1. Gün: Oysaki her şey çok normaldi.
7. Gün: Karantina başlayalı 7 gün olmuştu ve bir kaç gün sonra bitmesini umuyorduk.
9. Gün: Oslo alevler içerisindeydi. Ljubljana karanlığa gömülmüştü. Lima`da yaşayan kimse kalmamıştı. İstanbul sessizlik içindeydi.
Geri kalan günlerde ne olacağını kimse bilmiyordu...
YENİ BÖLÜM YAYINDA! (25.Bölüm) Tiyatro seçmelerinde boy gösterene kadar okulda hiç görmediği o öğrenci, Mira`nın ve tüm Paşalar sakinlerinin hayatını değiştirecektir.
Bu sefer bir rüya değil ve vampirler buradalar.
Wattpad’te 2.74 Milyon okunmaya ulaşmış olup bölüm güncellemeleri devam etmektedir.
Sıcacık bir mahalle hikayesi ve elbette ki aşklar. Kenan, Duygu’nun abilerinin en yakın arkadaşıdır ve kız onu da abisi gibi görmektedir. Ancak bir gece Duygu rüyasında Kenan’ı öptüğünü görür ve bundan çok etkilenir. Daha sonrasında ise utanç ve panikten Kenan’dan kaçmaya başlar fakat o kaçtıkça Kenan kovalar.
Ailelerinin izni ile aynı eve çıkan çocukluk arkadaşlarının yaşadıkları komik anları okuyacaksınız.
Kızına bağlı bir baba, oğuz ve sinanın komikliği gibi olan ikili erkek ile, sert mizaca sahip iki erkek kardeş.
Hepsi birbirine bağlı. Biri düşse diğerleri kaldırır.
HANIMCI MAFYA KİTABINDA ki karaketerlerin çocuklarının yaşayacağı olaylara sizde tanıklık edin. Hepinize iyi okumalar
"Yolun, ay yıldızın ışığıyla aydınlansın, kızılcığım." Son sözleriydi bunlar. Gözlerim ellerime doğru indi. Kan içindeydiler.
Onların kanı...
Annem ve babamın kanı...
"Anne," kuru bir sesle mırıldandım. Babama döndüm. "Baba." Bu gerçek değildi. Olamazdı.
Keşke, dedim içimden. Keşke daha erken yetişseydim. "Beni bırakmayın."
Yalvardım, onlara yalvardım; beni bırakmasınlar diye.
Yalvardım, Allah`a yalvardım; onları benden almasın diye.
"Vatan için can feda, bu ölüm değildir kızılcığım. Bu, şereftir." O benim babamdı. Benin güçlü, yiğit babamdı. Başçavuş babamdı.
Nefret ettim.
Ölümden nefret ettim.
Ailemi katleden zalimlerden nefret ettim.
Beni kimsesiz bırakan o kansızlardan nefret ettim.
`sen kimsesiz değilsin,` diye fısıldadı içimden bir ses. `Ailen, bu vatan için şehit oldu. Al bayrak onların kanıyla yeniden yıkandı. Şehitler, kimsesiz değildir Asel.`
Şehitler, kimsesiz değildir.
Vatan, kimsesiz değildir.
Ben, kimsesiz değildim.
Şehitlerin kanıyla yıkanan al bayrağın ışığı benimleydi.
Anne babamın uğruna şehit olduğu vatan benimleydi.
İrem her zaman ki gibi okula gitmek için evden çıkmıştı. Kendisini bugün çok daha yorgun hissetsede kendine hep güvenmişti bugünde enerjik gibi davranacaktı. Ta ki eski sınıfından bir kız İremin babasıyla ilgili olana kadar.. İrem bir yandan derslerle bir, yandan kendisini takip eden kızla bir yandan da iremin peşinden düşmeyen Delfin ve Zeyneple uğraşmak zorundadır.
Kalp akıl işi değildi. Kalbe söz geçiremezdin. Eğer sevdiyse, sevme diyemezsin. Dinlemezdi. Onu sevmek istememiştim ama en çok da onu sevmiştim. O ise beni hiç sevmemişti. Onun için çocukluğundan öylesine bir hatıraydım sadece.
