırlar.

Adalet bazen bir mahkeme salonuna sığmaz… Bazen bir zihin, kendi hükmünü verir. Dedektif Asya, kimsenin “suç” saymadığı ölümlerin ardındaki görünmez failin izini sürerken, adaletin gerçekten kimin elinde olduğunu sorgulamaya başlar. Herkesin kaza dediği yerde o; kusursuz işlenmiş bir mesaj görür. Her ipucu, her dijital kırıntı onu tek bir isme yaklaştırır: Emre. Zekâsını ve mühendisliğini, yasaların boşluklarından kaçanları cezalandırmak için kullanan bir adam… Onun her "Kusursuz Hükmü", sistemin göremediğini tamamladığına inandığı karanlık bir adalet ritüelidir. Asya ile Emre’nin yolları kesiştiğinde, av ile avcı arasındaki çizgiler bulanıklaşır. Bir yanda yasalar, diğer yanda adaletin kırık terazisi… Ve ikisinin ortasında, gerçeği gölgelerde arayan iki tehlikeli zihin. Peki, hükmü kim verecek? Ve bir aşk, bir savaş alanına dönen bu dijital kovalamacadan sağ çıkabilecek mi?

Züleyha Annesini kanserde kaybetmiş Babası da dayanamayıp başka kadına giderek onu tek başına bırakmıştır bu durumda Züleyha ailesiyle yıllar önce yaşadığı eski mahallesi geri döner. ** Şahin Küçükken anne ve babasını mahallede evlerinde çıkan yangında kaybetmiştir . Mahalleni ona ne kadar kol kanat gerse de şahin yıllar içinde yaşadıklarından dolayı acımasız olması seçmiş mahallenin abisi olmuş ama ailesine bunu kimin yaptığını bildiği için içten içe Züleyha`nın gelişini beklemiş . Sonunda yıllar sonra o an gelip cattiginda neler olucak.

İki düşman krallık, sırlar, gizemler ve en saf umuttan doğan imkansız bir aşk...

Her yemin, bir ihanetin gölgesinde fısıldanmıştı. ​Dicle`nin damarlarında intikamın ateşi, Fırat`ın omuzlarında ise aşiretinin yorgunluğu vardı. Biri, abisinin kanının bedelini hukukla ödetmeye kararlı; diğeri, yüz yıllık kan davasını durdurmanın çaresizliğinde. ​Onlar, iki ayrı yakada doğmuş, aynı acı mirasla mühürlenmişti. ​İlk yüzleşmeleri bir meydan okumaydı. Ancak savaşın kuralları, göz göze geldikleri o an değişti. Nefretin perdesi aralandıkça, birbirlerinin ruhlarındaki yalnızlığı keşfettiler. ​Şimdi soru basit ve acımasız: Ait oldukları topraklara mı sadık kalacaklar, yoksa tüm zincirleri kırarak birbirlerinin sığınağı mı olacaklar? ​Bir aşk, bir kan davasını bitirebilir mi? Yoksa sadece daha büyük bir yıkımın habercisi midir?

Görevi için yeni grubuyla tanışan ekin bu grubun bir parçası olabilecek mi?

Tek bir gece… Ve beklenmedik bir mucize.” Kardelen, geçmişin acılarını unutmaya çalışan genç bir hemşiredir. Serkan ise vatanına adanmış, disiplinli bir askerdir. Tesadüfen başlayan bir yakınlık, sadece bir gece sürecek sanılmıştır. Ama o gecenin sonunda, hayatlarını değiştirecek bir gerçek ortaya çıkar: beklenmedik bir hamilelik. Şimdi ikisi de kalpleriyle yüzleşmek, dedikodularla savaşmak ve en önemlisi bu mucizeye sahip çıkmak zorundaırlar.

