KARANLIĞIN KIZI
Küçük bir kasabada masum bir çocuk olarak büyüyen Özgecan Aslan’ın hayatı, babasının mafyaya olan borcunu ödeyememesiyle altüst olur. Bir gece, karanlık bir çete evlerini basarak, annesinin hayatına son verir ve Özgecan’a da korkunç bir ihanet yaşatır. Yaşadığı dehşet ve kayıplar, onu içe kapalı birine dönüştürse de, içinde büyüyen intikam ateşi onu hayatta tutar.
Kendi karanlık geçmişiyle yüzleşmeye karar veren Özgecan, güçlü bir kadın olma yolunda kendini geliştirmeye başlar. Geçmişin izlerini silmek ve ailesinin intikamını almak için mafyanın derinliklerine inmeye hazırdır. Ancak bu yolda karşılaştığı düşmanlar ve yaşadığı acılar, onu daha da güçlendirecek, içindeki karanlığı gün yüzüne çıkaracaktır.
Bu, kayıpların, acıların ve intikamın öyküsü; bir kızın karanlıktan doğarak nasıl güçlendiğini ve hayatta kalma mücadelesini anlatan bir hikaye.
|
Yarım-Ada | TEXTİNG
Aile kurgusudur.
|
Korkularımla ben
Genç bir kızın yaşadığı olayların nasıl üstesinden geldiğini ve nasıl dimdik olduğunu gösteren bir kitaptır.
Kızın nelerle karşılaşacağını, nelerle başa çıkacağını, neler yaşayacağını, onu bu hayattan kim kurtaracağını göreceğiz. Şimdiden iyi okumalar🖤
|
Encila ' Nın Oyunu
2036 YIL.Dünya eski yıllardaki gibi bir hal aldı. Eski yıllardaki gibi çocuklar satılıyor,savaşlar oluyor . Encilada bunları yaşıyor. Encila 14 yıldır işkence vb.seyleri yasiyo. Ama artık Encila 21 yaşında ve bu hayatı ona dar edenlerden intikam alacak hemde çok kötü.
Yazar notu:Bu kitapta küfür, argo vb. Bulunmaktadır ve kitap tamamem hayal ürünüdür.Kitapda bir oyun vardır.Bu oyun şöyledir:Kitaptaki yazım yanlışlarıni bakıp orda yazanı bulmaktır.
|
ALDANIŞIN PORTRESİ
"Burada olmayı hak etmiyorsun, o senin yüzünden öldü. Defol git buradan!"
Başım yeniden önüme düştü ve göz yaşlarım daha da hızlandı. Bir adım daha atmaya zorladım kendimi...
"Yaşadığımız her şey senin suçun!"
"Sen istedin o lanet yere gitmeyi, bizi sen ikna ettin!"
"Keşke sen ölseydin!"
Mezarlığın kapısından içeri güç bela bir adım atarken "Keşke..." diye fısıldadım ağlamaktan boğuklaşan sesimle. "Keşke ben ölseydim."
Tutunduğum duvardan elimi ayırıp mezarların arasına doğru yürümeye başladım. Yağmur niye hiç durmuyordu? Madem yağıyordu içimdeki bu acı, bu yangın niye sönmüyordu?
Gördüklerim, şahit olduklarım öyle korkunç şeylerdi ki... Hiçbir kuvvet silemezdi onları hafızamdan, hiçbir güç bu yangını çekip alamazdı yüreğimin ortasından.
Suçluluğumda boğulurken derin bir nefes almaya çalıştım, kollarımı bedenine sardım çaresizce. Eskiden karanlıktan korkardım ama şimdi, hiçbir karanlık içimi saran hisler kadar katrana bulanmış olamazdı.
Taze toprakla örtülmüş ve başına tahta bir kazığın çakılmış olduğu mezarın önünde durdum. Toprak kokusu ilk kez huzurlu hissettirmiyordu. Tahta kazıkta yazan isme bakamadım, yüzüm yoktu o ismi dudaklarımdan dökmeye.
Usulca çöktüm mezarın başına ve elim ıslak toprakta gezinirken "Özür dilerim..." diye fısıldadım hıçkırıklarımın arasından. "Çok özür dilerim..."
