[ Genel Kurgu ] - Kitap Listesi
devam ediyor 2s önce güncellendi ÜST KOMŞUM
@yildizlardakikeleb
Okuma
214
Oy
47
Takip
9
Yorum
26
Bölüm
5
Bir tarçınlı kek meselesi...
devam ediyor 4s önce güncellendi "Kara Sevda"
@seyyahinyolu
Okuma
185
Oy
65
Takip
1
Yorum
4
Bölüm
48
Umut, genç yaşında istihbarat dünyasının gölgelerine adım atan bir adamdır. Ancak hayatı, 23 yaşında öğrendiği bir gerçek ile kararmaya başlar: Tavuk karası hastalığı onun görme yetisini yavaş yavaş elinden alırken, bu gerçeği herkesten saklamak zorundadır. Görevleri ve hastalığı arasında sıkışıp kalan Umut, karanlıkla yüzleşirken en büyük düşmanının kendi korkuları olduğunu öğrenir. "Kara Sevda", hem fiziksel hem de duygusal karanlıkla savaşı anlatan, gerilim ve dram dolu bir hikaye. Karanlığın içinde umut arayan bir adamın mücadelesine tanık olun.
devam ediyor 5s önce güncellendi VİSAL
@nathaliepall
Okuma
9.08k
Oy
1.02k
Takip
828
Yorum
852
Bölüm
16
Canını kaybettiği gün özgürlüğüne kavuşursa bir insan ne gelir başına ya da kimin başına ne getirir? Hiç keşfetmediği yerleri başka bir kişiliğe bürünmüş bir kadın keşfetmeye kalkınca gideceği yeri ya kana bular ya da kan olur... Bir baba onu öldürmeden canını aldıysa bir daha birine güvenebilir mi? Kendi mi yara olur yoksa yara mı açar? Küçük Dide büyür mü? -Büyür... -Ama aynı kalmaz, Ahsen Dide olur...
devam ediyor 6s önce güncellendi YALNIZ OLMAMALIYIM
@rozerinagbaba
Okuma
3
Oy
2
Takip
0
Yorum
1
Bölüm
1
Asıl gerçekliği kitaplarda bulmuş herkese...
devam ediyor 6s önce güncellendi LALO
@gguullaarreess63
Okuma
2.98k
Oy
479
Takip
193
Yorum
112
Bölüm
8
“Ne diye geldin yine? Anlamaz mısın? İstemem diyorum! Ne kırkındaki adama varırım ne de kuma olurum. Şimdi kimin adını ağzına aldıysan onunla gidesin. Bir daha kapımıza gelme!” Günçiçek sinirle bağırırken Selma Hanım hızla yerinden kalkıp Günçiçek’in koluna girdi. Kızı sinirlenirsin karşısındakinin yaşına bakmaz saçını başını yolardı valla! “Sen git Gülten, ben sana haber edecem.” Gülten hızla yerinden kalktı. Allah var korkuyordu Günçiçek’ten. “Tamam abla,” dedi Gülten hızla evden çıkarken. Gülten’in gidişiyle Günçiçek kolunu annesinden kurtarıp karşısına dikildi. Gözlerinde hayal kırıklığı vardı. “Ne haberi ana! Beni babam yaşımda adamlara mı vereceksiniz?” Selma Hanım yanlış anlaşıldığını fark ettiğinde hızla konuştu. “Yok kurban olduğum, yapar mıyım heç? Bu sefer gelen ne baban yaşındadır ne de evli. Bu sefer gelen çevre köyden Fırat Beydir.” Günçiçek’in kaşlarını şaşkınlıkla havaya kalktı. Fırat Bey mi? Fırat bey merhameti tanınan bir Beydi. Lakin bir kusuru vardı. Dilsizdi. Hatta bundan dolayı LALO derlerdi Fırat Beye. Günçiçek’in boğazında sert bir yutkunma geçti. Ne yapacaktı? Kabul edecek miydi? Düşündü. Eğer kabul etmezse laflar asla dinmeyecek, diller kız kardeşlerine kadar uzanacaktı. Daha fazla düşünmedi. İçten içe pişman olmamak için dua ederken son sözlerini söyledi. “Kabulümdür. Gelsin Fırat Bey.”
