Öykü İskender yirmi sekiz yaşında başarılı bir avukattı. Ya da avukat görünümlü yarı katil. Lakabı 💔(kırık kalp) olan bir katil.
Ama avukat olması en büyük mafyalardan biri olan babasını açık edeceği anlamına gelmiyordu.
İngiltere`den geleli yalnız bir gün olmuştu. Ya da onlar öyle sanıyordu. Bir barın kadınlar tuvaletindeyken kaçırılmıştı Öykü. Kimse duymamıştım onun sessiz çığlıklarını "baba" demişti sadece. "Baba kurtar beni!"
sonrası ise derin bir uykuydu.
Yetimhanede büyüyen beş arkadaş. Gelişen olaylar, kördüğüm gibi birbirine bağlanan hayatlar.
Ve bununla birlikte, hiç beklenmedik bir anda ortaya çıkan aşk....
Ölümün ürpertisini hissederek uyandım. Daha önce hiç böyle bir şey hissetmemiştim ama biliyordum bu ölümdü. Bu ürperti yalnızca ölüme ait olabilirdi... Solmuş, karanlık nefesini enseme üflemiş ve beni zihnime saldığı zehirle felç bırakmıştı sanki. Düşüncelerim bana bu hisle ilgili milyon tane hikaye yazıyordu. Tekrar dinlemek istemeyeceğim ıstırap dolu hikayeler... Yanlış hissetmiş olmayı diledim ve zihnimdeki çığlıkları en tozlu raflara bıraktım. İmkansızdı... Ölüm hissedilemezdi değil mi?
Tenime değen ılık ıslaklığın farkına vardığımda bunun ablamın yeni bir şakası olduğunu anladım. Az önce hissettiğim hisler beni rahat bıraktı. Her şaka yaptığında oluşan, o şirin bir o kadarda sinir bozucu olan yüz ifadesini görmek için Elna`ya döndüm ama döndüğümde görmeyi beklediğim kesinlikle kanlar içerisindeki bedeni değildi.
Bir iş uğruna insanları öldüren motorcu bir katil ve katılın peşine düşen kadın polis...
~
Herkes küçük bir çocukken saftır. Hem temiz anlamında, hem de kolayca herkese kanan ve güvenen anlamında.
Güvenmek aptallıktı.
Kufi...... dünyaca ünlü bir seri katil...... ve Cherry...... dünyaca ünlü bir başka seri katil...
peki bu iki piskopat ya tanışsaydı.......
Tüm dünyayı yakarlardı.......
Zirve zirvedeydi...... Efla ise suyun altındaydı......
İkisininde kendi imparatorluğu vardı...... Ama ikisi de yalnızdı......
Artık birlikte çıkıp birlikte dalacaklardı........
Wattpad`de çok sevilen öğretmen ve mafyanın aşkı.
Edebiyat öğretmeni olan Süreyya`ya yıllardır aşık olan Çelebi zaman geçtikçe değişmeye, mafya halini belli etmeye başlar ve Süreyya`yı korkutur. Fakat kader ya bu, Süreyya`nın karşısına bir kurtarıcı çıkar.
Hava soğuktu. Aralık ayının 15’iydi. Gökyüzünde yıldızlar ışıl ışıl parıldıyordu. Hepsinin ayrı güzelliği vardı. Ay ise Hilâl şeklindeydi. Tüm ihtişamıyla ortadaydı. Geceyi aydınlatıyordu. Karanlıkta kalanlara ışık oluyordu. Fakat kimse Ay’ın, ışığını Güneş’ten çaldığını bilmiyordu. Ya da biliyorlardı, söylemiyorlardı. 3 maymunu oynuyorlardı. Peki bu gerçeği ilk kim söyleyecekti?
Not: Kitap şiddet, argo, olumsuz örnek oluşturacak davranışlar içerir. Kitaptaki kişi, kurum ve olaylar tamamen hayal ürünüdür. İyi okumalar...
