Okuldaki zorbalıklar hiç peşimi bırakmıyordu ve zorbalarımdan biri bana aşık oldu

Abim bir mafya lideri. Ve ben onun ortağına yani en yakın dostuna aşığım.🔥Ama bilmediğim gerçekler beni kötü bir geleceğe sürükleyecek. Ya da gerçek aşkımı bulucam. Kim bilir?

Merhaba ben ipek merte çocukluktan beri aşığım

“Züleyha Asilsoy, okulun en gözde, en popüler ve en çok konuşulan kızlarından biridir. Kızıl saçlarının canlılığı ve ela gözlerinin derinliği, her zaman dikkatleri üzerine çeker. Ancak bu ihtişamlı dış cephenin arkasında, Züleyha’nın hayatı trajik bir gerçeklikle sınırlanmıştır: Tekerlekli sandalyeye mahkûmdur. Annesi Ceylan ve babası Yekta Asilsoy, ülkenin sayılı milyarderleri arasında yer alır; ancak Züleyha’ya gösterdikleri ilgi, sahip oldukları `kusursuz` imajı korumaktan ibarettir. Züleyha’nın fiziksel durumu, onların gözünde bir kusur, itibar zedeleyici bir yüktür. Evleri lüks ve soğuktur; sevgi yerine beklenti, şefkat yerine baskı vardır. Züleyha, bu yalnızlığın ve ailesinin sevgisizliğinin ortasında, hayatının en büyük sürpriziyle karşılaşır: Kai. Okulun en karizmatik ve popüler genci olan Kai, Züleyha’nın maskesinin arkasındaki hassas ve güçlü ruhu gören tek kişidir. Diğer herkes Züleyha`nın popülerliğine ya da tekerlekli sandalyesine odaklanırken, Kai sadece Züleyha`yı görür. Aralarında, okulun kalabalığından uzakta, gizli bakışlar ve fısıltılarla başlayan derin bir aşk filizlenir. Kai`nin samimi ve koşulsuz ilgisi, Züleyha`ya hayatında ilk kez gerçekten değerli hissettirir. Ancak bu masalsı aşk, Asilsoy Ailesi`nin katı duvarlarına çarpar. Annesi Ceylan ve babası Yekta, bu ilişkiye derhal karşı çıkarlar. Onlara göre, "Asilsoy" soyadının itibarını taşıyan kızları, kendi çevrelerine uygun, statülerini yükseltecek biriyle birlikte olmalıdır. Kai, bu beklentilere uygun değildir; Züleyha`nın "kusurlu" durumunu zaten zorlu buldukları için, bir de "uygunsuz" bir aşkla itibar kaybetmeyi göze alamazlar.” Dikkat!Bu kitapta olumsuz sahneler,argo kelimeler bulunur!

Senden neden bu kadar nefret ediyorum biliyormusun?

Eflal Yılmaz, çalışkan bir kız olan Eflal lise son öğrencisidir hayatı normal giden biriydi fakat abisinin en yakın arkadaşı Savaş Altuğ Demir`e aşık olmadan önce...

Arkadaşlar bu kitabın ismi geçici haberiniz olsun. Bölüm ekledikçe kitabın ismini aklım da oluşturmaya çalışacağım. Efsun, çok da iyi sayamadığı hayatını yaşarken babasının ölüm haberini alır. Kumar borçları yüzünden babasını öldürmüşlerdir. Hamile annesi dayanamaz ve Efsun`un kardeşini doğurduktan 3 yıl sonra ölür. İç mimar olmak isteyen Efsun hem erkek kardeşine bakar hem de çalışır. Efsun büyür ve iş sahibi olur. Hayatını yaşarken aşk dalgası gelip ona çarpar. Efsun bir gerçeği öğrendikten sonra resmen iki köprünün ucunda kalır.

“Bizim de hakkımız var, Elif. Biz bu zinciri kırabiliriz.”