devam ediyor 6s önce güncellendi FIRTINANIN ARDINDA KALANLAR
@aytenhanim
Okuma
3
Oy
3
Takip
0
Yorum
0
Bölüm
2
Biz dört kardeşiz... Annem hasta. Öyle böyle değil, ciğerleri her nefeste feryat eden bir kadın. Öksürük sesleri, bizim evin sessizliğini delen tek şey. Babam... O da var ama aslında yok gibi. Alkolik. Daha doğrusu, alkol onu bizden çalmış. Belki de bizi ondan çalmış. Evde ne yemek ne de huzur var. Ablam Hanife, ailemizin sessiz kahramanı. On altısında ama yirmisinde gibi durur. Zaman, ona erken yetişmiş. Çamaşır yıkar, yemek yapar, annemin altını temizler, bizi yıkar. Ellerinin su topladığına, gözlerinin kızarıklığına aldırmadan, sabahın köründen gecenin karasına kadar çalışır. O bizim ikinci annemizdir. Ama onun da gözlerinde hep o soruyu görürüm: “Benim suçum neydi?” Ağabeyim Rıfat, çocukluğunu köyün taşlarına gömüp büyümüş. Köyde çobanlık yapar, hamamda sırt keseleyerek üç kuruş kazanır. Bazen eve yorgun argın gelir, üstü başı çamur içinde. Ama yine de güler yüz göstermeye çalışır bize. O gülümsemenin ardında taşıdığı yükü, hayatın ona verdiği haksızlığı hep hissederim. Çobanlık yaptığı dağlarda rüzgarı sırtında taşır gibi taşır bizi. Ben Ali. Yaşıtlarım sokakta ip atlar, misket oynar; bense ikizim Seyit’le evin köşelerinde oynuyorum. Çocukluk mu? Evet, biz de çocuğuz, ama bizim oyunlarımız başkalarının hayallerinden uzakta, sessiz ve saklı. Babamın ayak sesleri yaklaşınca, oyun bitiyor. Annemin sessiz çığlıkları ve babamın bağırtıları, oyunlarımızın fon müziği oluyor. Korku, bizim en iyi arkadaşımız. Babamın akşamları eve sarhoş geldiği o anları unutamıyorum. Sebepsiz yere anneme bağırır, eline ne geçerse fırlatır. Anamın yüzünde bazen bir çaydanlık izini, bazen yumrukların gölgesini görürüz. Hanife ablam koşar, annemi korumaya çalışır ama babam kimseyi dinlemez. Oysa biz küçük ellerimizle annemize sarıldığımızda, onun titreyen nefeslerini hissetmekten başka bir şey yapamayız. Gücümüz yetmez. Daha büyüyemedik ki... Hanife ablamın yaptığı çorbalar... Ah o çorbalar! Yokluk içinde, elinden gelenin en iyisini yapar. Bazen içinde bir avuç bulgur olur, bazen de yalnızca su. Ama o, o çorbayı sunarken, içine sevgisini de katar. Biz yerken boğazımızdan acı tatlarla geçer, çünkü biliriz: Ablam karnını doyurmadı. Hepimizi doyurmaya çalışırken kendini aç bırakır. Ama o, hiç şikayet etmez. Gülümseyerek bakar bize. Ve biz, o gülüşün ardındaki gözyaşlarını görmezden gelmeye çalışırız. Rıfat abim, kazandığı üç beş kuruşla eve gelir. Gözlerinde yorgunluk, ellerinde nasır vardır. Ama o paralar hiçbir zaman bize yetmez. Babam, o parayı cebine koyar ve doğruca kahveye gider. Gecenin bir vakti eve döner; eli boş, ruhu da öyle. O sırada hepimiz gözlerimizi sımsıkı kapatırız, sanki hiçbir şey görmemişiz, duymamışız gibi. Ama duyarız. Annemin feryatlarını, ablamın ağlamaklı sesini, evdeki her kırılan eşyanın yankısını... Bazen düşünüyorum; bu dünyada adalet var mı? Biz çocuklar, ne yaptık da böyle bir kaderi hak ettik? Ama sonra annemin yüzüne bakıyorum. Yorgun ama hala sevgi dolu o gözlere. O gözlerde kendime bir umut buluyorum. Ablamın kollarına bakıyorum. Küçücük bedeninde koca bir evin yükünü taşırken bile, kardeşlerini düşünmeye devam ediyor. Ve Rıfat abim... O dağlarda, rüzgarın altında, hep bizim için çalışıyor. Evet, hayat bizim için acımasız. Ama bu evin içinde, tüm acıların arasında bir şey var ki dimdik duruyor: Sevgi. Biz, kırık dökük de olsa, sevginin bizi ayakta tuttuğu bir aileyiz. Ve bir gün... Bir gün her şeyin değişeceğine inanmak istiyorum. İnanmak zorundayım. Çünkü o gün gelene kadar, başka hiçbir şeyimiz yok.
