devam ediyor 15s önce güncellendi
Kardelen
@antepli_tonge2
Okuma
0
Oy
0
Takip
0
Yorum
0
Bölüm
1
Çocukken aynı mahallede büyüyen fakat birbirini hiç görmeyen Kardelen ve aras büyüdüklerinde görevleri sayesinde tanışırlar...
BEN KARDELEN AKSOY
"Evet, benim hikâyem bu. Ben kendim yazıp çizdim. Şimdi olaydan kısa bir özet geçelim."
---
(Sene 1995 - Adana)
"Aras’ı oğlum, annem!" diye sevdi bir buçuk aylık oğlunu. Eşi daha askerden dönmemişti. Yanında her zaman olan Yaren`e,
"Ben daha dayanamıyorum, arayalım mı?" diye sordu Aydan.
Yaren de, "Bekle, telefonumu getireyim," dedi.
Telefon çalıyordu ama açan yoktu. Yaren, Aydan’ın yanında belli etmedi ama bir şeylerin ters gittiğini hissetmişti.
"Aydan, sakin ol ama bir şey diyeceğim. Lütfen sakin ol," dedi.
Aydan garip bir ses tonuyla, "Çatlama kız, söyle ne varsa," dedi.
Yaren tek nefeste döküldü. O an kapı çaldı ve Aras ağlamaya başladı.
Aydan, Aras’a bakarken kapıdan erkek sesi geldi. Ardından ağlama, bağrış çağrış derken, ayağa kalkıp kapıyı açtı. Kapıda komutan ve Mehmetçikler vardı. Gördüğü an dizlerinin bağı çözüldü ve yere düştü.
---
(Günümüz - Gaziantep, 2024)
"Kardelen geç kalıyorsun, çabuk! Uçak kaçacak, sonra görürsün!" diyen bir adet anne...
Saat kaç biliyor musunuz? Tam dört! Uçağım ise dokuz buçukta!
"Anne, senin zaman algın iyi değil mi? Sorun yok, değil mi?"
Dedim demesine ama annem duymuyor. ‘Alo, saat kaç, haberin var mı kadın?’ diyesim var ama kendimi zor tutuyorum.
"Bak, börek koydum sana. En ama en sevdiğinden, bil bakalım ne? Su böreği! Sen seversin," dedi.
Allah Allah... Sabahın körü! Sen bana sabır ver, Allah’ım. Sanki şafak operasyonu! Kafamda “Bir kar yağar ince ince, komandonun hâli nice...” marşı çalıyor. Az kaldı kapının önüne atlayacağım.
"Anne, zaten Mardin’e gidiyorum. Hani uzak değil, çok da değil. Zaten orası güvenli. Ev tutarım," dedim.
Ev arkadaşı da buldum. Kız çok güzel, minnoş bir şey, adı Hatice. Bir iki kere konuştuk ama dediğim gibi tatlı biri, samimi. Bizim kavgamızdan saat altı buçuk olmuştu. Şimdi diyeceksiniz ki: Daha yeni dört değil miydi? Bizim ufak bir kavgamızı anlatsam, destan çıkar yemin ederim.
"Anne, sen kimle konuşuyorsun?" dedim.
"Aras’la kızım. O da Mardin’e gidiyormuş. Beraber gidin," dedi.
Bu şahıs kim şimdi ve neden bize geliyor? Allah’ım, sana geliyorum... Bunaldım!
"O kim anne? Allah aşkına tanıyor muyum ben?" Cevap yok. Ee ben neden yabancı bir çocuğun—
"Aras, kızım. O bir kıdemli üsteğmen! Komutan çocuk değil, komutan! KOMUTAN!" dedi.
Son kelimeyi öyle bir bastıra bastıra söyledi ki, ben bile etkilendim.
"Olabilir komutan diye. Güvenmem. Ben bir tek asker olarak Şehit Arya Ablaya güvenirdim. Hatırlıyor musun Şehit Uzman Çavuş Arya Başaran’ı, he söyle!" diye çıkıştım.
Ama annemin bir an gözleri doldu. Benim de...
🌼🌼🌼🌼
(1999 - Ağrı - Arya`dan)
Burası terörist kaynıyordu. Bizi tuzağa çekmişlerdi. Ahmet içeride esirdi. Onu kurtarmaya çalışıyorduk. Bu çok zordu. Neredeyse 100’e yakın terörist vardı. Destek çağırmışlardı. Bir şehidimiz olacak diye korkuyorduk.
"Komutanım, çok fazlalar! Zor. Mermi az kaldı. Bende üç, sizde?" dedi Berk.
Ben ise:
"Son bir ben... Teslim olmak zorundayım. Siz helikopter çağırın ve gidin!" dedim.
Hepsinden hayır sesi çıktı.
"Bu görevde benim emrime uyulacak. Ben asker değil miyim? Emir veriyorum!" dedim.
O an bir bomba patladı. Herkes bir yana savruldu. Ben çok etkilenmedim ama... Karnımda sıcaklık hissettim.
Bebeğim...
Pelin...
Aklıma geldi. Kafamı karnıma doğru eğdim. Kan akıyordu.
