İtalyadan yeni açılan barını kontrol etmek için Türkiyeye gelen mafya.mezuniyetini kutlamak için o bara giden kız ,mafyanın dikkatini çeker...

Zaten bir şaka deyil geçmeyin bazen hayatınız değişebiliyor.

1940`larda geçen bir aile hikayesidir. Aile bağları yüzünden hislerini saklayan iki genci anlatır.

İpek, sekiz yıldır Karakoç Hastanesinde tedavi görmektedir. Kalp rahatsızlığı nedeniyle bu süre boyunca okula gidememiş, yalnızlık çekmiştir. Bir gün acil de tanıdık bir sima görmesiyle kendini karmaşanın içinde bulur. Karakoç hastanesinde onca şey yaşasa da bu iftira onu çok etkilemiştir. Enes hakkı gözeterek, İpek`in masumiyeti duyurmuş, bunun karşılığında da bir anlaşma yapmışlardır. İpek duygusal olarak ne kadar kötü olsa da çocukluk aşkı olan Ertuğ`a olan bağlılığı yıllar geçsede bitmemiştir. Bir anda kendini seçim yapmak zorunda bulur. ☼ Kurguma şans vermezseniz pişman olursunuz, demedi demeyin! ☼ Düşüncelerinizi paylaşmayı unutmayın. -Bu kurguda yer alan her şey hayali unsurdur, gerçeklikle alakası yoktur.- İyi okumalar!

Geçmiş yıllarda kızın onu çatışmada kurtarmasıyla başlar hikaye...

Yıllar sonra özgürlüğüme kavuşmuştum. Babamın aşırı korumacı davranışlarından kaçmak için bir bahanem oldu. Ülkedeki tüm kaliteli okullardan atılmak. Sonunda yurt dışında okuyabilecektim. İtalya`ya geldim. Yeni sınıf arkadaşlarımla beraber hoşgeldin partisi için bir gece kulübüne gittik. Alkolü kaldıramadığımı bilmeme rağmen bana ikram edilen tüm içkileri içtim. Lanet olsun ki doğru düzgün yüreyemiyordum bile. Sonra ne mi oldu? Ayaklarımda hissettiğim sıcak dokunuşlar ve ardından mermi sesleri. Gözlerimi açtığımda karşımda benim en köklü Rus mafyası Sokolov`un kızı olduğumu bilmeyen tehlikeli ve vicdansızlığıyla nam salmış İtalyan mafyasının lideri Lorenzo Moroni duruyordu.

Her sır çözüldüğünde kapalı karanlık aralar.

"Meğer benim bu güne kadar yaşadığım hayat sadece olaylar silsilesinden ibaretmiş; beni sana getirmek için başıma gelen geçici heveslermiş. Yaşamak sensin, sevgilim." Bana bunları söylemesinin üzerinden günler geçti, ama ne yüzünü gördüm ne sesini duydum. Bilmeden bana veda etmiş olma ihtimali beni öldürüyordu. Ama ne yapar eder, bana geri gelirdi; 25 yıl sonra beni bulmuş bir adam, şimdi bırakmaz değil mi? Hem de karnımda ondan bir parça taşıdığım haberin henüz almamışken... Ah sevgilim, sana kavuşmak için günlerce zemheride kaldım, sesim çıkmadı. Ama ya şimdi benden gittiysen, ben nasıl dayanırım?

Kusuru bir insanın bedeninde aramak en büyük kusurlardan biridir. Görünüşü kusursuz olan, ama kalbi kusurlu olanı neyler ki insan? Kusurumu kusursuz bir şekilde gizledim utandım, çekindim. İnsan kusurlu diye utanır mı? Ben utandım. Ama ne vardı bilir misiniz? Kusursuz bir adama aşık oldum... Avucumun içinde fırlattığım zar, ya altıya altı olup kazanacaktım, yada bir de üç olup kaybedecektim. Başlangıç tarihi ; 07.03.2025 @Tüm haklar şahsıma aittir, çalıntı kopyalama işlemi ile yasal işlem başlatılacaktır.