devam ediyor 7s önce güncellendi Her Limanda Bir Sevgili
@yilmazormeci
Okuma
21
Oy
12
Takip
1
Yorum
11
Bölüm
4
1900`lü yıllardan tarihi bir kurgu
devam ediyor 7s önce güncellendi ÖLÜMLE YAŞAM ARASINDA BERDEL ( (Böyle olmayacak kitabı değiştireceğim
@aytengul
Okuma
37.82k
Oy
1.46k
Takip
1.2k
Yorum
225
Bölüm
32
Hayat denilen bu kavram herkese aynı davranmıyor maalesef. Kimisi iyi bir hayat yaşarken, kimisi cehennemden farksız bir hayat yaşar ve bizim buna yapacağımız hiçbir şey yoktur. Ya elimizden bir şey gelmez ya da elimizdeki mutluluk dediğimiz küçük şeyin elimizden koparılıp alınışını bir seyirci gibi izlemekten başka bir şey yapamayız. Peki, elimizde olsa koparılıp alınmasına izin verir miyiz? Bu soruya verecek bir cevabım yok maalesef. Bazı soruların cevaplarına ulaşamayız. Peki ya ulaşamazsak? O zaman bu problemler olur muydu? Olmazdı. Bazı sözler verilmeseydi, belki de başka bir kader yaşardık. Peki, en büyük çaresizlik bu değil mi? Kendi hayatının kararını başkalarına bırakmak, onların isteğiyle yaşamak en büyük mutsuzluk değil mi? Bu hayatta herkes kendi yaşadığı acıyı büyük yaşar, kendini onca ağırlığın altında gibi hisseder. Peki bu acının tarifi olur mu? Olmaz mı? Ben Semra, annesinin küçük savunmasız, babasının büyüyüp kadın olacak kadar büyük olan kızı. Ben Semra, yaşıtları oyuncaklarıyla oynarken evliliğe mahkum bırakılan. Ben Semra, annesinin mecbur olduğu, babasının istemediği kız. Ben Semra, evlenmek için küçük bedel ödemek için büyük olan bedeli ödeyen. Ben Semra, 13 yaşına kadar lise okuyup daha sonra okulundan koparılan   küçük kız. Ben Semra, babasının sevmediği, abisinin oyununa kurban giden. Ben Semra, 15 yaşında kendimden büyük dertler taşıyan. Ben Semra, okumak için çabalayan ancak okuyamayan. Ben Semra, işte bu benim hikayem. Ben Semra, işte başlıyor kara talihim. Her gece uyumadan önce herkesin şatafatlı odasına rağmen, bana dar, kahverengi bir penceresi dahi olmayan kasvetli odada yaşayan o kızım. Sahi, benim suçum neydi? Ne gibi bir hata yapmıştım ki böyle bir muameleye maruz kaldım? Kız olmam mı? Yoksa güzel olmamam mı? Yoksa erkek olarak doğmamış olmam mı? Bilemiyorum. Sahi, ben bunu hak edecek ne yapmıştım? Diye sorguluyorum. Onların sevgisini hak etmeyecek ne yapmıştım? Küçüklüğümden beri hiçbir zaman kavgacı veya utanılacak bir evlat olmamıştım. Ancak hatalı, hatasız bütün her şeyde hatalı gösterilen hep ben olmuştum. Babam, abimler bir şey yapsalar beni azarlar, beni döverdi. Beni aç bırakır, beni sevmezdi. Ben ne yaparsam yapayım hep hor görülen, sevilmeyen ben olmuştum. Adım Semra, 15 yaşındayım. Annem, babam, abilerim ve amcalarım ve