Kitap Tür Kategorileri

Hararetli bir rüzgar vuruyor zihnimin kenarına. İçimde körpe kalmış duyguları açığa çıkarmak istercesine benimle savaşıyor… “Ya acı nüksedecek ruhumuza, ya da sıvışacak bedenlerimiz.”

Temalar: Aşk ve ihanet, geçmişin yükü, kişisel fedakarlık, yeniden doğuş Kül ve gölgelerle kaplı, geçmişte muhteşem bir metropol olan ama artık harabeye dönmüş bir şehir. Büyük bir felaketin ardından şehir, karanlık, çürümüş bir görünüme bürünmüş. Şehirde yanık kokusu hâlâ hissediliyor, ve insanlar "Yangın Felaketi" olarak bilinen trajediden sonra zor hayatta kalıyor. Şehir merkezindeki harabe kule, hem felaketin merkez noktası hem de olayların çözüm anahtarı. Elara, ailesinin kaybının yasını tutarken şehrin harabelerinde tek başına yaşam mücadelesi veriyor. Ancak bir gün, beklenmedik bir şekilde Kael ile yolları kesişir. Kael’in kontrolsüz ateşi, Elara’nın soğuk ve suskun kişiliğiyle çarpışır. İlk başta birbirlerinden uzak durmaya çalışsalar da, ikisini de şehirdeki geçmişle bağlayan bir sır ortaya çıkar: Yangın Felaketi. Elara, ailesini kaybettiği yangının Kael’in ailesinin ölümüne de neden olduğunu ve bu trajedinin ardında kendi ailesinin bir bağlantısı olduğunu öğrenir. Kael, Elara’ya duyduğu hisler ile geçmişin intikamını alma arzusu arasında sıkışır. Ancak şehirde yeni bir tehlike belirdiğinde, ikili kendi sorunlarını bir kenara bırakıp insanlığı kurtarmak için birlikte çalışmak zorunda kalır.

Kara Güneş`in Varisi "Hayır anne, ben prens olmak istemiyorum. Ben bir savaşçı olmak istiyorum," dedim kararlılıkla. Annem derin bir nefes aldı ve bana ciddi bir şekilde baktı. "Savaşçı mı olmak istiyorsun? O zaman bil ki bunun şartları kolay olmayacak," dedi. Zirveler Akademisi Annem kararını vermişti. "Seni, on krallığın çocuklarının gittiği bir okula, Zirveler Akademisi`ne kayıt yaptıracağım. Orada her çeşit eğitimi göreceksin: savaş eğitimi, kılıç eğitimi, okçuluk eğitimi... Ancak şartlar hiç kolay olmayacak. Kimse sana kralın ve kraliçenin oğlu olduğun için ayrıcalık tanımayacak. Her varis aynı şekilde eğitilecek." Savaşçı Olmanın Anlamı Bu, benim için büyük bir fırsattı; bir savaşçı olmam için bir şans. Prens olmak, sadece bir unvan değil, aynı zamanda büyük bir sorumluluktu. Ancak bir savaşçı olmak... Bu, bambaşka bir sorumluluk gerektirir. Cesaret gerektirir, çünkü bir savaşçının kalbi en karanlık anlarda bile ışığı bulur. Ben, Kara Güneş Krallığı`nın en büyük ve tek varisi olarak, asla bir prens olmamak için tanrılar üzerine yemin etmiştim. Ve şimdi, savaşçı olmam için bir okula gönderiliyordum. Bu, benim yolumdu ve bu yolda yürümeye kararlıydım

Zaman Kapsülü Zaman kapsülü açılır ve kendilerini bambaşka bir zamanda bambaşka yerde bulurlar. Çocuklukta oynadıkları terk edilmiş evin bahçesinden çıkan kapsül hayatlarını nasıl değiştirir? Onlar seçilmiş kişilerdir ama neden? Zaman Kapsülü çok yakında sizlerle...

6 krallık,6 çocuk,1 büyülü okul ve güce susamış aç bir imparator.Acaba burada kimin gücü elinden alınacak? Kim ölecek? Kim yaşayacak? Kim masum? Kim kötü? Eee ne duruyorsunuz daha başlayın!