Sanayide bir döşemeciyi köşeye sıkıştıramazsın koltuk cinayet usta çırak hepsinin bir arada olduğu polisiye ve komedi

Alya.. Sokakta herhangi bir çarpışma, hayatını değiştirebilirmi ? Sınıfta herhangi bir tartışma ? Ve Baran

Düşmandan aşka {Argo kelimeler içerebilir.}

Kara AVM sinin sahibi olan melis karataş AVM sahibi olan mert birbirlerine kaza sonucu denk gelseler de ikiside aralarındaki çekim gücünü farkeder macera aşk istiyosanız buyrun gelin

Ne yaşadıysam yazıyorum. Ne eksik ne fazla…

Bir Gönül`e iki aşk sığar mı? ..... Birisi yıllardır abisinin arkadaşına aşık içten içe ona öyle büyük sevgiler beslemiş ki. Peki Leyla bu içindeki sevgiyi daha tek taraflı ne kadar taşıya bilicek. . . Olduğu durumdan dolayı asla hayatıma kimseyi almam diye büyük yemin eden Turan`da bu aşka çekilmeye başlarsa. Neler bekler bizi deriz . . Aynı mahallede İki Gönül Birisi Saklı Bahçe Birisi Uçsuz Bucaksız Bir Kuyu

Bakışlarım son kez açık olan telefonuma gitti. 00.00 Dudaklarımda acı bir tebessüm oluşurken telefonuma gelen bildirimle birlikte kaşlarım çatildı. Yattigim yerden diklesip telefonu tekrardan elime aldım. Gözyaşlarım telefonun ekranıni islattiginda elimin tersiyle hızlıca yanaklarımda ki damlaları sildim ve gelen mesaja tıkladım. Bilinmeyen numara: yeni yaşın kutlu olsun karanlık kraliçesi. . . . UYARI! BU KİTAPTA AĞIR ŞİDDET, TETKİLİYECİ UNSUR TRAVMATİK ÖĞE VE YETİŞKİN 🔞 İÇERİK BULUNMAKTADİR!!!

Kırgınlık, öfke ve unutulmaz karşılaşmaların gölgesinde şekillenen bir hikaye... Her sayfasında kalbin derinliklerine dokunan, insanın hem kendisiyle hem de geçmişiyle yüzleştiği bir yolculuk. Karşılaştığı acılarla büyüyen bazen öfkeyle bazen hüzünle sınanan karakterler, okuyucuyu içine çeken bir gerilim ve duygu yoğunluğu yaratıyor. "KARÇA", unutulmaz bir hesaplaşma ve kendi içindeki karanlığı keşfetme hikayesi.

“Onlar birbirlerinin oldular… Ne Şirin ile Ferhat, ne Aslı ile Kerem, ne de Leyla ile Mecnun gibiydi. Doğru, aşkları onlara benziyordu; ama onlarınki bambaşkaydı: intihAŞK’tı. Sadece onlar tarih oldular, bu aşk ise yarım kaldı… Onların gerçeği, başkalarının yalanı oldu.” (HER CUMA YENİ BÖLÜM)

Yıllar önce açılan bir hediye şimdi tekrar açıldı ve içindeki karanlık gizem gün yüzüne çıkarıldı. karanlık bir zaariflikle hepsinin ruhunda dolaştı ve onları kendi içine esir aldı, ölümün sırrı karanlığın içinde bir fısıltı ile "yeni oyun arkadaşların seni bekliyor, hazır mısın?" Bundan sonra bir dönüş yolu yoktu hazır olmasan da sen bir kuklaydın, süre başlamıştı. İpler dağıtılmış, saat kurulmuştu... tik tak tik tak unutmak, bazen unutmak için değildi, korumak içindi de, kötü olan hatıralar her şeyi unutturdu, bir kişi de iki kişi varoldu... ama bazı kötü hatıralar unuttuğumuz sandığımız anda geri dönerlerdi, her ipucu geçmişte saklı bıraktığımız günahlarımızı gün yüzüne çıkarırtırdı. ve bu defa kaçış yolu yok, unutmak yok, kötü anılara bile yer vermek yoktu çünkü oyun başlamıştı ve sizler bir kuklaydınız, karanlığın içindeki sırlar bittikten sonra oyun bitecekti ama bizde bitmiş olacaktık. bizler kuklaydık, sırlarımız ise bir ölümün ellerindeydi, buradan kurtulsak bile ruhlarımız her zaman burada kilitli kalacaktı...