onların aileleriyle birlikte yaşıyoruz. Evimiz büyük, amma huzuru ihtişamı kadar büyük mü diye sorarsanız eğer cevabım hayır olurdu. Babam beni sevmez çünkü kız olarak doğmuşum onun tabiriyle desek, "Erkek adamın oğlu olur, kızı değil." Babam beni hiç sevmez. Beni nerede görse azarlar, benim uğursuz olduğumu söyler. Bu sözü her ne kadar çok duysam da, her duyduğumda gözlerim yaşarır, kalbim acır ve sonu her zaman olduğu gibi ağlamakla biter. İnsan acıyı tattıkça büyür derler, ben aksine daha da çocuklaşıyorum. Bu gün her zamanki gibi erken kalkmıştım. Elimi yüzümü yıkayıp aşağıya indim. Babam ve amcamlar kahve içiyor, annemler de etrafı temizliyordu. Ben de annemlerin yanına geçtim. Genellikle erken kalkmam, babamın beni sabah sabah görüp tadının kaçmasını istemezdim. Mutfaktaki masaya oturup bir lokma bir şeyler koyacaktım ki, birden babamın gür sesini duymamla irkildim. Annem ve yengelerim, babaların yanına gittiler. "Nasıl olur Hamza, benim oğlum nasıl Azadoğulları`nın kızını kaçırır! Hemen gelirim, oğlumun başına bir şey gelmesine asla izin vermem." Babam, abimin düşman aşiretin kızını kaçırdığını ve heyetin kurulduğunu söyledi. Duyduğum iri adımlarla heyet bulunan yere gittiğini annemden öğrendim. Annem gözyaşlarına hakim olamamış, ağlamaya başlamıştı. Onu teskin etmeye çalıştım. Amma benim de içimde bir huzursuzluk vardı. Aradan saatler geçmişti ve halen babam, abim ve amcalarımdan bir haber alamamıştık. Biraz sonra kapı açılmıştı, kapıdan içeriye babam, abim ve amcalarım gelmişti. Sonucun halledildiğini ve abimin düğünü olacağını söylediler. Son cümleye kadar her şey normaldi. Ancak son cümle, sanki bütün ruhumu elimden almıştı. Benim berdel olarak seçildiğimi söylediler. Babamın ayaklarına kapanıp yalvardım: "Baba, baba ne olur bunu bana yapma, ne olur." diye hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Ona yalvardım, aralıksız ağlıyordum. Babam bana bunu yapamazdı, bu kadar zalim ve gaddar olamazdı. Amma olmuştu. Babam üzerime ilerleyip bana yaklaştı, ben ağzımı açacaktım ki sol yanağımın uyuştuğunu hissettim. Babam bana okkalı bir tokat atmıştı. Sol yanağım uyuşmuş, kafam sağ tarafa doğru eğilmişti. Babam yeniden vurdu. Bu sefer sağ yanağımdan hissettiğim acı beni afallatmıştı. İkinci tokat daha sertti ve bana bağırarak: "Ne zamandan beri bu evde benim sözümün üzerine söz söylenir olmuş!" dedi hiddetle. Üzerime gelmeye devam etti. Boğazıma yapıştı ve soluksuz kalacağımı bilerek daha da sıkmaya başladı. Nefessiz kaldım, bir an öleceğimi düşündüm ama olmadı. Beni bıraktı ve tiksindirici bir tonda: "Sen bundan sonra Kenan`la evleneceksin." dedi. Bu dediği adam