Merhabalar bu kitap ilk kitabım yazım yanlışları olabilir eğer beğenilirse yazmaya devam edicem:)

Valeria ismiyle bilinen Ruby için hayatının iki kısmı vardı: ÖÖ ve ÖS, yani Ölmeden Önce ve Öldükten Sonra. Ölmeden önce Valeria olarak anılan, kanı için tutulan, tek safkan olan Ruby o hayatından nefret ediyordu. Hayatının büyük bir trajedi ve yalan olduğundan emindi. Süslü ve kibirli vampirlere ek olarak kan torbası, öğün muamelesi gören diğer türler Ruby için büyük bir hayal kırıklığıydı. Bir gün türüne çok kızdı. Ve hepsini katletti. Bu arada da eşi dediği adam öldü. Ölüm bizzat ona yardım etmek için geldi ve bedel olarak ruhunu komaya soktu. Uyandığında her şey değişmişti. Sevdiği adamdan ise eser yoktu. UYARI: KİTAPTA KAN, ŞİDDET, TEHDİT UNSURLARI OLACAKTIR. ETKİLENEBİLİRSİNİZ. YETİŞKİN İÇERİKTİR. AHLAKSIZLIK GÜZELLENMEZ.

Yıl 3963... Uzun yıllar süren doğa ve insan savaşı sonunda son bulmuştu . Kazanan ise doğa olmuştu , insan ırkı yüzde 90`ını kaybetti , yerleşim yerleri koca kökler tarafından sarıldı ve kalanlar tek bir ulus-dil olarak birleşti . İşin korkunç kısmı savaştığı tek ırk bizler değildik daha doğrusu her paralel dünyada her canlının doğayla savaşı vardı ancak kazanan hep belliydi ... Zaman küresi dengeyi bozdu , tüm evrenler tek bir düzen içinde birleşti , doğayla savaşıp kaybeden ırklardan hayatta kalanlar insanlarla işbirliği kurdu . Elfler , cüceler , iblisler ve insanlar 4 ırk olarak ,ortak düşman anlayışı ilkesi ile birbirimizle geçici bir ittifak kurduk . Tüm ırklar olarak doğa ananın etkisi altında oluşan büyü kristalleri doğdu ve bu da yaydıkları dalgalar ile bedenimizde bir takım uyanışlar geçirmemize sebep oldu . Tüm ırklar olarak tek bir amacımız vardı o da hayatta kalmaktı ... Bu kısa açıklama seni heyecanlandırdıysa sıkı tutun çünkü daha hikayenin başındayız ve bu kıta geri kalan büyük parçaya göre hiçbir şey . Hikayemizin başrolü Deva adında bir genç adam , Deva kimsesiz bir çocuktu ve bu fantastik dünyada ayakta kalması için diğerleri gibi arzuladığı tek bir şey vardı . `GÜÇ` Onun bu arayıştaki macerasına ortak olmak ister miydin ? O halde daha fazla beklemeden ilk bölümü okumaya başla ! TÜM HAKLARI SAKLIDIR . KURGU TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜ OLMAKLA BERABER GERÇEKLİKLE BAĞDAŞTIRILAMAZ .

Dyruu 180 yaşına gelmiş bir prensesti. Ancak babası kardeşinin tahta geçmesini doğru bulmuştu. Onun tek istediği ise intikamdı.

Annesinden Miras kalan güç, şifacılık. Bu gücü öğrenmek için aether mağarasına gider var herşey başlar.

Herkesin beklediği bir kahraman vardır. İçinde bulunduğu toplumun kötü güçlerden ve zihniyetlerden kurtarılması için. İşte bu o kahramanın geliş hikâyesidir. Herkese iyi okumalar dilerim. Beğenilerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum. Yorumlarınız benim için çok önemli.

"Herkesin en büyük kabusu olmaya ant içtim ben, küçük bir faniye düş olacak kadar düşmedim daha ben.." Karanlığın elçilerinin son varisi Jason, sarayda hizmetçi olarak çalışan insana karşı duygular beslemeye başlar, ancak yemini yüzünden duygularını bastırması gerekir.

Yeni ayın olduğu bir gecede,asla doğmaması gereken bir kız çocuğu dünyaya gelir.Çünkü kız melezdir ve olan iki evrene de ait değildir.İlk evren,içinde yaşadığı,normal insanların olduğu,ikinci evren ise insan hariç her türlü varlığı içinde bulunduran,insanların bilmemesi gereken,resmen sihirle donatılmış olan bir evrendir.İki evrende yaşayan "insanların" karşılaşmaması gerekiyordur.Eğer insanlar diğerlerinin varlığını öğrenirse bir katliam olacaktır.Ve bahsettiğimiz bu kızın annesi ayrı,babası ayrı evrendendir.Kızın bir an önce öldürülmesi gerekmektedir.Aksi takdirde iki evrenin de sonunu getirebilir...