Alnım toprakla buluşuna değin eğildim ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım...
Bir karar almıştım.
Sonuçları çok ağır olmuştu...
Çok...
Ve pişmanlığım yaşananları geri alamıyordu.
O geri gelmiyordu.
Hepsi benim suçumdu.
Ama bedelini ben değil o ödemişti.
|
Lotus'un Şeytanları
Bir yanı cennet bir yanı cehennem. Biri kızıla çalan kahve öbürü deniz mavisi. Lotus dedi içinden. Bu kız günlerdir aklını meşgul ediyordu. Sadece merak dedi. Onda çözemediği şeyler vardı.
Gizemli ve karmaşık olduğu için aklımda dedi. Sırrını çözünce unutacağım. O iç hesaplaşmalarıyla meşgulken kardeşi kartları açtı.
Kartları açarken kardeşinin yüz ifadesi değişti. Oldukça garip bakıyordu. “İlk kart kupa kraliçesi. Sevecen şefkatli biri anlamına gelir. Ama ikinci kart ters değnek kraliçesi. Bunun düz hali olgun, güçlü dürüst gibi anlamlara sahip. Ama tersi hileci, kıskanç ve intikamcı. Ve üçüncü kart ise şeytan. Bu Tarot ’un en karanlık kartlarındandır. Karanlık bir yolda yürüyor yasak sana.” Sonrasında afallamış bir biçimde konuşmaya devam etti.
“Galiba ben yeni başladığım için düzgün bakamadım yoksa bir insan nasıl şefkatli kollara sahip, hem de tehlikeli olabilir ki. Sanki kartlar üç farklı kişiyi anlatıyor.”
Neva Aydoğan Çoklu Kişilik Bozukluğuna sahip olduğunu bilmemektedir. Sessiz ve sakin bir yaşamı olan Neva`nın kişiliklerini yaptığı eylemler büyük sorunlara yol açacaktır.
|
KUKLACI
Genç kız gözlerini aralamaya çalıştı, ancak parlak bir ışık onu engelledi. Kısık gözleriyle ışığın kaynağına baktığında, bir spot ışığının üzerine odaklandığını fark etti. Durumu kavrayamadan etrafını incelemeye başladı ve karşısındaki kırmızı koltuklarda binlerce seyircinin kendisini izlediğini gördü.
Şaşkınlıkla çırpınmak, bağırmak istedi. Ama nafileydi. Ne bir parmağını oynatabiliyordu ne de sesi çıkıyordu. O an, ayak bileklerine ve el bileklerine sıkıca dolanmış ipleri fark etti. Hemen ardından, bir kukla gösterisinde olduğunu anlaması uzun sürmedi. Başını sağa çevirdiğinde, gözleri bağlı ve ağzı açık iki genci gördü.
Sol tarafına baktığında ise, gözleri açık ama ağızları bağlı bir erkek ve bir kızla göz göze geldi. Hepsi, tıpkı kendisi gibi gençti. İçini derin bir korku kaplarken, sağındaki gözleri bağlı ve ağzı açık olan genç dikkatini çekti.
İpler onun ellerindeydi.
Kuklacı oydu. Kuklacı, içlerinden biriydi.
Genç kız dehşet içinde bağırmaya çalıştı, fakat kimsenin onu duymadığını düşünüyordu. Ta ki uzun kahküllü, sofistike bir giyim tarzına sahip, şık ve güzel bir kız ayağa kalkana kadar. Genç kız, onun sesini duyduğunu sanarak daha da hiddetle bağırdı, ona doğru yürümeye çalıştı. Ancak fark etti ki o genç kız ona değil, kuklacıya doğru ilerliyordu.
Kız, kuklacıya yaklaştı, onun elinden ipleri aldı ve diğerlerini serbest bıraktı. Genç kız şaşkınlık içinde serbest kalmanın sevincini yaşıyordu, fakat yine de olduğu yerden kıpırdamadı. Diğerleri gibi kaçmak yerine beklemeyi seçti.
Çünkü merak ediyordu. O kızın, kuklacıya ne yapacağını görmek istedi.
Genç kız, kuklacının elinden tutup onu birkaç adım öne sürüklediğinde, yukarıya doğru çıkan bir ip fark etti. O ip, kuklacıya bağlıydı.