Bazı tablolar sadece renklerle değil, acıyla boyanır. Küçük yaşta babasını kaybeden Işık, o gün bir yabancıyla tanıştı ve o yabancı, farkında olmadan hayatının kaderini çizdi. Yıllar sonra, geçmişin gölgeleri silinmiş gibi görünürken, gizemli bir adam Işık`ın dünyasına girer. Onun sessizliği, bakışları ve sakladığı sırlar, Işık`ın içindeki sanat kadar derindir. Ama her fırça darbesi, karanlığa biraz daha yaklaştırır. Ve bazen en güzel tablolar, en tehlikeli sırların ardında saklıdır. Karanlığa, kayıpların, merakın ve gerçeği bilmenin bedelini anlatan sarsıcı bir roman. Sevgiyle korku arasındaki o ince çizgide, Işık`ın hem geçmişine hem de kendi karanlığına doğru attığı adımlara tanık olun.

"Noctra geceye ait demekmiş ve ben geceye ait olduğumu bu ekiple anladım."

“Bazı yapılar tek bir taşla ayakta kalır. O taş yerinden oynarsa, geçmiş beklenmedik zamanda çökebilir.” Adını unuttuğu bir sokakta yürüyordu. Ayakkabılarının taşlı zemine her vuruşu, zihninde yankılanan düşüncelerini bastırmaya yetmiyordu. İspanyadaydı. Bunu biliyordu. Ama neden burada olduğunu sorgulamak yerine,daha çok aynalardan kaçıyor gibiydi ,çünkü kendi yansıması bile ona artık yabancıydı.
Sol cebindeki küçük anahtarı, neredeyse tenine işlemişti. Soğuk ve metalik. Sanki onu taşımaktan değil, kendisine ait olduğuna inanamadığı için ağır geliyordu. Annesinin son sözleri, yıllar sonra zihninin bir köşesinden yankılandı: "Armina,aklından geçen her düşünce, ne kadar karanlık olursa olsun, senin bugünkü gerçeğini değil, sadece dünkü anılarını yansıtır. Sen, o anıların sonsuz dokusunu her gün yeniden örebilirsin." Güven.
Unutmak.
Ve bir yabancının gözlerine bakarken, geçmişin bütün yükünü tek bir kelimede bulmak: "Tanıyor musun beni?" Sadece adam gülümsedi.
Cevap vermedi.
Çünkü bazen sessizlik, en derin itiraf olurdu.

Bazen hayat yapmıyacağım şeyi sana yaptırır

Nefret ve imkansızlıklar başlayan bir aşk hikayesi...

"Sana mahkumum." "Mahkumsun, evet bana." Bengi Özen, kariyer odaklı bir muhabirdir. Ancak bir gün yaptığı bir hata onu Mafya ya da başka bir isimle tefeci olan Fetih Tuğrul Karaer`e bulaştırır. Çünkü bu adam karanlıktır. Ve karanlık korkuların mezarıdır. Kaçmak yok, sesini çıkartmak var. Şimdi sıra Bengi de. Ya savaşacak ya da boyun eğecek.

Bir mityati erkek ve İstanbul kizinin hikayesi

Çınar, bir dönem derin bir bunalıma giren ve artık yazamaz hale gelen bir yazardır. Bir gün tesadüfen tanıştığı bir kadın, onun yeniden kalem tutmasına ilham olur. Bu karşılaşmanın ardından Çınar yeniden yazmaya başlar; fakat bu kez yazdıkları, sadece kurguda kalmaz. Babası tarafından kendisine bırakılan mirasla birlikte hayatı bambaşka bir yöne evrilir. Yazdığı kadın karakteri, onun zihninde yaşamaya başlar ve Çınar farkında olmadan onu gerçekten var eder. Fakat işler giderek karanlık bir hal alır. Çınar`ın kaleminden çıkan karakter, bir sosyopat gibi davranmaya, hatta cinayetler işlemeye başlar. Ve o an Çınar fark eder ki kitabında yazdığı her şey, gerçekte de olmaktadır. Birinin yazmak için diğerini susturduğu bu hikayede. Kim suçlu, kim kurban? Kimi sevmek, kimi susturmak isteriz? __________________ ⛓⛓⛓ __________________ Bu eseri çalan, içeriğini izinsiz kullanan ya da taklit eden herkes hakkında gerekli hukuki adımlar atılacaktır. Emek hırsızlığına sıfır tolerans!