Öldüm ve yeniden doğdum. Yaşadık ve gördüm, bana biçilen kader, biçildiğim kaftan zamanın herhangi bir yerinde herhangi bir dünya da değişmiyordu. Eğer kaderim cennet, cehennem, delilik ve günah etrafında şekillendiyse yapılacak tek bir şey vardı... Ben değişecektim.

Fırtınalı havaları hep sevmişimdir. Bu havalarda herkes evlerine kapanır ve sokaklar bomboş olur. İzbe sokaklarda sadece ölüm sessizce dolanır. Tüm meydan karanlığa ve ölümün sessizliğine kapılır. Tamda şu anda olduğu gibi. İnsanların diyarı Lacron’da bugün hava oldukça kötü ve fırtınadan dolayı sokaklar bomboş. Bende fırsat bu fırsat diyerek sokakta dolanıyordum,ölümün eşliğinde. Birazdan fırtına şiddetlenecek ve kim bilir bu kaç insanın canını yakacak emin değilim ama,bildiğim tek şey var. O da bugün birden fazla ölümün olacağı. İşte bunu bir ölüm perisi olarak hissedebiliyordum. İnsanların diyarı Lacron’da bir ölüm perisi olarak yaşıyorum. Çünkü annem bir insan ve ben peri diyarı Titanium’da istenmiyorum. Hoş,oraya çokta meraklı değilim ya neyse. Yağmur yağmaya başlarken,ıslanmaya aldırış etmeden evime doğru giden izbe sokakta yavaş adımlarla ilerlemeye devam ettim. Soğuk havayı derince ciğerlerime kadar çekip verdim ve anın tadını çıkarmak için bunu birkaç kez tekrarladım. İlk ölüm birazdan gerçekleşmek üzereydi. Birazdan yan taraftaki evlerden biri çökecek ve biri ölecekti. Hatta birkaç kişi. Evet ölümü hissedebiliyordum ama,müdahale etmem buradayken yasaktı. Peri diyarıyla insan diyarını ayıran çeşitli kurallar vardı ve bu da onlardan biriydi. Ölüm periside olsam bir insanın kaderine müdahale edip tanrıları kızdırmam yasaktı. Başlangıç tarihi; 24.10.24

Hayatın istediğin gibi gitmiyor ve artık art arda gelen sorunlarla boğuşmaktan sıkıldın mı ?Ya da hayatının baharında gece uykudan uyandıracak anksiyete atakları mı geçiriyorsun o zaman doğru yerdesin ve asla yalnız değilsin.Gökyüzünün ay ışığıyla aydınlandığı bir gecede gözlerini kapat ve derin bir nefes al ve yolculuğun başlasın.Pes etmedin ya da kaybetmedin sadece biraz molaya ihtiyacın var.Evet başlıyoruz şimdi derin bir nefes al...

7 farklı ırk 7 farklı dünya Ruhlar krallığında birleşiyor ,birbirlerini bırakmayan çocukluk arkadaşları.

Mücadele benim hayatımdır. Kiraz Kandemir her istediğini her zaman elde eden biri olmuştur. Marka elbiseler her zaman onun üzerinde yer almıştır. En pahalı mücevherler onun boynunda parıldamıştır. Yeni oyuncaklara sahip olmuştur. Ta ki; daha önce varlığından haberi olmadığı, eski çağlardan kalma, özel güçlere sahip bir dünyada kendini bulana kadar. ✿ Başını her zaman belaya sokan kız ve başı hiç bir zaman beladan kurtulmayan oğlanın bol aksiyonlu, birazcık hüzünlü, deli dolu hayatını yer alan hikayemizdir.

Özet için biraz erken, ama yeni şeyler denemek pek de güzel olur değil mi?

Emma Stone küçük yaşlarından itibaren diğerlerinden farklı olduğunu biliyordu. Ancak on sekizinci yaşından sonra Emma içindeki gücün katlanarak büyüğünü fark etti. Yaşadığı olay o doğmadan on yıl önce sona ermişti ve Cline timi operasyonun sona erdiğini dünyaya söylemişti. Emma Stone, on yıl sonra son Hayalci olarak doğduğunu ve koca bir dünyanın karşısında yalnız kaldığını ağır bedeller ödeyerek fark edecekti.

İnsanlığı koruyan sihirli bir bariyer açılmasın diye hükümdar ve halk tanrıya en değerli şeylerini kurban verirdi yani bu kurbanlar günahsız çocuklardı. Bir grup kurban çocuk sihirli bariyerin dışına çıkarıldığında inandıkları şey bariyerin kapalı kalmaya devam ettiği ve içerdekileri tehlikeden koruduğuydu. Bu ritüle karşı koyabilecek kadar güçlü muydu gök yüzü kurbanları?