buraların en kötü ve katı insanıydı. Babamın ayağına kapandım: "Yapma baba." dedim. Yalvardım: "Ne olur baba, ne istersen yaparım." dedim. Gözlerim yaşlardan görünmüyordu. Kendi gözyaşlarımın içinde boğuluyordum. Babam beni ite ite odaya götürdü ve saatlerce acımadan dövdü, hiç acımadan. Sanki karşısında kızı değil, en nefret ettiği düşmanı varmış gibi. Hunharca, acımadan, elindeki bütün gücü kullanarak dövdü. Kaburgalarımın kırıldığını zannettim, ölmek istedim ama ölmememe izin vermezdi. O ne isterse o olurdu! Ben kimdim ki bu konakta söz sahibi olayım? Köpek benden daha fazla saygı görüyordu. Babam hep: "Bu
devam ediyor 8s önce güncellendi Alisa ( Gerçek Ailem )
@geceninhukumdari
Okuma
19
Oy
3
Takip
3
Yorum
0
Bölüm
1
Çok acı çekmiş ve duygularını her zaman saklayan bir ruh karanlıkta boğuluyodu .
devam ediyor 8s önce güncellendi Muzlu Süt/TEXTİNG
@lynnett
Okuma
744
Oy
129
Takip
17
Yorum
54
Bölüm
11
Texting kurgusudur, ŞİDDET, ARGO ve KÜFÜR gibi ögeleri içinde bulundurmaktadır. Bunun bilincinde olarak okuyunuz, eğer rahatsız oluyorsanız okumanızı tavsiye etmem!
devam ediyor 8s önce güncellendi Zamansız Vuslat
@em_ineee
Okuma
2.52k
Oy
114
Takip
33
Yorum
58
Bölüm
13
Şanlıurfa yakacak bir aşktı onların ki... Sevda bir kere onun demiş, kalbine mührünü vermişti, İdris Çakıroğlu. Aşkı, sevdayı, aşkı için sabırla bekleyen Meryem, sevdiği adama sımsıkı tutunmuş bir taze gelindi. İkiside birbirine sevdalı ikiside birbirine deli gibi aşıktı. Bir sevdaya yakın, bir sevdanın ateşi kadar derin olan yakıcı bir ateşi. Sevmek onlara kılınmış bir ateşti. Ateştin içinde yanmakti aşk...
devam ediyor 9s önce güncellendi Yeni̇den Umut (Asker&doktor, basılacak)
@mutlu_sonsuz_biri
Okuma
32.42k
Oy
2.33k
Takip
936
Yorum
1.07k
Bölüm
45
Hafızasını kaybedip kendi oğlundan geç haberi olan bir doktor anne , Esir düştüğü kazada eşini kaybetti sanıp oğlundan haberi olmayan bir baba.. Kaderin bi çift için oyunuu.. Ateş:benim bi oğlum var yani teklifimi kabul ediceksen haberin olsun Deniz:Nasıl yani çocuğun mu var? Ateş:evet Deniz:kaç yaşında peki ismi ne? Ateş:2 buçuk yaşında daha, ismi alp Deniz:çok küçük daha Ateş:evet Deniz:kabul, kabul eriyorum asker bey Alp`e anne sevgisini eksik hissetirmeyeceğim, kendi çocuğum gibi severim onu :)) Ateş:tamam o zaman doktor hanım ikinizede canım pahasına çok iyi bakacağım :)) güveniyorum sana anne sevgisinden mahrum kalmış küçük çocuğa Deniz kendi çocuğu gibi bakar hayatın Deniz Altuğ, Ateş Demir ve alp ile ilgili gerçeği Deniz ve Ateş`in anlaşmalı olan evliliğinin gerçeğe dönüşmesi gelin hep beraber birlikte bakalım bi şans verin lütfen kitabıma eminim beğeneceksiniz.