Aleda`nın bir gecede tüm hayatı değişir. Önce yıllardır yaşadığı ailesinin yalan olduğunu anlar. Sonra gerçek ailesinin yanına gitmek istememesine rağmen gitmek zorunda kalır ve oraya alışamamasıyla devam eder.
Eğer gerçek ailem temalı bir kitap arıyorsan benim kurguma bayılacaksın. Hemen kooooş :)
Ruhum kötülükle donanmıştı ama ben iyilerin tarafındaydım. Ya da kendini iyi sanan kötülerin.
Kötülere karşı olmam iyi olduğum anlamına gelmezdi. Belki de ben kötülerden bile kötüydüm.
Yasaklara aşık bir kadın vardı
Yasaklardan nefret eden bir adam
Kadının zincirleri vardı adamın bıçakları
Kadının sırları vardı
Adamın karanlığı sarmalamıştı kadının sırlarını
Güven yoktu
Kadının zincirleri vardı kadın sevilmemişti
Adamı çok yakmışlardı
Adam kadını da yakmıştı
Ben, Melodi Sera Zincir iyiliğe rağmen ruhumun nasıl kötülükle donatıldığını göreceksin...
Ben, Araf Atlas Bıçakçı kanlı bir oyunun piyonuyken nasıl bir şaha dönüştüğümü göreceksin...
"Yıldızlar kadar ömrün olsun, yıldızlar kadar özgürlüğün olsun Adin"
İyi insanların dilekleri kabul olur diye bilirdim. Sanırım sandığım kadar iyi biri değilsin Anne.
Sonlar değişebilirdi, tıpkı başlangıçlar gibi. Sanırım hayatı özetleyecek bir cümle olsaydı, buna kelebek etkisi derdim. Eski hapishaneden sonra daha rahat bir kuruma geçen Adin Warren, gittiği yerin kurallarına uymak için direnir ve daha yeni dünyasına uyum sağlayamadan çılgın bir müdürün oyunlarının içinde kendini bulur.
Burası, kuralsız insanların gruplaştığı bir dünyaydı. Ya kendi grubunu kurup bir savaşçı olacaksın ya da diğer grupların seni kabul etmesi için hayatını tehlikeye atarak onların kurbanlık koyunu olacaksın.
" Unutma Adin, sürüden ayrılanı kurt kapar."
🦉
" Sineme oturmuş köhne köşelerde mabedini kurmuş uğursuz bir his işte."
" Nasıl?"
" Bilmem" omuzumu silkip kafamı sol omuzuma doğru büktüm.
" Sanırım, tanımlıya bilseydim eğer günahımın ağırlığını saklamışım derdim."
Mahkûmun cezası insanlık tatmin olduğunda biter, kişinin cezasıysa soluğun kesildiğinde biter.
"Tüm Türkiye`nin gündeminde 1. Sırada yer alan kimliği belirsiz seri katil dosyasında büyük bir gelişme yaşandı.
Son yitirilen vatandaşımız Ege Üniversitesi`nde Edebiyat fakültesinde okuyan 23 yaşındaki Gözde Aleyna Aydın oldu.
Ölmeden saniyeler önce telefonuna kaydettiği ses dosyasında katilin görünüşüne bakarak 30`lu yaşların sonunda ve 40`lı yaşların başında olabileceğini söyledi.
Genç kız ses kaydında son sözlerini, "Ölmek istemiyorum, hayallerim vardı benim." diyerek dile getirdi. Devamında ise bizleri ölümün tüyler ürpertici sessizliği karşıladı. Şimdi o kısa ses kaydını sizlerle paylaşacağız.
###
İzmir`de peyda olup ülke geneline nam salan bir katilin oyunlarına kukla olan bir kız, Selen Tosun.
Kızın bu sırrının peşinden koşup onu kurtarmak için oyuna dahil olan Asır Atlas Dinçer.
Bir seri katilin varlığıyla doğan bu işbirliği, amansız bir aşka dönüşecekti ama sonucu ne olacaktı? Verdikleri kararlar ve sonuçları onları nereye sürükleyecekti?