Motorcu kızımızın bir seri katile aşık olması ve aralarında ki ilişki ~★Her hafta bir bölüm★~

> Nehir, geçmişin sessiz çığlıklarını hâlâ kalbinde taşırken, Aras’la karşılaştığında bir şeylerin yanlış olduğunu hisseder. O bir katil olabilir. Ama ya gerçek aşk onu durdurabilecek tek şeyse?Nehir;kalbinin sesini dinleyerek herşeyi göze alır.Aras`a kalbini açarken ölümle dans ettiğinden habersizdir. Bir cinayetin izleri, bir aşkın kalbinde yeniden canlanıyor. Aşk mı, akıl mı? Güven mi, ölüm mü? Cevaplara hazır mısınız? ~Gitmeden yorumunu bırak,bu hikayede beraber yürüyelim🤍💌

Yabancı bir şehirde, sıradan bir günde yolları kesişen iki kalp. Soline ve Arda. Tesadüflerin ince iplikleriyle örülmüş bir başlangıcın filizlenen ve büyüdükçe derinleşen bir aşk hikayesi onlarınki. Soline yaralarını sarmak için geçmişinden uzaklaşırken, Arda geleceğe umutlu bir adım atmaya çalışıyor. Her ikisi de, kaybettikleri parçaların yerine birbirlerini koyarak yaşamın anlamını ve huzurunu bulmayı öğreniyor. Sessiz yürüyüşler, mahcup tebessümler, ortak bir sevdayla yazılacak yeni bir hayat... Peki, tesadüfen gelen bir sevda, sonsuzluğa uzanabilir mi? Belki de aşk, adını koymadığımız bir sonun içinde bizi bulur.

Genç kız Aysu yıllar sonra arkadaşlarının zorlaması ile bir numara sallar ve bu numara hiç beklemediği kişi olur ki zamanla gömdüğü hissleri gün yüzüne çıkar, hayatı değişir. 𝗚ı𝗰ı𝗸: Gördüm bile güzelim 𝗚ı𝗰ı𝗸: Çoktan gördüm

"Unutulanlar, bir gün geri döner..." Victoria, sıradan bir gazeteci gibi görünse de, gizemli olayların peşinde koşan cesur bir kaleme sahiptir. Boş zamanlarında, paranormal vakalar ve açıklanamayan olaylar üzerine yazdığı sanal dergisi, beklenmedik bir şekilde ona kapılar açar. Yazıları, paranormal cinayetleri araştıran seçkin bir ekip olan Maleficium Aeternum’un dikkatini çeker. Ekipten aldığı teklif, Victoria’nın hayatını kökten değiştirecektir. Onlarla çalışmaya başlamasıyla birlikte, bilinmeyenlerin karanlık dünyasına doğru bir yolculuğa çıkar. Ancak bu yolculuk, sadece hayaletler ve garip olaylarla sınırlı değildir; çok daha karanlık sırlar gün yüzüne çıkacaktır. Üç ay sonra, sıradan gibi görünen bir cinayet vakası ekibin masasına gelir. Ancak ipuçlarını takip ettikçe, Victoria ve ekip arkadaşları, bu cinayetin yalnızca bir başlangıç olduğunu fark eder. Görünüşte basit olan bir vaka, devasa bir olay zincirini tetiklemiş ve Victoria’nın bugüne kadar inandığı her şeyi sorgulamasına neden olmuştur. Peki, bazen cevaplardan daha korkutucu olan tek şey, soruların ta kendisi olabilir mi? Bazen gerçeğin ortaya çıkması, karanlığın daha da büyümesine neden olabilir mi? "Sana baktığımda, dünyanın tüm karmaşasına rağmen hâlâ bir şeylerin doğru olabileceğini hissediyorum."