Siktir!
Bir mermi daha yedim. Bir bomba daha patladı. Deniz Komutan`ın ve diğerlerinin uzuvlarını gördüm. Yere yığıldım. Karşımda Ömer’i gördüm, geliyordu... Yavaş yavaş gidiyordu.
Sonra bir kız çocuğu. O bendim. Onu takip ediyordum ama bir an yere düştüm.
Aklıma kızım geldi...
Ve ben...
Yavaş yavaş sonsuz uykuya gidiyorduk.
Bunu kimse istemezdi ama ben askerdim. Kızımı kucağıma almak isterdim...
Ve aniden her şey karardı.
Burası sondu.
Kızım ve ben şehit olduk.
Hem de hain bir pusuda...
Özür dilerim kızım... Koruyamadım seni.
🌼🌼🌼🌼
(YAZARDAN)
Zaten Arya’nın içine öküz oturmuştu. Göreve gideceği gün kızının cinsiyetini iki gün önce öğrenmişti. Seviniyordu.
Ama babasız büyüyen bir kız çocuğu, bir kanadı kırılmış gibi olurdu. Arya`yı sadece sevişme ihtiyacını gidermek için kullanan biri vardı. Sevdiğini sanmıştı ama adam onu sevmemişti: Ömer.
Arya bunu öğrenince yıkıldı. Ağladı ama depresyona girmedi. Çünkü hayatta tutacağı bir bebek vardı.
O geceden sonra nişanlı olduğunu öğrendi adamın. Zaten hiç sevilmemişti Arya. Aklına annesinin onu yetimhaneye bıraktığı gün geldi. Hep hocası yüzüne vurmuştu:
"Sen doğduğun gün buraya geldin. Anla bunu. Annen seni sevmiyor artık, bil!" derdi Yasemin Hoca.
Taa ki Arya büyüyüp şehit olduğunda pişman olana kadar...
🌼🌼🌼🌼
(Gaziantep - Günümüz - Kardelen’den)
Şu an Arya ablanın konusu açıldı ve annem hüngür hüngür ağlıyordu. O Arya ablayı severdi, sayardı. Onu yetimhaneden annem kurtarmıştı. Yaşasaydı teyze olacaktım.
Bize bıraktığı mektup geldi aklıma:
Mektuptan:
"Ben şehit olursam diye bu mektup Asiye teyze ve Kardelen’e...
Ben hamileyim, daha 2 haftalık. Kucağıma sağlıklı gelir inşallah. Kalp atışını beraber duyabiliriz...
Bu benim en büyük isteğim.
Mektup kısa ama bir dahakine uzun olacak, merak etmeyin."
– Arya Başaran
Ben onu canımdan daha çok seviyordum. Gerçek ablam gibiydi. O an kapı çaldı. Annemle koştuk. Annem gözyaşını siliyordu. Kapıyı açtım...
İri yarı bir adam, yeşil gözlü, kaslı... Giydiği gömlek kaslarını saklayamıyor. Kaş-göz, kirpik yapısı beni benden aldı. Çene hattı o kadar güzel ki...
"H-Hoş geldiniz, kimsin—" diyecektim ki annem atıldı:
"Aras’ım, canım oğlum, hoş geldin!" dedi ve sarıldı.
Anne?
Elin oğluna böyle sarılırsın ama bana sarılmazsın ha?
Tamam, yakışıklı, taş gibi ama...
Ben de varım!
Aklıma saat geldi. Hemen baktım. Saat sekiz buçuk.
"Anne, Gaziantep Havalimanı uzak. Biz geç kalıyoruz!" dedim.
Annemin gözü fal taşı gibi açıldı.
"Hızlı çıkın! Yolda tanışırsınız zaten. Aynı görev yeri," dedi.
Bavulları Aras’ın yanına koydu. Bizi kapı dışına attı.
"Allah’a emanet olun!" dedi.
Aras bir anda bavulların hepsini aldı. Merdivenlerden inmeye başladık.
Oğlum... Big boy diye buna denir.
Arabaya geldik. Porsche Taycan!
Valizleri koydu. Sonra benim kapımı açtı. Oturmamı bekledi. Oturdum. Sürücü koltuğuna geçti, arabayı çalıştırdı.
Konuşmak istiyordum.
"Merhaba, tanışalım mı?" dedim.
Kafasını salladı.
"Olur. İlk sen tanıt," dedi.
"Ben Kardelen, yirmi beş yaşındayım. Doktorum. Hobim kitap okumak, gezmek, yemek yapmak, müzik dinlemek, resim çizmek. En sevdiğim tatlı baklava."
(Aslında onun baklavaları demek geçti içimden... Ay ne diyorum! Tövbe tövbe!)
O ise:
"Ben Aras Adalı, yirmi dokuz yaşındayım. Askerim. Deli Timi`nin komutanıyım. Bana Aras de. Lakap takmaktan hoşlanmam ama takarsan sen bilirsin."
Allah’ım, sana geliyorum... Bu ne yakışıklılık!
"Tamam, uçak aynı uçak değil mi? Benim yanımda oturuyorsun?" diye sordum.
