Avukat olan inci AKÇA babasının ölüm nedenini öğrenmek uğruna yaptığı araştırma sonucu ailesinin gerçek kimliğinin ortya çıkması onu büyük bir bozgunluğa uğratırken tesadüfen karşılaştığı pusat ADAL ile aralarında çekim olur.

Sadece kafa dağıtmak için gelmişti Minho... Nereden bilebilirdi bir Barman`a âşık olacağını...? Angst

Aras "Aşk nedir? Bilmezdim taki seni görene kadar" Gece " Peki şuan senin için Aşk nedir?" Aras "Yaşattığımda cevabını alırsın güzelim"🥵🫦

Aynı şirkete çalışmaya başlayan nick ve raqel önce kavgayla baslayıp sonra aşka dönen hikayesi sizlerle birlikte

Kim bilebilir ki Öğretmen dediğim kişi bana takıntılı olucağını

"Bazı anlaşmalar sadece kağıda değil, ruhlara yazılır. Elzem Ahit, kurtuluşun olmadığı yerde başlar." “Bir yemin, iki ruh. Ya ölüm ayırır; ya da aşk bağlar.” Mira İzge Alpsoy Masum bir veterinerin beyaz önlüğü ardında, yeraltı dünyasının en tehlikeli ailelerinden biri olan Alpsoy`ların ilk ve değerli varisi saklıydı. Gündüzleri hayat kurtaran bir veteriner, geceleri ölümle dans eden bir döngünün tutsağıydı… Yıllar önceki bir intikam ateşiyle küllerinden doğan Kasvet Örgütü, Alpsoy’ların en değerlisine göz diktiğinde dengeler bozulmuştu. Mira İzge’yi onlardan koparmak ve yok etmek için hazırlanmış kanlı bir plan işliyordu. Savaş Bartu Kılıçhan. İkiziyle birlikte Kılıçhan ailesinin en büyük oğlu. Kılıçhan ailesinin güçlü ve acımasız bir lider adayı. Geçmişin karanlık sırları ve iki aile arasındaki sahte anlaşmalar, onun kaderini de belirlemişti. Kader, Mira ile Savaş’ın yollarını ilk kez köpeğinin tedavisi sırasında kliniğin soğuk duvarları arasında kesiştirir. Ama asıl kıvılcım, neon ışıklarıyla yeraltı dünyasını besleyen gizli mekân Nova’da çakar. Eski yaraların üzerine yeni bir gölge düşer. Tehlike büyüdükçe Mira’nın hayatta kalması için tek bir yol vardır. Alpsoy ve Kılıçhan aileleri arasındaki “Elzem Ahit”. Parmaklara geçirilen anlaşmalı bir yüzük. Bir ittifak, bir kalkan ve acımasız bir ortaklık. Mira, Savaş’ın soyadına mecburen bağlandığında bu sadece kanlı bir evlilik yemini değildi; yıllar önce yarım kalan hislerin, kırılmış güvenin ve saklanmış gerçeklerin de yeniden dirilişiydi. Olur da düşmanlar yok edildiğinde, aralarındaki bu karmaşık çekim sona mı erecekti? Yoksa Elzem Ahit, onları hem geçmişin hem bugünün zincirleriyle birbirine mi bağlayacak? Yeraltı karanlığında filizlenen bir savaş, yarım kalmış hisler ve intikam dolu bir döngünün ortasında kalan iki ruh…

Mira Ada Kılıç ve Miran Yılmaz Ateş, çocukluktan çıkamadıkları bir çağın karanlığında birbirlerini bulmuş iki yalnız ruhtu. Birbirlerinin yaralarını dinleyerek iyileşen… Birbirlerinin sessizliğinde nefes almayı öğrenen… Ve bir gecede, doğru kelimenin yanlış zamanda söylenmesiyle birbirini kaybeden iki insan. Altı yıl sonra yolları yeniden kesiştiğinde, ikisi de aynı soruyla yüzleşir: “Geç kaldığımız yer neresi?” Geçmişte söylenmemiş cümleler, yarım kalan bağlar, geride bırakılan çocukluk korkuları ve büyümüş acılar… Bu kez konuşmak için zamanları var mıydı, yoksa kader yine aynı yerden mi koparacaktı? Bu kitap, geç kalınmış bir sevginin, geç tamamlanmış bir hikâyenin ve bir yere ait olmayı çok geç fark eden iki kalbin öyküsüdür

Bir gece çöplükteyken bir anda hayatı değişir ve kendini mafya aleminde bulur ne zorluklarla mücadele etmiş ancak bir anda bir ortaklık yüzünden hayatı bozulur

Nisanın gerçekleri öğrenmesinler hayatının değişmesi

Kitabı chat CPTye yazdırdım, güzel geldi gözüme bu yüzden buraya atacağım Tuncay ve Kumralın arasında geçen bi aşk ve gerilim hikayesidir. İyi okumalar.

