Mahkum Hisler
Asker kurgusudur.
|
Tanrıça-Gerçekler
Eski uygulamamızda çok güzel dallarda sıralamaya girmiş ve çok iyi bir kitleye sahip olmuş bir kitaptır. Okuyucularımla beraber Kitappad’e geliyoruz. Hazır olun Tanrıça geri döndü.
Ya da şey mi demeliydim? Oh shit here we go again…
"Tanrıça" üçlemesi birinci kitap. Mitolojik yaratıkların ve tanrıların olduğu bir boyut..Bu boyut sadece Tanrıçalar da bulunan anahtar ile açılır ve ayna yoluyla seyahat edilebilmektedir. Fakat boyutta Diana`yı bekleyen şeyler oldukça karmaşıktır. Diana`nın yeni keşfettiği bu boyutta bir de güçlerini kullanabilmesi adına tanrılar okuluna gitmeli ve güçlerini kullanmayı öğrenmelidir. Gezegeni olduğunu sandığı dünyayı kurtarmak artık onun elindedir. Peki; Hayatını normal bir kadın olarak yaşayan Diana sizce bu yeni hayata alışabilecek midir?
"Açık konuşmak istiyorum Diana. Seni hiç sevmiyorum ama-.
"Lafını kesip cevap verdim.
"Ne tesadüf Ares. Aynı duyguları birbirimize karşı besliyoruz."
Arsız şekilde gülümseyip cümlesini bitirdi. "Ama seni çok arzuluyorum diyecektim."
Bu olayların gerçek mitoloji ile bir ilgisi yoktur. Yazılanlar kurgudan ibarettir.
|
Ay Işığı
Arhan Göktuğ Kansu acımasızlığıyla tanınıyordu.
Babasının tıpkısının aynısı olduğunu söylediler ama daha da kötüsü oldu.
Soğuk dış görünüşüyle, kalpsiz kalbiyle tanınıyordu. Ama en önemlisi öfkesiydi.
♥︎♥︎
Ayşıl Mahperi Gökalp
Hepsi onun el değmemiş bir melek olduğunu söylüyordu.
Saf ve birçok kişi tarafından istenen, ama onlara asla şans vermeyen biriydi.
Aşk konusunda hiç hoşuna giden birini bulamadı. Sadece bir oğlan onu dizlerinin üzerine çöktürebilirdi.
Arhan Göktuğ, onu her zaman büyülemişti.
Pek de nazik olmayan tavırlarından, tanrısal yüz hatlarına kadar her şeyi merak ediyordu.
İşte bu yüzden ay ışığında buluştukları an, doyamıyordu sanki.
|
17. GÜNÜN KEFARETİ
Kaçabileceğini mi sandın gerçekten?"
dedi Sylus bir adım daha yaklaşırken. Yüzündeki alaycı ifade sinirlerimi bozmuştu. Yakalanmadan hızlıca alnının ortasına şak diye mermiyi geçirseydim, şuan ellerim bağlı bir şekilde sandalyede oturuyor olmazdım. Halbuki hiçbir zaman hedeflerimi kaçırmamıştım ama karşımda duran bu adam bambaşkaydı. İki kilometre öteden duvarların arkasına saklandığım halde beni görmüştü.
"Duyduğuma göre ülkedeki tek kahin suikastçi senmişsin."
Yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
"Ve en iyisi, asla hedeflerini kaçırmayan"
Son söylediği söz gururumu okşamıştı. Halbuki kendiside onu ıskaladığımı biliyordu.
"Son söylediğin artık tarih oldu. SAYENDE"
Birden kahkaha patlattı.
"Ah Aria’cığım." dedi gülerek. Sonra da masaya doğru yürüdü Masanın üstünde duran tabancayı eline aldı.
"Biliyor musun? Beni vurmak sandığından daha kolay"
yanıma yaklaştı ve sandalyeye bağlı olan ellerimi çözdü. İplerin bileklerimi acıttığı yeri okşadım ve kaçabilir miyim ümidiyle etrafa bakındım. ama nafileydi. Burası Sylus`un sarayıydı ve her yer asker kaynıyordu.
Sylus önümde duran tahtına oturdu ve gel işaretini yapıp kucağını gösterdi. Kucağına mı oturmamı istiyordu? Ne saçmalıyordu bu?
Bakışlarımı anlamış olacakki o alaycı sırıtışını tekrar yaptı. Ben daha ne olduğunu anlamadan etrafımı gri ve kırmızı karışık dumanlar kapladı ve birden itilerek kendimi Sylus`un kucağında buldum. Aniden elimde tabancanın varlığını hissettim. Sylus az önce masadan aldığı tabancayı bana vermişti.
"Al" dedi ciddi bir şekilde.