"Anlatsana, Kuklacı" dedi. "Bu kuklaların ipleri parmaklarına değil de, kalbine mi dolandı?"
|
Görünmeyen Cennet
Korku neydi ki ? her şey o, korku yüzünden olmuştu ve ben o olayların arasında bir oyuncak gibi oynatilmistim belkide oynatilmak istemiştim, çünkü bir insanın öfkesi ne kadar birikirse o kadar acımasız olur ve ben de acımasız olmayı kafaya koymuştum...
|
ANKA VE GÜÇ
20 yaşındaki Larin Aydemir, ailesinin mirası olan geniş bir çiftliği yönetmektedir. Psikoloji öğrencisi olarak akademik hayatını sürdüren Larin, çiftlikteki atlarla ve işlerle ilgilenirken, bu mülkü hem bir miras hem de bir yaşam alanı olarak koruma görevini üstlenmiştir.
Ancak, 22 yaşındaki baskıcı bir aile geçmişine sahip genç mafya lideri Barlas Miran Kılıçsoy, çiftliği kendi elit mafya okulunu kurmak için ideal bir yer olarak görür. Barlas, mafya dünyasında hızla yükselmiş ve büyük bir güç sahibi olmuştur. Zira rakipleri ona meydan okumak ister. Ve çiftliği satın almak ve burada prestijli bir okul kurmak, onun meydan okuma planıdır. Barlas, Larin`e çiftliği satın alma ve bazı atları kendi okulunda kullanma teklifinde bulunur. Teklif, sadece maddi bir alışveriş değil, aynı zamanda Larin`in ailesinin mirasına yönelik bir tehdit olarak görülür.
Barlas devletin zayıf noktalarını bilen ve bu bilgileri kendi çıkarları için kullanan bir liderdir. Yasal engelleri aşmak konusunda uzmanlaşmış Barlas, Larin`in bu mücadelesini zorlaştırır. Çiftlikteki atlar ve geniş arazi üzerindeki hak iddiaları, iki taraf arasındaki çatışmayı derinleştirir. Ama en sonunda Larin bu güce karşı koyamaz.
Bu süreçte, Anka Kuşu`nun efsanevi varlığı, hem Barlas`ın hem de Larin`in içsel
dönüşümünü simgeler. Anka Kuşu, zorlukların ve trajedilerin ortasında güçlenme ve yeniden doğuşun sembolüdür. Larin ve Barlas`ın yolları, bu efsanenin gölgesinde kesişir ve aralarındaki ilişki karmaşık bir hal alır. Larin, Barlas`ın acımasız yüzeyinin altında yatan yalnızlık ve boşluğu keşfederken, Barlas da Larin`in kararlılığı ve mücadelesi karşısında içsel bir değişim yaşar.
Bir mafya kurgusudur.
|
25. SAAT (Tamamlandı)
Yeni yılın ilk dakikaları ve beş yakın arkadaşın geçirdiği korku dolu 25. saat...
Beş kız arkadaş yılbaşını birlikte geçirmek için Aden`in sevgilisi Doré`nin müstakil evinde kalmaya karar verirler. Gecenin ilerleyen saatlerine doğru kar şiddetini arttırmış her şey mükemmel gidiyorken aralarından bir kişinin odada olmadığını fark ederler. Yere kadar uzanan pencerenin önünde gördükleri bir çift ayak izi ile onları uzun bir gecenin beklediğini anlamışlardır.
Peki etraflarında gezinen bir düşman mı vardı yoksa o düşman içlerinden biri miydi?
[Kurgu tamamen şahsıma aittir. Çalınması, alıntı yapılıp kaynak belirtilmemesi durumlarında hukuki süreç başlatılacaktır.]
|
Tatil Bileti Kazandınız
"Tavşan kaç, tazı tut," diye son kez fısıldadı ve ses kesildi.
Kabuslarının başlangıcı oldu bu ses. Her gün ölmeye uyandıkları, bir Tazı`nın tavşanları oldukları günlerin ilkiydi. Güneşe hasret kalacaklarını bilmiyorlardı. Öleceklerini de. Arkadaşlarını bir bir gömeceklerini de. Onlar Tazı`nın tuzağına düşmüştü ve olan tek şey buydu. Tazı katildi, onlar da kurban. Dediği gibi oyun da başladı. Oyun içinde oyun ve yine oyun. Üzerlerine sıçrayan kanlar. Tutkulu aşklar. Sarsılmaz dostluklar. 92 gün ve sonrası. Acı, kan ve gözyaşı.