Mafyaya avukat aşkı

Bir neşterin ucunda başlayan kader yeraltının en sessiz çığlıklarına kadar ilerlemeye devam ediyordu. Bu yolun sonunda aşk mı yoksa suç mu kazanacaktı?

Kalpler ve Engeller Sema, Rize’nin sisli sokaklarında yürürken, içindeki fırtınayı bastırmaya çalışıyordu. Kalbi hâlâ Tamer’in gözlerinde yankılanıyordu; yıllar geçmesine rağmen hisleri ilk günkü kadar canlıydı. Ama gerçek hayat, çocukluk masumiyetinden çok uzaktaydı. Ailesi, onun geleceğini planlamış, uygun gördükleri genç bir adamla evlenmesini istemişti. “Bunu kabul etmelisin, Sema. Senin için en iyisi bu,” demişti annesi bir akşam, mutfakta çayını yudumlarken. Sema başını salladı, ama içten içe bir isyan vardı. O aşkı, o bağlılığı, yıllar boyunca sessizce taşıdığı Tamer’i nasıl unutabilirdi? Bu sırada Tamer, Artvin’de kendi hayatıyla boğuşuyordu. Babasının baskısı ve ailesinin beklentileri, onu Sema’dan uzaklaştırmaya çalışıyordu. Ama her adımda aklı, Sema’nın dağlarda oynayan çocuk yüzüne gidiyordu; o yüz, her engel karşısında ona güç veriyordu. Bir akşam, Rize’deki eski çay bahçelerinden birinde karşılaştılar. Tamer’in gözleri, Sema’yı gördüğünde aniden aydınlandı. Sema, çiçek tarlalarındaki o masum gülümsemesini hatırladı. Kalplerindeki yılların hasreti, sessiz bir patlama gibi içlerinden yükseldi. “Seni görmek… hâlâ imkânsız gibi geliyor,” dedi Tamer, sesi titreyerek. Sema, gözlerinde hem hüzün hem de umutla cevap verdi: “Ama ben hâlâ buradayım… seni bekliyorum.” Tam o sırada, başka bir karakter devreye girdi: Sema’ya talip olan genç adam, yakışıklı ve ailesinin güçlü bağlantılarına sahipti. O, Sema’nın elini tutmak için oradaydı. Sema’nın kalbi sıkıştı; ama Tamer’in varlığı, korkularını bastırdı. “Gözlerini ondan ayırma,” fısıldadı Tamer, sessizce. “Ben buradayım, yıllardır beklediğim yerdesin.” O gece, dağların arasındaki çay bahçesinde, üç kişinin hikâyesi birbirine dolandı: Sema’nın kalbi Tamer’de, ama gerçekler ve aile baskısı başka yönlere sürüklüyordu. Göz göze geldiklerinde, sessiz bir anlaşma yaptılar; birbirlerinden kopmayacaklardı, ne olursa olsun. Gece ilerledikçe, sis yavaş yavaş çöktü, ama Sema ve Tamer’in içindeki yangın sönmedi. Karadeniz’in rüzgârı, yaylaların sessizliğini taşırken, iki yürek yılların özlemiyle birbirine tutunuyordu. Ve ikisi de biliyordu: bu aşk, sadece kalplerde değil, her kararlarında, her bakışlarında, her sessiz çığlıklarında yaşayacaktı. Fakat kaderin yolları hâlâ onları sınayacaktı. Ailelerin planları, toplumun kuralları ve yeni devreye giren kişiler, onları birbirinden ayırmak için bekliyordu. Ve Sema ile Tamer, bir kez daha, aşklarının ne kadar güçlü olduğunu kanıtlamak zorundaydı.