Her şey ,karanlığın kollarında fısıldayan bir senfoniyle başladı...🍂

Derin Sancak, babasının borcu yüzünden Gecenin Kralı Ateş Karahan’ın esiri olur. Siyah gülün dikenli tutkusuyla başlayan bu karanlık bağ, sahiplenme ve isyan arasında yakıcı bir ateşe dönüşür.

Bir bozuk saatir yüreğim, hep sende durur.. Bozuk saat.. Bozuk düzen.. Başlama tarihi; 04.02.2025

Ona ait olmayan bir hayatı yaşamak zorundaydı. Ta ki yazgısı kırılana kadar.

Seviyorum mümkün değil Aramızda kurşun, yasak bölge var. Sen genç, sevdan ölünecek kadar güzel Kanunu yapanlar ihtiyar * --`Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim.` diyebildim. Onu kurtarmak için bile olsa bu kadar ağır bir yalanın altında eziliyor olma sebebi bendim. Sandalyesinde tamamen bana döndü ve yüzümü ellerinin arasına alıp şakağımı öptü. --`Senin için her yalanı söylerim Gökçe. Gerekirse hayatım boyunca.` Sustuğunda başlayan alkış sevincimizi yaşadığımızı zannettikleri içindi. Hıçkırıklar büyük bir dalga halinde boğazımdan koptuğu anda kendimi evden dışarı attım. ilk yayınlanma tarihi 22.02.2022

Bir davet ya da bir operasyon... İşte bu ikilemi çözmek için hikayenin içerisinde olmalıyız. Bir davet ne kadar tehditkar olabilir? "Kahretsin, bu nasıl bir gece!" diyerek sızlandı Elçin Paşazade. Adımlarını çıkış koridoruna çevirdiğinde gördüğü dehşet görüntüyle orada donakaldı.

Küçüklüğünde zor şeyler geçirmiş Duygu Çevik üniversitede Tolga Can Keskinle karşılaşır.Ardından üvey kardeş olurlar.Araya aşk girer.Yavaş yavaş Tolga Can Keskin”in döğmelerinin anlamları çıkmaya başlar.”Biz zaten hiç olmamıştıkki Sevgilim…”

"Ben yabancıyım sana" dedim icim acıyarak. O ise kıyamaz gözlerini yorgun gözlerime dikmiş canı acıyormuş gibi bakiyordu. "Sen benimsin kızım. Yabancının degil!" dedi sahiplenircesine "anlamıyor musun sen benimsin"

Bazen sevgi geçmişten beri sizi tutsak eden bir prangadır... ZORLA! Ve biz "Sanıyorduk ki bu hikaye zıtlıkların, hayır bu hikaye zifirindi. Karanlık çoktan farkı açmıştı. "Bu roman inadın ve zıtlığın karanlığa esir olduğu bir sevginin sadece başlangıcıdır..

Bir intikam alınacaktı ama kimin kimden alacağı belirsizdi... Bir cana karşılık bir can...

pusulam bozuldu o gece... kırmızı aya bakarken, seni düşündüm. Yolumu kaybetmedim; çünkü yol sendin

Çogu bölüm +1& olucak ona göre okuyun.

Her şey, Lara’nın gece 03:13’te aldığı tek bir mesajla başladı: “Üçüncü kata çıkma.” Ama uyarılar bazen çok geç gelir. Karanlık koridorda gördüğü şey, sadece başlangıçtı. Arkadaşları da aynı saatte tuhaflıklar yaşamaya başlayınca… Lara artık biliyordu: 03:13 bir saat değil. Bir sır.

Eylülzede, okunmamış bir mektubun içinden taşan bir sessizliğin hikâyesidir. Yıllar sonra evine dönen sıradan bir adam, geçmişten kalma sararmış bir zarfla karşılaşır. Üzerinde ne bir isim vardır ne de bir tarih. Açtığı anda, hiç tanımadığı bir sesin ağırlığı odayı doldurur. Bu mektup bir aşk itirafı değildir. Bir hesaplaşma da değildir. Bu, var olmamış bir yakınlığın; fark edilmemiş bir hayatın, görülmeden yaşanmış bir çöküşün kaydıdır. Stefan Zweig’in Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu eserinden esinlenen Eylülzede, bu kez bakışı tersine çevirir: Mektubu yazan bir kadın, okuyan bir erkektir. Ama asıl anlatılan, iki kişi arasındaki mesafe değil; insanın kendi içindeki karanlığa olan uzaklığıdır. Bu kitap, “hiç yaşanmamış” olanın, insanı nasıl derinden yaralayabileceğini fısıldar.

Tehlikeli bir oyun, yakıcı bir çekim. Dokundukça yanan, birbirini kontrol etmeye çalışan iki ruh. Sırlar ve arzular arasında, teslim olmak ya da savaşmak arasında... Sen hazır mısın bu ateşi hissetmeye?