Nazlı`ydım ben. Nazlı Aladağ. Babasının Nazlı kızı. Annesinin baş belası. Abilerinin kıymetlisi. Onunsa hiçbir şeyi.
Emre. Benim kalbimin en büyük yanlışı.
************
Hâlâ eski Naz`sın."
"Değilim," dedim keskin bir tonla. Eski Nazlı severdi onu, çok aşıktı ona. "Çok zaman geçti üstünden. Büyüdüm ben."
"Evet," dediğinde gözleri gözlerimi buldu. Gözlerimin içine bakarak konuştu. "Büyümüşsün."
"Niye geldin?" Sesim istemsiz sitemli bir şekilde çıkmıştı. "Sıkılmıştın buralardan, öyle diyordun abime en son?" abime dediğim kısmı özellikle bastırmıştım.
"Naz, sen bana sinirli misin?"
"Ben sana niye sinirli olayım, Emre?" dedim kendimle çelişip, sinirli konuşurken. "Sen benim hayatımda mısın ki sana karşı herhangi bir duygu besleyeyim?"
Şaşırmıştı. "Biz beraber büyüdük, Naz. Değil miyim hayatında?"
"Değilsin!" dedim bir hışımla. "4 yıl oldu, Emre. 4 yıl. Öyle senin her yaz burada olmandan bahsetmiyorum ben. 4 yıldır hiç gelmedin sen. Arayıp sormadın bile. Sence sen benim hayatımda mısın?"
***
"Asel, seni seviyorum," dedi Caner, sesi kesik kesik ve güçlükle.
"Sakın böyle konuşma," diye karşılık verdim, gözyaşlarım hıçkırıklarıma karışıyordu. Hayatımın en değerli varlığı, ailem, ruhum, elimden kayıp gidiyordu. Ona ulaşmaya çalıştıkça daha da uzaklaşıyordu.
"Şarkımız..." diye fısıldadı, "şarkımızı yaşıyoruz..." Sözleri yüreğime saplanırken dudaklarında zayıf bir gülümseme belirdi. Onu izlemek, her nefesinde içimde derin yaralar açıyordu. Son bir güçle, yanımızdaki Ata`ya bakıp, "Sana emanet," dedi. "Sevdiğim sana emanet."
O an, aramızdaki sessizlik bile kelimeler kadar ağırdı. Gözyaşlarım durmaksızın akarken, Caner elimden kayıp gidiyordu.
Ne zaman tanıştıklarını bilmeyen genç bir kız ve tanıştıkları anı yıllar geçse de unutmayan genç bir adam. Gelecek ne getirecek bilmeden Kızıl Gezegen`in Manzarası`na doğru yeni bir rota oluşturması...
[Kurgu tamamen şahsıma aittir. Çalınması, alıntı yapılıp kaynak belirtilmemesi halinde hukuki süreç başlatılacaktır.]
Siz: Allah belanı versin senin
Siz: serçe parmağını masanın köşesine vurursun inşallah
Siz: tuvaletteyken peçete kalmasında bokunu peçetenin kartonuyla silmek zorunda kal
Siz: Dünya ters dönsünde everest dağı bir yerlerine montelensin
Siz: O kadar boyun var zeka sıfır
Çınar: Ne pluyo ln
•
Kantinde onu ezen çocuğa mesaj atan Zuhal, sonrasında Çınar`ın onu merak edeceğini nereden bilebilirdi?
Büyük bir savaşın ardında kalan bir geri dönüş macerası...
Herkesi kurtarmayı başarabilecekler mi yoksa geride kalanlar olarak kalacaklar mı...
Dünyalar arasında kaç kişi daha can verecek...
Zamanla oynamanın bedelini kim ödeyecek, geri kalanlar mı yok olanlar mı...
(TAMAMLANDI)
"Çünkü ruhundaki İz`i gördüm Tavşan. Bana bakarken o izin sevilmesini isteyen o kadını gördüm. Benim gibi birini."