Hoş geldiniz.
"Burası mahzen. O Tazı. Bizler de tavşanlarız. Burada her şey bir oyundan ibaret. Tazı eğlenen, bizler de ölenleriz."
|
Sessiz Kaldırılmış Feryatlar
Kraliyet ailesinin küçük kızı kaybolmuştu; Sara Aetheria.
Kral, kızının kaybolmasını Ariana`dan bilmiş ve onu bu sessizliğin ardındaki köye göndermişti.
Bu köy sessizliğiyle biliniyordu.
Kimse sessizliğin ardındaki sessiz kaldırılmış feryatları bilmiyordu.
-
Belimi kıvırıp elimin altında tuttuğum cesede baktım. Çok güzel gözleri vardı oysaki, çok güzel gülüyordu oysaki yaşarken.
"Ari, elindeki cesedi yere bırak ve yanıma gel!" diye seslendi.
Bitmişti işte bu küçük kız için her şey, yüzümde acının masum tebessümü belirdi. "Katilini bulacağım güzel kız, katillerinizi bulacağım. Bu da sana annesiz birinin sözü olsun."
|
BİZ NEREDEYİZ,?
3 arkadaş olan parla, cenk, semih olanlardan habersiz kamp yapmaya karar verirler ama geldikleri ormanın lanetinden haberleri yoktur...
|
Oyuna Var Mısın?
Yılbaşı gecesi yapılan bir eğlence...
Seçilen farklı farklı oyunlar , kartlar , tombalalar ve uğruna verilen bir gençlik.
Alınan kart oyunları gerçekten kart oyunları mı?
Yoksa oyuncak dükkanında aniden gelen yaşlı beyfendinin oyunu mu?
Yoksa bilinmeyen birinin uzaktan oyunu mu ?
Her şeye rağmen Oyuna Var Mısın?
|
Gizemli Köy: Lanetin Sırrı
Gizemli Köy: Lanetin Sırrı adlı hikaye, genç bir gazeteci olan Ali ve psikolog nişanlısı Zeynep`in, Anadolu`nun uzak bir köyünde yaşanan paranormal olayları araştırmak üzere çıktıkları macerayı anlatıyor. Köy, yıllar önce bir büyücünün lanetiyle karanlık bir atmosfere bürünmüş ve köy halkı bu lanetin etkisi altında yaşamaktadır. Ali ve Zeynep, köyün ortasında bulunan terk edilmiş köşkün sırlarını çözmeye çalışırken, köyün yaşlısı Dede Hasan`dan lanetin köklerini öğrenirler. Köylülerin güvenini kazandıktan sonra, eski bir ritüelle bu laneti sona erdirmek için zorlu bir göreve atılırlar. Hikaye, gizemli olayların çözülmesi ve köyün huzura kavuşmasıyla son bulur.
|
TAMU
Gök Közü
Saati bilmiyordu kimse; dakikaları takip etmemiş, saniyelere küsmüştü. Oysa tarih birinci ayın on beşini gösterdiğinde, taprağı kazan kürek sesine bir bebeğin ağlayışı eşlik etmeye başlamıştı.
Bir ağıt yakıyordu gök yüzü onun için; közlerini bebeğin kaderine yansıtmış, alevini saçlarına yakmıştı.
Bin ağıt yaktı Gök Közü lakin bebeğin ağlayışı durmadı.
Bir damla toprağa döküldü, bir anne bebeğinin göz yaşlarını sildi. Bir adam intikam yemini etti ve bu yemin küçük bir çocuk tarafından izlendi.
Sonra saat bir kenara not edildi.