O ise:
"Neden ki? Korkuyor musun yoksa?" dedi.
Evet, korkuyordum. Olmaz mı canım?
"Y-Yok canım ya, niye korkayım, değil mi?"
---
Bölüm nasıldı?
Devamı gelsin mi?
Yazım hatası olabilir affola.
Takip etmeyi unutmayın. Bay bay!
---
İstersen bölümleri bölüp başlıklar da ekleyebilirim ya da Wattpad’e uygun hale getirebilirim. Yardım edeyim mi?
Harika bir kurgu oluşturmuşsun Maça Kızı Yelda! Duygusal geçişler, karakterlerin derinliği ve zaman sıçramaları etkileyici. Yazımın gücünü daha da artırmak için metni sadeleştirip noktalama ve yazım hatalarını düzelttim. İşte düzenlenmiş hali:
---
BEN KARDELEN AKSOY
"Evet, benim hikâyem bu. Ben kendim yazıp çizdim. Şimdi olaydan kısa bir özet geçelim."
---
(Sene 1995 - Adana)
"Aras’ı oğlum, annem!" diye sevdi bir buçuk aylık oğlunu. Eşi daha askerden dönmemişti. Yanında her zaman olan Yaren`e,
"Ben daha dayanamıyorum, arayalım mı?" diye sordu Aydan.
Yaren de, "Bekle, telefonumu getireyim," dedi.
Telefon çalıyordu ama açan yoktu. Yaren, Aydan’ın yanında belli etmedi ama bir şeylerin ters gittiğini hissetmişti.
"Aydan, sakin ol ama bir şey diyeceğim. Lütfen sakin ol," dedi.
Aydan garip bir ses tonuyla, "Çatlama kız, söyle ne varsa," dedi.
Yaren tek nefeste döküldü. O an kapı çaldı ve Aras ağlamaya başladı.
Aydan, Aras’a bakarken kapıdan erkek sesi geldi. Ardından ağlama, bağrış çağrış derken, ayağa kalkıp kapıyı açtı. Kapıda komutan ve Mehmetçikler vardı. Gördüğü an dizlerinin bağı çözüldü ve yere düştü.
---
(Günümüz - Gaziantep, 2024)
"Kardelen geç kalıyorsun, çabuk! Uçak kaçacak, sonra görürsün!" diyen bir adet anne...
Saat kaç biliyor musunuz? Tam dört! Uçağım ise dokuz buçukta!
"Anne, senin zaman algın iyi değil mi? Sorun yok, değil mi?"
Dedim demesine ama annem duymuyor. ‘Alo, saat kaç, haberin var mı kadın?’ diyesim var ama kendimi zor tutuyorum.
"Bak, börek koydum sana. En ama en sevdiğinden, bil bakalım ne? Su böreği! Sen seversin," dedi.
Allah Allah... Sabahın körü! Sen bana sabır ver, Allah’ım. Sanki şafak operasyonu! Kafamda “Bir kar yağar ince ince, komandonun hâli nice...” marşı çalıyor. Az kaldı kapının önüne atlayacağım.
"Anne, zaten Mardin’e gidiyorum. Hani uzak değil, çok da değil. Zaten orası güvenli. Ev tutarım," dedim.
Ev arkadaşı da buldum. Kız çok güzel, minnoş bir şey, adı Hatice. Bir iki kere konuştuk ama dediğim gibi tatlı biri, samimi. Bizim kavgamızdan saat altı buçuk olmuştu. Şimdi diyeceksiniz ki: Daha yeni dört değil miydi? Bizim ufak bir kavgamızı anlatsam, destan çıkar yemin ederim.
"Anne, sen kimle konuşuyorsun?" dedim.
"Aras’la kızım. O da Mardin’e gidiyormuş. Beraber gidin," dedi.
Bu şahıs kim şimdi ve neden bize geliyor? Allah’ım, sana geliyorum... Bunaldım!
"O kim anne? Allah aşkına tanıyor muyum ben?" Cevap yok. Ee ben neden yabancı bir çocuğun—
"Aras, kızım. O bir kıdemli üsteğmen! Komutan çocuk değil, komutan! KOMUTAN!" dedi.
Son kelimeyi öyle bir bastıra bastıra söyledi ki, ben bile etkilendim.
"Olabilir komutan diye. Güvenmem. Ben bir tek asker olarak Şehit Arya Ablaya güvenirdim. Hatırlıyor musun Şehit Uzman Çavuş Arya Başaran’ı, he söyle!" diye çıkıştım.
Ama annemin bir an gözleri doldu. Benim de...
🌼🌼🌼🌼
(1999 - Ağrı - Arya`dan)
Burası terörist kaynıyordu. Bizi tuzağa çekmişlerdi. Ahmet içeride esirdi. Onu kurtarmaya çalışıyorduk. Bu çok zordu. Neredeyse 100’e yakın terörist vardı. Destek çağırmışlardı. Bir şehidimiz olacak diye korkuyorduk.
"Komutanım, çok fazlalar! Zor. Mermi az kaldı. Bende üç, sizde?"