devam ediyor 9s önce güncellendi ŞİDDET
@kurgustory
Okuma
3
Oy
1
Takip
0
Yorum
1
Bölüm
1
Yasa dışı dövüşler yapan haktan maç günü geldiginde hakemin maçı sattıgını anlar ve gözleri etrafı inceler sarı saçlı yeşil gözlü kızı görür.
devam ediyor 9s önce güncellendi GEÇMİŞ İZLERİ
@efsanmiymisim_23
Okuma
40
Oy
17
Takip
3
Yorum
10
Bölüm
4
iyi okumalar dilerim :)
devam ediyor 10s önce güncellendi Sadece anne baba
@minaecetoprak
Okuma
870
Oy
147
Takip
7
Yorum
28
Bölüm
14
İki yürek aynı acıyı tatmış olsa birbirlerinin dermanı kalplerine şifa olabilir mi birbir evlatlarını kendi evladı görebilir mi imtihanla dolu olan bu dünya da sükunet içinde imtihanı verebilir mi.
devam ediyor 11s önce güncellendi Kızıl Şeytan (Berdel)
@matmazellyaziyorr
Okuma
184.61k
Oy
10.64k
Takip
4.02k
Yorum
1.95k
Bölüm
49
Pencerenin kenarında tekerlekli sandalyede, ölmeyi bekleyen adama! Berdel olarak verilmiştim.. Urfa`nın dar sokakları üstüne, üstüne gelirken savaşmak hiç bu kadar zor olmamıştı... Liya Dağdeviren Hazar Harzemşah @! Tüm haklar şahsıma aittir. Çalıntı veya kopyalama durumunda yasal işlem başlatılacaktır!.
devam ediyor 11s önce güncellendi Ben Senden Vazgeçmem
@zehros_
Okuma
2.14k
Oy
146
Takip
44
Yorum
58
Bölüm
14
Balım arkadaşı olan Bartu`nun ondan hoşlandığı öğrenir. Sizce Balım ne yapıcak. Bu kitapta Bartu ve Balım`ın hikayesini okuyacağız Arkadaştan aşka kurgusudur İyi okumalar
devam ediyor 11s önce güncellendi AZİZE
@yesilkutuphane61
Okuma
10.98k
Oy
970
Takip
323
Yorum
195
Bölüm
57
Başka topraklarda büyüyen Azize, Karadeniz`in yağmurlarına emanet şimdilerde... Mehmet Almanya`dan döndüğünde kızı Azize`yi memlekette bırakma kararı verir. Bunalımdadır ve ruhu gün geçtikçe eksilmektedir. Nice hayallerle çıktığı yolda elleri bomboş kalmıştır. Küçük Azize babasının niyetinden habersiz, memleketteki geniş ailesiyle tanışır. Bir tatilde olduklarını ve geri döneceklerini zannetmektedir. Fakat hayatlarının seyri derelere karışır, başka yönlere akar. Öğrenir Azize; Karadeniz hem sevdadır hem vedadır. Ve bir ömür yaşanacak topraktır. NOT: Wattpad uygulamasında kitap tamamlandı. Aynı isimle hâlâ yayında.