Yumruklarıyla mı serilmek istersin yere? Yoksa silahımın tiz sesiyle mi? Düzene bağlı bir kız, Düzensizliğin içinde yok olmuş bir oğlan, Bir numara ile başlayan, bir dosya ile biten hikaye. Belki tozlu raflar arasındadır bu dosyanın yeri, Belki de kor ateşin külleri arasında...

“Bella`nın hayatı, ağabeyinin ödeyemediği büyük bir kumar borcu yüzünden tepetaklak olur. Bu borç, şehrin en acımasız ve en güçlü mafya babası olan Alexander`a aittir. Alexander, borcun bedeli olarak ne para ne de mal ister; o, doğrudan Bella`yı ister. Ağabeyini kurtarmak ve ailesini Alexander`ın gazabından korumak için Bella, Kaybolmuş Kalpler adını verdiği bu zoraki evliliğe ve Alexander`ın karanlık dünyasına adım atmak zorunda kalır. Alexander ise duygularını yitirmiş, soğuk ve kibirli bir adamdır. Bella`yı borcunun bir "teminatı" olarak görse de, kadının masumiyeti ve boyun eğmez duruşu onu derinden etkilemeye başlar. Evlilikleri bir aşk hikayesinden çok, bir esaret anlaşmasıdır.” Dikkat!Bu kitapta olumsuz sahneler,argo kelimeler bulunur!

İvanka Petrov ve Berkin Atabeyin arasında olan o ince çizgideki soğuk savaş asla bitmeyecek...

!Kitap fantastik değildir! Alya Ravza... Hayat onu sokaklara terk etmişti; küçük yaşta öğrenmişti bir tek kuralı: hayatta kalmak için hızlı olmalı, zekâsını silah gibi kullanmalı ve asla güvenmemeliydi kimseye. Gölge gibi sokakları arşınlarken, adını duyurmadan yaşamak bir yetenek, hayatta kalmak ise bir sanattı onun için. Ama o gece her şey değişti. Ormanın derinliklerinde, kimsenin ulaşamayacağını sandığı o ıssız ev... Alya ve çetesi için sıradan bir işti; bir hırsızlık, birkaç dakikalık bir risk. Ta ki kapı aralandığında içerideki sessizliğin yerine ölüm kadar soğuk bir gözle karşılaşana kadar. Bora Yaman... Adı fısıltılarda dolaşan, acımasız, güçlü ve yıkılmaz bir mafya lideri. Alya`nın dünyasını baştan sona alt üst eden adam. O andan itibaren zaman durdu, nefret ve çekim arasında tehlikeli bir oyun başladı. Alya, özgürlüğü için savaşırken bir yandan da kendini onun dünyasına çekilmiş buldu; bu esaret, bir savaş gibi başlamıştı ama çok geçmeden başka bir şey olmuştu: bir bağ, hem karanlık hem de büyüleyici. Ve Alya Ravza öğrendi: Hayatta kalmak sadece sokaklarda değil... kalbinin en karanlık köşelerinde de savaşmayı gerektiriyordu.

Eflin ve Ozan… Bir aşkın, törelerin ve kaderin gölgesinde sınandığı iki yürek. Mardin’in sert taş sokaklarından İstanbul’un sessiz köşelerine uzanan bu hikâyede, özgürlük ile sorumluluk, aşk ile geçmişin acıları arasında gidip gelen bir kadının ve bir erkeğin hayatına tanık olacaksınız. Yılların sessiz çığlıkları, bastırılmış öfke ve kayıplar, onları ardında bıraktıkları her şeyi sorgulamaya zorlar. Töre ve intikamın gölgesinde mücadele eden bu çift, hayatta kalabilmek için ne kadar ileri gidebilir? Ve aşk, en karanlık anda bile yolunu bulabilir mi?

aşka inanmayan Nazlı bir gün aşık olursa ne olur ? peki aşık olduğu kişide aşka inanmıyorsa ve ondan birşeyler saklıyorsa?!