Devleti ele geçirip dünyaya hükmetmek isteyen bir örgütün ve bu amacının önüne geçen, bir zamanlar bu örgüte hizmet eden bir kadın ve 7 -kendini bulmak isteyen- kadının hayat hikâyesini ve dünyanın onlara gösterdiği tepkiyi anlatmaktadır. Bu 8 kadın berbat olan hayatlarını düzene sokmak için çok çabalarlar fakat kaderin onlar için başka planları vardır.
Azat Deniz Erdemir, Türkiye`nin en ünlü deniz katili olarak bilinirken bir anda bilinmeyen bir nedenle teslim olur. Teslim olması Türkiye içerisinde çok ses getirir ve Azat Deniz Erdemir hakkında halk tarafından idam kararı istenir. Konu meclise gider ve meclis idam yerine Azat Deniz Erdemir`e dünyanın en tehlikeli hapishanesi olan Alcatraz Hapishanesi`nde müebbet cezası verir. Halk onun gidişiyle her gün işlenen cinayetlerin durduğunu sanar ama o geri gelecektir bu sadece an meselesidir...
Sen Sahra`da açan bir kardelen;
Ben denizlere ölümü getiren bir kandelen
Sen söyle şimdi olur mu bizden?
"O gün bana aşk için neleri feda edersin?" diye sormuştu Ulaş. Yanacağınızı bile bile ateşe atlar mıydınız? Ateş oysa ben yanmaktan keyif alırdım. Ölsem onu sonsuzlukta bekleyeceğim diye heyecanlanırdım. Ben aşk için değil, onun için hem ölür hem de öldürürdüm. Yanlış bir insanı sevmek hiçbir şey ifade etmezdi bana çünkü sevdikten sonra söz geçiremezdim kalbime....
20.01.2024
Bazı ölümler bir son, bazı ölümler bir başlangıçtır.
Çünkü kimileri ölür ve hikâyeleri biter, kimilerinin ölümü de birileri için yeni bir hikâye başlatırdı.
Bu kez ölüm, hikâyeyi başlatan şey olacaktı.
Onun ölümü, avuçlarıma kanlı bir sır bırakmıştı.
Ve maalesef ki o kanlı sır sadece benim ellerimde değildi.
Hiç olmaması gereken birinin ellerine de bulaşmıştı.
Bu kanlı sır onunla aramızda her geçen gün büyüyecek, zamanla pimi çekilmiş bir bomba hâline gelecekti.
Ve yine maalesef ki her bomba er ya da geç bir gün elbet patlardı.
İşte o gün suçlular ve suçsuzlar ortaya dökülür, hesap verme vakti gelirdi.
Bizim için ise hesap verme vakti asla gelmemeliydi.
Çünkü bu hikâyenin masumları biz değildik.
Zira bu hikâyede masum da yoktu.
Melisa iç mimar olarak çalışıyordu. Bir gün şirketlerinin battığını ve işsiz kaldığını öğrenince bir de annesinin rahatsızlığı yüzünden borçlarla boğuşurken her zaman küçüklüğünde gittiği dedesinin yanına gider. Orada Ateş`le tanışır.
Ateş, büyükannesinin isteği üzerine evlenmek zorundadır çünkü dedesi, Ateş ve abisi Yiğit için kim aşık olduğu kadını getirir evlenirse şirket onlara kalacak...
Bu hikaye Ateş ve Melisa`nın hikayesi. Bu hikayeyi okumak istiyorsan kitabıma bir göz at derim. Beğeneceğine eminim :)
Alina doktorluğunu yapmak için İzmir`den İstanbul`a gidecekti. En yakını Murat’la aynı hastane de olacaktı. Onun için her şey çok düzgün ilerliyordu fakat İstanbul`a gittiğinde başına gelmeyen kalmadı. Kendini Ege diye tanıtan adamın hayatında buldu.
Ege, dedesinin ölümünden sonra dedesinin onun üzerine yaptığı şirketi vardır ve annesi o şirketi Ege’den almak ister fakat Ege bunu istemiyordur. Annesi de türlü oyunlar çeviriyordu...