devam ediyor 12s önce güncellendi SAPLANTI Töre ve Aşk
@yazar_ozlem
Okuma
1.54k
Oy
89
Takip
22
Yorum
12
Bölüm
17
ben annemin kızıydım okumayı yazmayı çok Seven bir kızdım yaptım başardım okudum o kadar kötü şartlarda ve yoklukla yaptım gün geldi evimizde ekmek parası yoktu çok şükür bu günede dedik çünkü babamız başımızda yok,tu ben üniversite son bölüm hukuk üzerine okuyan son sınava girmeme 3 gün kala başıma öyle bir şey geldi ki hayatım ve evrenim komple yerle bir oldu (TAKINTILI BIR MAFYA BOZUNTUSU), yüzünden` Demir Demirkan "ben onu gördüğüm günden beri insan olduğumu anladım çünkü içimde öyle bir şey oldu ki midem bağırsaklarım beynim kalbim yer değiştirdi sanki ve ne oldu kalbim öyle tuhaf atıyor ki sanki duracak ama durmuyor sahi aşk nasıl bir şey ya da Sevgi nasıl bir şey bilmiyorum ama onu gördüğüm o kapıda yerle bir oldum". şimdi bu hikayede yanan kim olcak yada kazanan yanan hep aşk olcak aşık olup asla ama asla kabul etmeyen bir adam olcak , Demir Demirkan, aşkı töresinden,işinden hatta ve hatta dünyadan bile büyük olan bir aşk öyle ki hasta olacak kadar ama nereden bile bilsin ki o kibirli, küstah, sert duruşundan ödün vermeyen burnu havada mafya bozuntusu gelip,` Berfanin hayatını zor şartlar altında çalışıp didinip çaba sarf ettiği hayatını gelip mafetti,. bu hikayede en çok ağlayan hatta yıpranan, Züleyha , anne "oy kızım sen okurdun sen çok çalışkan,dın ne olduda bizi bir başımıza bırakıp gittin sen bakardın bize kardeşlerin küçüktür ne ettin sen berfan ne ettin ?" oysaki Berfanin hiç bir suçu yok Demir bir görüşte aşık olup idrak edememiş anca kabullenmiş ikinci görüşte alıp götürmüş ne bu yahu mal mı? yoksa insan değil mi sen neyi elini koymuş gibi alıp görüyorsun degilmi ama Berfanin kide can, vesselam, neydi şöyle bir söz vardı yaşattığını yaşamadan ölmesin Berfan "kimsin sen benden ne istiyorsun ?" can hıraç nasıl ağlıyorum anlatamam tanımadığım hayatımda sadece bir kere görmüş hiç bir şekilde dikkat etmemiştim yüz hattına ama sanki ona aitmişim sanki beni yıllardır tanıyor gibi ., Berfan "ne istiyorsun benden dedim sana kimsin sen ?" delirmişti berfan ağlıyor çıldırıyor hatta kapıyı bile kırmaya çalışıyor sonra öyle bir kükreme sesi geldi ki Demir "kes lan sesini...." kızcağız,in sesi soluğu kesildi nefes alamadı öldüğünü sandi sonra dikiz aynasina baktı simsiyah gözlerle buluştu gözleri Berfanin göz yaşı dinmiyor gözleri kançalağıdan görünmüyor korkuyor kız bir daha da konuşmadı çok akıllı bir kız hemen tuşlu telefonunu çıkarıp polisi aradı ve yanına koydu Berfan "kimsin sen ne istiyorsun neden beni kaçırdın ?" dedi berfan ve telefonu sesizdeydi poliste dinliyor yer tespitini hemen yapıyor o telefon Berfanin yedek kullandığı ama sürekli sesizde kalan telefonuydu. sizce ortalık nasıl karışmıştır neler olmuştur Berfan,in annesi ne haldedir demir,in ailesi nasıl karşılar?
devam ediyor 13s önce güncellendi Zehir Geceler
@yazarkiziniz
Okuma
134
Oy
39
Takip
4
Yorum
13
Bölüm
6
Gerçek ailesini yıllar sonra bulan mafya Gece, Onun kalbini kazanan Kuzey. Bomba gibi bir kurguyla geldim bu sefer. Keyifli okumalar.
devam ediyor 13s önce güncellendi GALATASARAY
@mustimiyimyaa_45
Okuma
9
Oy
3
Takip
1
Yorum
0
Bölüm
3
Galatasaray`ın şampiyonlukları
devam ediyor 14s önce güncellendi Gece Yarası
@herhalbelinaybuu
Okuma
9
Oy
7
Takip
0
Yorum
0
Bölüm
8
“Aynı yaranın Farklı zamanlardaki acısıydık biz”
devam ediyor 14s önce güncellendi ANDROFOBİ
@sumiya
Okuma
1
Oy
1
Takip
0
Yorum
0
Bölüm
1
Norlacs huzur ve sevgi dolu bir krallıktı. Ta ki ANDROFOBİK adını koydukları bir katilin saraydaki ERKEK çalışanları öldürmeye başlamasına kadar.