Başlangıç Tarihi : 06/08/2023
Bitiş Tarihi : 26/09/2023
Dibe batmışken mucizeler bizi bulur, yada o mucize dediğimiz önce bizi umutlandırir sonra yere çakar
.
dipten kurtulup göğemi çıkıcaz yoksa dahadamı dibe çekileceğiz onu hep birlikte yaşayıp göreceğiz
Arkadaşı ile beraber büyük bir şehir hastanesinin psikiyatri kliniğinde çalışmaya başlayan Dr. Eylül Darıca,
kapısını çalan yeni hastasının kim olduğunu öğrendiğinde hayatının artık eskisi gibi olmayacağını hissetmişti.
Başarılı bir iş adamı ve aynı zamanda avukat olan Polat Karahanlı, gizemli biri tarafından gelen teklifi kabul etmesiyle zamanında çözülmemiş bir davayı alır. Ancak kısa bir süre sonra neden özellikle kendisinin seçildiğini anlayacaktı.
Basit bir hikâyem var. Oldukça basit...
Bir annem var, asla elini tutup da bu kadın benim annem diyemediğim. Bir babam var, asla yüzünü göremediğim, sırtımı dayayamadığım. Bir tane ablam var, hiçbir sırrımı paylaşamadığım, bana yol göstermeyen, en iyi arkadaşım olmayan. Bunların yanı sıra bir tane de abim var beni asla korumayan, bana gıcıklık yapmayan, abim olmayan. Emin olun yaşadığım bu büyüleyici altın kafeste, sadece yaşama hakkım olduğunda dolayı hayattayım.
Sorsanız ama kocaman bir ailem var aslında.
Siz bilemezsiniz... Sahip olduğu aile tarafından elinin tersiyle devamlı itilip kakılmanın ve hatta hayatınızın başkaları tarafından kontrol ediliyor oluşunu bilemezsiniz. Asla ama asla yaşamadan anlayamazsınız beni.
Bu hayatı ben seçmedim. Ama bu hayattaki imtihanımın üstesinden ne olursa olsun gelmeyi, gelebilmeyi ben seçtim. Yani bu demek oluyor ki henüz yirmi yaşında olmam, benden neredeyse herkesin nefret ediyor olması, varlığımın bütün dünya alemi için bir hata olması, olmamam gereken o yerde var oluyor oluşum veya herkesin hayatında bir sorun olmam bana engel değil.
Ben Samyeli. Öyle bir günde dünyaya gelmişim ki, Şah ailesine yakıcı sıcakları ben getirmişim. Rüzgârlar değil...
"Keşke..." diye başladığı cümlenin devamını getirmesine izin vermedim. Başımı iki yana sallarken yüzümde acı dolu bir gülümseme belirdi.
" Keşke yok artık." Dedim vurgulayarak.
"Geride kaldı. Keşke dediğin her şey de geride kalanlar değil mi zaten?"
"Biz çok geride kaldık Türker." dedim, gözlerine bakarken.
" Doğrudur." Dedi başını sallarken. Elindeki sigara ucuna kadar yanınca izmariti yere atıp gözlerimin içine baktı.
" Ama unuttuğun bir şey var Firuze."
" Sen ve ben hiç olmadık ki geride kalalım."
Canımı daha ne kadar yakabilir diye düşündüğümde o bir şekilde ve en kötüsüyle yine karşımdaydı.
26.01.2024
Cuma, 00.27
Kitappad yayınlama tarihi: 23.07.2024, Salı.
00.56
*Nereden bilebilirdim ki sevdiğim adamın eski sevgilisine çok benzediğimi?*
Sedef Tunç, yaşadığı acılar ve sıkıntılar bir yana hayatını çalışmaya adamış genç kızdır. Hayatına girecek olan Serdar Koraklı ise onu şaşırtmakla kalmayıp yıkıma uğratacaktır.
İyi okumalar ✨
Ahu&Kaan
Selin&Ömer
Murat
Mete
Başlama tarihi: 16.09.2024
*****
Ahu:"Açıyorum bak açtımm!"gözlerimi açtığımda kimse yoktu taki arkamı dönüp onu görene kadar dizlerinin üstündeydi bu onu ikinci kez böyle görüşümdü elimi tuttu ve cebinden bir kutu çıkardı.Kalbim ağzımda atıyordu sanki! gözlerimize daldık yine en derinlerine tarifi zor bir tutkuydu aşkı iliklerime kadar hissettiğim anda gelen ses ile kafamı çevirdim.