02.03
|
ACAYİP
Acayip Bedri`yi arkadaşının gözünden görüyoruz.
|
Arkadaşlarınla korkmak için gittiğiniz yerde gerçek bir katille karşılaş
Öncelikle herkese merhaba bu benim ilk kitap yazışüm olucak bir yanlışım olursa hor görün simdiden iyi okumalar
|
Okul Dinçer kocabaş |
Okul
Cemal’in hayatını ele alıyor
|
TEK GERÇEK
~Kesit~
"Kural bir: Acizliğini asla belli etme çocuk." Tanıdık sesi duymam ile yutkundum.
Yanıma doğru geldiğini topuklu ayakkabı sesinden anlamıştım ama yere eğik olan kafamı asla kaldırmadım.
Adım sesleri kesildiğinde elini saçımda hissettim. Ağlayışlarım arttı.
Eli ile saçlarımı okşarken bütün vücudum kasıldı. Elini çekmesini istiyordum yoksa kusmam an meselesiydi.
Tiksiniyordum ondan. Tek kelime ile tiksiniyordum.
Sanki rahatsız olduğumu anlamış gibi saçlarıma uyguladığı kuvvet arttı.
"Sevgili babacığının bize bıraktığı bir kuzusun sadece.." Beni onlara o adam mı vermişti? Kulağımda nefes sesini hissedince irkildim. "Kurtlar sofrasına hoşgeldin."
UYARI: Kitapta intihar vakası, fiziksel ve psikolojik şiddet mevcuttur.
|
Nzambi
İnsan olarak kalmak için insanlığını yitirmelisin...
|
Azrai̇l'i̇n Doğum Günü Hedi̇yesi̇
Hızla yayılan bir salgın... "Durmayan Kalp" hastalığı.. Çürüyen ruhlar ama ölmeyen bedenler..
Bu ölmek istemeyen birisinin duasının kabulü müydü? Yoksa bir lanet mi? Yada AZRAİL`İN DOĞUM GÜNÜ HEDİYESİ!
|
Kan Tutsağı
Hayat kimileri için zorlu bir yol iken kimileri için taze bir papatyadır. Aşk elinizde olmadan sizi bulur ve bedeller ödetir. çıkmaz sokaklara girersiniz, kanlar dökülür, başarabilirseniz geceye gündüzü yaşatır başaramazsanız da cehenneme acıyı hissettirirsiniz daha bebeklikte birbirine mühürlenen iki yabancı ateşin ortasında izlemek ve söndürmek arasında zıtlıkta yanıp kaybolmakta özetle Hayatın 2 kişinin birleşmesi için oynadığı oyun içinde çıkmaz sokakta kaybolan iki yabancının hikayesi bu umarım begenirsiniz...
|
Mevsim Olmayan Şehirler
Şehirler eski. Çürük hisler ile daha da yıpranıyor duvarlar. Düşünceler ölmüş. Tek bir satır kalmış geriye, hüzün... Sözler bitiyor. Ruhsuz bedenlerin orkestrası sessizleşti. Sessizlik ile ses buluyor artık dünya. İkilemlerle dolu. Lanetlerle dolu. Kimse kimsenin umurunda değil. Olmayacak!
Beni benden başka kimse kurtaramaz ; o yüzden benimle savaşma, kaybedersen kaybederim. kazanırsan kaybedersin...
Bir kadın, cesetlerle kaplı bir hastane odasında uyandığında en fazla ne olabilirdi? Yok olmuş hafızasının derinlerinde yatan vahşilik ne derece ileri gidebilirdi?
Pusuya yatmış ruhsuzluk, damarlarında akan kanda dolaşıyordu. Henüz hatırlamıyor olsa da masum değildi. Masum değildik!
****
İçindeki hükümdara sesini geçiremediğinde, kendi ruhunun kölesi olursun. Ruhun bir enstrüman olur, onu ise başkası çalar. Senin ise sadece canın yanar.
"O geri geldiğinde beni koruyacağına söz ver!"
Hüda - içimizdeki gerçek hükümdarın öyküsü
|
Işıkları Söndürseler Bile
Işıklar sönecek, mum eriyecek ve sen yavaş yavaş karanlıkta kalacaksın! Tüm her şeyin sonunda seni o karanlığın içinde boğacağım! çıkmana asla izin vermeyeceğim! Sen bir insan değilsin, sen bir canavarsın ve canavarların yeri zincir altıdır! Seni zincirlere vuracağım ve içim bir gram sızlamayacak!
|
0% |