Eğer bol aksiyonlu ve romantik kitap arıyorsan doğru yerdesin. Hemen kitabıma koşmalısın çünkü Alina’nın hikayesi seni bekliyor.
SEÇKİNLER
“İlk kural; kimseye güvenme, ikinci kural; sakın seçkinlerle göz göze gelme”
Seçkinler nam-ı değer Akay’lar. Böyle söyleniyordu onlar için. Onlar insanlığın en karanlık ve güvenilmez topluluklarından biriydi.
Tarih, Akaylar’ın adını fısıldarken bile titrerdi; çünkü onlar, masumların kanıyla yazılan, karanlığın mürekkebiyle mühürlenmiş bir hikayenin aktörleriydi. Güç, para ve şöhret; bu şeytani topluluğun gözünde yalnızca birer araçtı, ama gerçek amaçları, insan ruhunun en derin karanlıklarına hükmetmekti.”
Görünen tarafları buydu.
Görünmeyen kısmı kan donduran cinstendi. Şeytana ruhlarını satan birer projeydiler. İntikam onlar için kaçınılması güçtü. Zevkleri uğruna masumlara acımazlardı. Her masumu birer deney olarak görür, acımasızca kullanıp, en sonunda yok ederlerdi. Onlar için emir yüksek yerden geliyordu. Ruhları satılıktı. Oluşturdukları dehşet, masumun çığlığında son bulurdu.
Sorun şu ki ; bu sessiz çığlıklar hiçbir zaman duyulmadı. Seçkinler hep savunmasız anda, tıpkı canavarlar gibi geceleri ortaya çıkarlardı.
Ben Sare, Sare Ateşharman 18 yaşıma kadar bir çok kez şiddet gördüm ama bardağı taşıran son damla babamın zorla evlen dediği adamın bana taciz etmesi ve benim onu öldürmem oldu
Sadece benmiyim katil olan yoksa herkes mi aynı
Novalee dayısının artık onu istememesi üzerine Rusya`ya babasının yanına gider. Annesini kaybetmiş olan Novalee gittiğinde adını Okyanus`dan Novalee`ye geçirilir. Artık Okyanus Yıldırım`dan Novalee Eirene olmuştur. Babası Vincent, Asterin ve Novalee`nin sesini beğendiğinden onlara şarkı çıkarmaları için seçenek sunmuştur. Novalee pek istemese de Asterin için onaylamışdır. Arkadaşları ile kurdukları grupla ilk şarkılarını çıkarmışlardır ve ilk şarkıları çok popüler olmuştur. Bunun üzerine işbirliği için Atlas Aydemir Novalee`ye yazar. Novalee`nin babasının anlaşmayı kabul etmesi ile ilk işbirliklerini yaparlar. Ta ki Novalee odasında duran bir katile gönderilen notu bulana kadar.
``Bunları böyle normal bir şey gibi anlatman biraz garip değil mi?`` dediğimde üst dudağımdan gözlerime kadar, neredeyse yüzümün ortasına kalemle dümdüz bir çizgi çizer gibi baktı.
``Garip mi? Belki de öyle,`` dedi gülümseyerek. ``Ama artık o günler geride kaldı. Şimdi korkacak bir şeyim yok.``
Onun bu rahatlığı beni etkilemişti. Belki de gerçekten korkacak bir şeyimizin olmaması, en büyük korkumuzun kendimiz olduğunu fark etmemizdi. Yine de, gecenin sessizliği ve karanlığı her zaman biraz tedirginlik yaratırdı içimde. Ama ona karşı bunu kabul etmek istemiyordum.
#Yazı 7
#psikoloji 17
-*-*-*-
Başlangıç:25/11/23
Acı nedir çok iyi bilirim.
Nasıl bir his olduğunu ama bana yaşatanları affetmem.
Kalbimde bir an için sevgi kaldıysa onuda saklarım ihtiyaç olur diye ama gerisi hepsi nefret ölüm bir kan şeklindedir