Mete:"Yandım anamm!!" elinde maytap vardı.
Murat:"Yettim gardaşımm" diyip elindeki maytabı yere atmasıyla o an fark ettiğim yerdeki gül yapraklarının tutuşması bir oldu.Öylece Selin ve Ömer olaya hemen müdahale ettiler ardından tartışma başladı.
Kaan`a baktığımda çıldırmak üzereydi ve birazda mahçuptu.Tekrar bizimkilere baktığımda tartışma baya büyümüştü.Eyvahh siz şimdi naneyi yemediniz mi diye dememe kalmadan
Kaan:"Yeterr kesin artık sesinizi" diye kükredi resmenn!
Herkes sustu.Ben ise gülmeye başladım.Evet,gülüyordum hemde kendimden geçmiş bir şekilde ..
Kaan:Ellerini isyan eder gibi iki yana açtı ve "Delirtiniz kızı" dedi.
Mete:"Sende normal değilsin zaten durumlar eşitlenir " dedi.Her zamanki Mete kaşınıyorum gelde kaşı diyordu resmen Kaan tam hareketlenecek iken elini tuttum.
Ahu:"Sakin ol sevgilimm bizede böylesi yakışırdı.Hem..."
Kaan:"Evlen benimle Ahumm"
Ahu:Yıllar öncesine gittim ve aynı cevabı verdim "Bir tekliften çok emirvaki seziyorum hiç yakıştıramadım size"
Hemen hatırladı aşk adam gamzesiyle güldü.Elimi dudaklarına götürüp öptü.
Kaan:"Son nefesime kadar gözlerinin içinde gülmeme izin verir misin? Ömrümü sana adamama müsaade eder misin? Benimle evlenir misin Ahum?"
Ahu: Ayayay tam evett naraları atacaktım ki Mete konfetiyi bacak arasına patlattı gözlerimi devirdim. Sabrım kalmamıştı. " EVETT"diye bağırdım.
Kaan hemen ayaklandı vee sevgilimin kucağında uçuyordumm.
Hayat, bazen en güvenli limanlarda bile fırtınalarla karşılaştırır bizi. Nazlı, korunaklı dünyasında büyürken, kendi sınırlarını keşfetmeyi ve özgürlüğün ne anlama geldiğini öğrenmeye başlar. Ancak, sevmek özgürleştirir mi yoksa daha derin bir tutsaklığa mı sürükler bilinmez. Bazen kalp, aklın bile anlamakta zorlandığı bir yol seçer. Bu yolculukta, Nazlı, yasak bir aşkın gölgesinde kendi kimliğini ararken, sevgiyi ve özgürlüğü yeniden tanımlayacak.
Bu hikaye, bir genç kızın büyüme sancıları, kalbinin en derin köşelerindeki arzuları ve yasaklanmış bir aşkın kaçınılmaz çekim gücü üzerine… Kimi zaman hüzünlü, kimi zaman umut dolu, ama her daim içten bir öyküye adım atmaya hazır mısınız?
Ozan: Elif, seni çok seviyorum.
Elif: Biliyorum, gece boyunca en az yirmi kere söyledin.
Ozan: Sıkıldın mı?
Elif: Hayır, duymak için onca zaman bekledim. Sıkılır mıyım hiç?
Ozan: Çok iyi çünkü her gün, her an, her saniye duyacaksın.
Leyla Aydinç çoğu zaman hayatından memnundu.
Sadece biraz sıradan olduğunu düşünüyordu o kadar.
Dizilerde gördüğü gibi bir lise hayatı olmayacağını biliyordu ama sanki bir şey eksik gibi hissediyordu. Sıkı dostluklar ve ilk aşk gibi.
Hayatı tatsız bir yemek gibiydi.
Ta ki okuldan sonra zor durumdaki bir kıza yardım edene kadar
Kendini birden Aren Yalazan ve dostlarının arasında bulduğunda artık sıradan hayatı geride kalmıştı.
Bu kitap biraz gençlik, biraz spor, bolca dostluk ve aşk içerir.