devam ediyor 15s önce güncellendi Kayboluş
@gdscgny
Okuma
206
Oy
22
Takip
12
Yorum
2
Bölüm
20
“Bak bu uçak çok lüx yani zenginsin bir, kesinlikle sıradan bir Amerikalı değilsin iki, Hollywood filmlerinden çıkmış casuslar, askerler gibisin yani aksiyonun çok bol bu üç, korkmamak senden korkmamak, hadi söyle nereden bileyim beni tekrar o fanusun içine sokmayacağını? Bu da yapar dört.” “Ben zenginim bu doğru ama bu sadece hayatımızı kolaylaştıran bir unsur fazlası değil bir, sıradan olmamak benim suçum değil bu iki, askerlik benim mesleğim bu üç, Azra seni o fanusa sokmam gerekirse bunu sadece güvenlik zafiyeti nedeniyle yaparım ama eğer başka nedenlerle sokmam gerekirse ikimizi birden o fanusa kilitlerim bu da dört.” “Mr. George Brain Graham bu kadar laf kalabalığı için benim İngilizcem yetmez. Kısacası henüz aramızda bir sıfat yok, kız arkadaşın bile değilim nokta.” Azra arkasına yaslandı. Brain “Hı” diyerek tekrar koltuğuna yerleşti ve yüzünde tatlı bir sırıtış yer edinirken ellerini saçlarından geçirdi. “Sende haklısın, senin açıdan bakınca doğru karıcığım”
devam ediyor 15s önce güncellendi Nazende Sevgili
@beytikzer
Okuma
33
Oy
12
Takip
4
Yorum
14
Bölüm
3
Henüz bir yol arkadaşı yoktu ve bundan memnuniyet duydu. Doğrusu meraklı bir hanımın suallerine veyahut yol boyunca politikadan konuşacak beylerden gına gelmişti. Aydın`a giderken olabildiğince hazır olmaktı tek derdi. Ardında bıraktığı her şey bir bir karşısına çıkacaktı. Yalnız annesi ve o adam olmayacaktı. Annesinin hatırası zihnine üşüştüğünde yutkundu. Keşke son bir kez görebilseydi onu. Lakin artık olmazdı. Yıllardır o kadar uzaklaşmıştı ki annesinin akıbetini önemsememişti bile. Mektuplarını dahi o meşum haber geldikten sonra okuyuvermişti. Hayırsız bir evlattı, biliyordu. Pişmanlık boğazına ilmeğini geçirdiğinde bakışları pencereden dışarıya değdi. Bir kadın elinde küçük çocukla koşturuyordu. O hareketlilik sebepsizce ilgisini üzerine çekti. Korkunç görünümlü iki adam peşlerinden bağırıyor, karşılarına çıkan herkesi deyim yerindeyse çiğniyordu. Görüntü bakış açısından çıkana kadar pencereye eğildiğini fark etmedi bile. Sırtını koltuğuna dayayıp biraz önce gördüğü şey üzerine kafa yormamaya çalıştı. Kuvvetle ihtimaldir karı koca çekişmesiydi gördüğü, onu ilgilendirmezdi. Yere bırakmış olduğu valizini üst raflara yerleştirirken bu sefer de koridorda bir hengâme koptu. Ne olduğunu anlamak adına çıkacakken biraz önce iki adamdan kaçan kadın, paldır küldür içeriye daldı. Kadın nefes nefese kalmış; çocuğu sıkıca tutmuştu. Mavi gözleri heyecanından ötürü irice açılmış olan kadın nihayet konuştuğunda Murat`ı büyük bir çıkmazın içine sürükledi. "Lütfen bizi saklayın!" *** Yıllardır o şehir, bu şehir gezen ziraat mühendisi Murat, kendini tekrar bulmak adına bir kozaya sarmıştı. Niyeti geçmişten olabildiğince uzaklaşmak olsa da başına gelecekleri bilse yerinden kımıldamaz; işinin başına geçerdi...
Loading...