0542***"Bana bulaşmakla çok büyük hata yaptın küçük hanım, artık istesende kurtulamazsın." 0542***"Bana geleceksin, yatağıma koynuma, kollarımın arasına." Yakamoz: "Sana iyi rüyalar o zaman, çünkü anca rüyanda görürsün söylediklerini

Bazı aşklar sessizce başlar... ve asla bitmez. Zeno, geçmişin karanlığında kaybolmuş bir adam. Alda, zamanla yarışan ama kalbi ışıkla dolu bir kadın. Bir Venedik akşamında kesişen yolları, yalnızca bir tesadüf değil, kaderin fısıltısıdır. Bir şiir gibi başlayan hikâyeleri, hayatın en kırılgan anlarına dokunur. Kayıpların, suskunlukların ve fırtınaların içinden geçerken, aşkın yalnızca bir duygu değil; bir inanç, bir duruş, bir direniş olduğunu hatırlatır. Bu kitap, unutulmaz bir sevdanın izini sürerken, okurun kalbine sessizce dokunacak. "Bazı insanlar kısa kalır hayatta, ama sonsuzluk kadar iz bırakır."

Bir adam.. Sokağa düşmüş, kalbinden vazgeçmemiş. Frankowski her şeyini kaybetti, ama sesini asla Sokak lambalarının altında söylediği şarkılar, bir kadının gözlerinde yankı buldu: Mira. Bu, kalbi tükenirken bile şarkı söylemeye devam eden bir adamın son vedası. Ve belki de son duası: "Yarın Mira gelsin..."

TARİH ANCAK MUTSUZLARI YAZAR...

"Bir insan ya birbirini tamamlayabilmişti yada tanıyamamışta"

Yıllarca gram sevgi görmeden büyüyen elvan yıllar sonra karıştığını öğrenir

Görev için evlenen Sera ve Ateşin mafya ile karşılaşması bakalım mafyanın oğlunu görünce ne olucak

Mortodral gezegeni bilinen tarihin en güçlü krallığına ev sahipliği yapmıştır efidya` ya bu krallık bilinen uzay zaman tarihinin en güçlü savaşçıları, koruyucuları , krallar , kraliçeleri ve prensesler ev sahipliği yapmıştır, en kötü savaşlar yapmış ve zaferlerle dönmüştür taki o kara güne kadar, o kara günde krallık geri dönülemiyecek bir savaşa girmiştir, bu savas uzay şeytanı olarak bilinen gözlerine kestirdikleri gezegeni yok eden veya sömüren varlıklardır . Efidya bu savaştan zaferle çıkamadı kral kraliçe öldürüldü prensesleri kayıp ve gezegen en küçük elementine kadar sömürüldü geriye sadece kap kara bir dev taş parçası kaldı ...

"Ben sana seni sevdiğimi söyleyemedim sana olan bakışlarımdan da mı anlamadın mira"

-Siktirmeyin lan sevkiyatını ne demek mallar kaçırıldı!? -Abi bizde bilmiyoruz nasıl oldu herifler çok temiz çalışmış -Karayım ben lan kara kim hangi cesaretle benim mallarımı çalar! -Abi.Gri yapmış -Gri kim lan! -Nevzat Yavuz`un kızı Derin yavuz namı değer gri...

Merhaba. Ben Gülsev. Bu kitabı açtın ya beni merak ediyorsun ya da tesadüfen yanlışlıkla bastın. Her iki durumda da hoş geldin. Sana baştan söyleyeyim: Bu bir aşk romanı değil. Yani... tam olarak değil. Drama da değil, ama biraz gözyaşı içeriyor. Polisiye de değil, ama kaç kez ‘katil kim’ gibi düşündüğüm oldu, sayamadım. Hayatımın bir dönemini okuyacaksın. Kahkaha attığım, göz devirdiğim, "ne alaka ya?" dediğim, "ben bu insanlarla niye arkadaş oldum" diye sorguladığım ve bazen de gerçekten sevdiğim zamanları... Araya biraz da şaka sıkıştırdım. Çünkü her şey ciddiyse ben yokum. İçeride vampirler, mafyalar, sanat öğrencileri, tarih öğretmenleri, sırlar ve... bolca kahve var. Eğer bir karaktere sinirlenirsen bilin ki ben de sinirlenmiştim. Eğer bir yerde kahkaha atarsan bilin ki ben de atmıştım. Eğer biri "Bu ne saçmalık?" derse... onu da çok dediler, alıştım. Hazırsan başlıyoruz. Ama önce, kahveni al. Çünkü bu hikâyede işler hep bir yudum sonra karışıyor. Sevgilerle, Gülsev