devam ediyor 3h önce güncellendi
Belleğin Öcü
@yazarturgay_cumak
Okuma
1
Oy
0
Takip
1
Yorum
1
Bölüm
1
“Unutmak mı daha tehlikeli, yoksa hatırlamak mı?”
Eğer bu soru, hikayemizin başkahramanı Cengiz Aras’a sorulmuş olsaydı, hiç tereddütsüz, “İkisi de!” diye yanıtlardı. Çünkü onun dünyasında bellek, geçmişin izlerini yok edip geleceği karanlık bir bilinmeze sürükleyen tehlikeli bir güce dönüşmüştü. Hafızanın manipüle edilebileceği bu yeni çağda, hatırlamak kadar unutmak da bir tuzaktı.
Yakın gelecekte, bellek transferi günlük hayatın bir parçası haline gelmişti. İnsanlar, anılarını bir dosya gibi kaydedip başka bedenlere aktarabiliyor, hafızalarını arşivleyebiliyor ve hatta silebiliyorlardı. Bu teknoloji, bir zamanlar ölümsüzlük hayalleri kuran insanlar için umut ışığı oldu. Belleklerini başka bedenlere aktararak sonsuza dek yaşamayı düşleyenler, artık kendi ölümlerini erteleyebileceklerine inanıyorlardı. Ancak bu fırsat, herkesin erişimine açık değildi. Çok pahalı bir işlem olduğu için, sadece zenginlerin ulaşabileceği bir ayrıcalık haline gelmişti. Sınıfsal ayrılıklar giderek keskinleşti; bir yanda belleğini sonsuza kadar koruyabilecek olanlar, diğer yanda ise kendi kimliklerini kaybetme korkusuyla yüzleşenler vardı.
“Peki, ya bu teknoloji yanlış kişilerin eline geçerse?”
Sonsuzluğun anahtarı olarak kabul edilen bu bilimsel gelişme, beraberinde büyük bir risk de getirdi. Anılar, artık sadece bizi biz yapan parçalar değildi. Aynı zamanda güç odaklarının da hedefi haline gelmişti. Yanlış ellerde bu teknoloji, insanlık tarihini silip yeniden yazabilecek kadar yıkıcı bir potansiyele sahipti. Ve şimdi, karanlık bir örgüt, bu gücü kendi amaçları için kullanmaya hazırlanıyordu.
Cengiz Aras, bellek suçlularının peşine düşen bir akıl dedektifi. O, kaybolan anıları bulup yeniden şekillendiren bir iz sürücü. Zamanın dokusuna işlemiş sırları, en derinlere gömülmüş düşünceleri ve gizlenmek istenen suçları bulmak için zihinlerin içine dalıyor. Ancak bu sefer karşısında sıradan bir suçlu değil, arkasında hiçbir iz bırakmayan karanlık bir gölge var.
“Geçmişinizi tamamen unutsaydınız, hala aynı kişi olabilir miydiniz?”
Cengiz Aras, eşi Eylül’le yaşadığı travmaların gölgesinde, devasa bir komplonun kapılarını aralamak zorunda. Çünkü hafıza transferi kötüye kullanıldığında bireysel kimlikler buharlaşıyor, hatıralar manipüle ediliyor ve insanların zihni, suç işlemek üzere şartlandırılabiliyor. Bu mucizevi teknoloji, küçük bir dokunuşla dünyayı değiştirebilecek kadar güçlü. Bir şartlandırılmışın bedenine hapsolan Cengiz ise, bu dokunuşun felakete dönüşmesini engellemek zorunda.
“Gerçek, en tehlikeli yanılsamalardan bile daha acımasız olabilir!”
Cengiz, hayatta kalmak istiyorsa sadece etrafındaki değil, zihnindeki düşmanlarla da yüzleşmek zorunda kalacak. Geçmişin hayaletleriyle savaşıp geleceğin kaosunda varlığını sürdürmek için büyük bir bedel ödemesi gerekiyor. Kendi kimliğini koruyabilecek mi yoksa anıların tuzağına düşüp silik bir hatıraya mı dönüşecek?
Geçmiş, eskiden sadece bir gölgeydi. Şimdiyse, elle tutulamayan, her an şekil değiştiren bir sis bulutuna dönüştü. İnsanlar, hangi anın hakikate dokunduğunu, hangisinin ise zihinlerinde yaratılmış bir kurgudan ibaret olduğunu asla bilemeyecekler. Gölgelerin derinleştiği, sınırların belirsizleştiği bu dünyada, gerçeklik ve hayal arasındaki ince çizgi silinmek üzere. Cengiz Aras’ın mücadelesi, yalnızca kendi kaderini değil, insanlığın geleceğini de belirleyecek. Ya geçmişin kurbanı olacaklar ya da geleceğin kahramanı…