"Hadi vur beni"
Ne yapmaya çalıştığını anlamamıştım ama yaptığı benim için bir kurtulma şansıydı. Elinde tabancayı aldım ve kalbine doğru tuttum. Sayısız insan öldürmüştüm bu benim için kolay olacaktı. Gözlerini gözlerime kilitledi. Sylus tam dibimde, onu vurmamı isteyen bakışlarla bana bakıyordu. Madem bunu istiyordu, ona istediğini verecektim. Hem burdan kurtulmak için tek şansımdı. Ama neden bakışları bana tanıdık geliyordu? Neden gözleri beni biliyormuşçasına bakıyordu? Bakışlarına kanmamalıydım. Tabancanın tetiğini çekmemle şiddetli gürültüsünü duymam bir oldu. Sylus dibimde hem acı çekiyor hemde bir yandan o pis sırıtışını devam ettiriyordu. Sahi bu halde bile nasıl gülebiliyordu?
"Tereddüt ettin."
silahı aldı ve yere fırlattı. Acı içindeki nefes alışverişlerini kulağımın dibinde duyabiliyordum.
"Demek beni hala öldürmek istiyorsun." Bakışlarını gözüme kitledi. Son nefesinde bile hala konuşmaya çalışıyordu.
"Ama bilmediğin birşey var Aria"
Etrafı birden yine o gri ve kırmızı sisler kapladı. Bu sefer Sylus`un daha az önce yaraladığım kalbini hızlıca kaplıyordu. Ne yapıyordu bu? Tabancayla vurduğum yara iyileşmeye başlayınca şaşkınlıkla Sylus`a baktım. Bakışlarını benden çekmiyor, yüz ifademi seyrediyordu.
" Sen kendini iyileştirebiliyorsun" dedim şaşırarak.
bakışları soğuk bir hal aldı. Az önceki bakışının aksine şimdiki bakışları kat be kat daha korkunçtu. Son sözleri titrememe sebep olmuştu
"Sen bana lazımsın küçük kahin. Ve eğer burdan kaçmaya çalışırsan senin aksine ben tereddüt etmeden tetiği kalbine sıkarım"
|
BEYAZ YALANLAR ( BASILI ESER)
Herşey bir yalanla başladı ve artık doğruyu söylemek için çok geç...
|
Kim Bu Fakirhane Prensi (Texting)
Bambaşka bir kurgu
|
Badboy? Starboy?
Bilinmeyen Numara: ATEŞLE BARUTT AHH YAN YANA DURMAZZZ
Bilinmeyen Numara: İT GÖNÜL DİLİNDENNN ANLASANAAA
Görüldü
Bilinmeyen Numara: Pislik misiniz bad boy ama aynı zamanda starboy aşkım???
Bilinmeyen Numara: Görüldü ne çok ayıppp hihhh
|
Temiz DELİRENLER Kulübü
Biz, acılarıyla kavrulmuş, bir araya gelerek harmanlanmış, bir grup öğrenciydik. Hiç birimiz akıllı değildik. Bizi, temiz delirtmişlerdi.
-Telif hakları saklıdır.
- Küfür,argo ve uygunsuz davranış içermektedir.
-Kitap kapağı şahsıma aittir.
|
GECE İZDÜŞÜMÜ
Buğlem, babasının ölümüyle sarsılan genç bir kadındır. Babası, adalet için savaşan bir gazeteci olarak tanınırken, Buğlem`in hayatı babasının gizemli ölümüyle altüst olur. Ancak Buğlem, babasının yolundan gitmek için gazetecilik yerine kendi yöntemleriyle adalet arayışına girişir.Babasının ölümüyle ilgili ipuçlarını takip ederken, Buğlem, şehrin karanlık sokaklarında ve yeraltı dünyasında kendini bulur. Bir gece, İstanbul`un derinliklerinde bir çocuğun vahşice öldürüldüğüne tanık olur. Bu olay, Buğlem`in adalet arayışını kişisel bir mücadeleye dönüştürür.
Babasının ölümündeki gizemi çözmek için kendi yöntemleriyle hareket eden Buğlem, şehrin en tehlikeli figürlerini keşfetmeye başlar.Buğlem`in karşısına çıkan en büyük engel ise Barın adında gizemli bir adamdır. Barın, İstanbul`un suç dünyasının lideridir ve bir yandan toplumda saygın bir figür olarak tanınırken, diğer yandan şehrin karanlık işlerini yöneten bir güçtür. Barın`ın gizemli geçmişi ve karanlık sırları, Buğlem`in yolculuğunu karmaşıklaştırırken, onu adaleti sağlama yolunda zorlu bir mücadeleye sürükler.
©Telif hakları bana aittir.İçeriğimin kopyalanması dahilinde hukuksal işlem başlatılacaktır.
|
"Acı Yağmur Meleği"
"Azrail`in ruhu;sevdiğinin ruhu ölünce,intihar etti..."
Azrail...
Ölümün bekçisi melek...
Herkesin korkulu rüyası...
Hepimiz onu böyle tanımıyor muyuz? Yani tanımıyor muyduk?
Peki ya insanların canını almakla görevli olan ölüm meleğimiz Azrail...
Aşık olsa ne olurdu?
Vakti gelince öldürmesi gereken birine Aşık olabilir miydi?
Olurdu...
Bak gibi de olurdu...
"Acı Yağmur Meleği Azrail" bir insanoğluna aşık oldu...
|
0% |