Yazar: Selin Solaris

Ay ışığının değmediği yerlerde dans eder kötülük. Yaşayanlar karanlık ormanın şarkısına kulak vermeyin aksi takdirde peşinize düşecekler...

Ejderha`nın mucizesine şahit olacaksınız.

Zylara, elfler, deniz kızları ve kelebek insanlardan yarı insan yarı atlara kadar sayısız türün bir arada yaşadığı, büyülü ve gizemli bir gezegen. Thyra köyünde yaşayan Lira`nın hayatı, kardeşinin karanlık bir güç tarafından kaçırılmasıyla altüst olur. Geçmişini unutan Kael, Lira`nın yanında belirdiğinde, bu tehlikeli yolculuk hem bir kurtuluş hem de beklenmedik bir aşk hikayesi haline gelir. Birlikte, yalnızca köylerini kurtarmakla kalmayacak, aynı zamanda Zylara’nın derin sırlarını ve karanlık geçmişlerini keşfedecekler. Dostluk, cesaret ve aşkla dolu bu macerada, Lira ve Kael, karşılarına çıkan tehlikeleri aşarken kalplerinin sesini dinlemeyi öğrenecekler. Karanlık güçlerle yüzleşmek ve kaderlerini değiştirmek için hazır mısınız? Zylara`nın büyülü dünyasında aşk ve macera sizi bekliyor! ☄️🌒 • • • • • Kapak tasarımı bana aittir. @ppastèque2

"Lanetli Sarmaşık" gizem ve güçle dolu bir hikaye. Elian’ın sıradışı mavi gözleri, içinde uyanmaya başlayan ve köyünün kaderini değiştirecek olan kadim güçlerin habercisidir. Bilinmeyen bir lanetin tehdidi altındaki köyünü kurtarma çabasıyla, Elian ateşi ve doğayı kontrol eden yeteneklerini keşfeder. Ancak bu yolculukta en büyük sınavı, karşısına çıkan Lanetli Sarmaşık olacaktır. Her adımda, güçlerinin sınırlarını zorlayan Elian, hem kendi içindeki karanlıkla hem de kadim düşmanlarla yüzleşmek zorundadır.

İblislerin en korku duyulanı Arfaraz ve şifacı melek soyundan Aidanın hikayesi ...

Belki bir gün o taça sahip olabilirim ama kim bilir, belki de o Tac benim sonumdur... _________________________________________ Her yer kan, her yer ceset. Kulağımda çınlayan kılıç sesleri ve çokça bağırış var. Kolumdan çekiliyordum; ağzımdaki el çenemi o kadar sıkıyordu ki, ısırmak bir yana, hareket ettiremiyordum. Bu taç benim sonumdu.

Orta Çağ’ın karanlık ve büyüleyici atmosferinde geçen Balaman Efsanesi, bir halkın inanç, sadakat, ve hayatta kalma mücadelesini konu alıyor. 10. yüzyılda Türk ve Kürt kökenli Balaman ailesinin serüvenini anlatan bu destan, bizi hem tarihî gerçeklerle hem de fantastik unsurlarla dolu bir yolculuğa çıkarıyor. Önder Deli Hakan’ın mirasını sürdüren Balaman halkı, inançları ve gelenekleri uğruna kendi topraklarını savunmak için düşman ordularıyla yüzleşir. Ailelerinin sadakat yeminlerine bağlı kalan savaşçı Kaan ve dostları, ihanetin ve fedakarlığın acı tadını tadarak zorlu bir kaderin pençesinde kıvranır. Ancak sadece kılıçların ve zaferlerin değil, aynı zamanda kalplerin savaşıdır bu; yeni inançlar ve eski bağlılıklar arasında sıkışan kahramanlarımız, kendilerini ve ait oldukları toprakları yeniden tanımaya başlar. Balaman Efsanesi, tarih ve efsanenin iç içe geçtiği, sadakat ve ihanetin ağır sınavlardan geçtiği bir hikaye. Bu roman, cesaret ve kararlılığı konu alarak tarihin karanlık sayfalarında yaşayan efsanevi bir ailenin izini süren herkes için sürükleyici bir okuma deneyimi sunuyor.

Bir rivayet vardır, insanlık tarihinin başlarından itibaren. Kimsenin beklemediği bir anda özlenmiş sislerin ardından adaletin koruyucusu olan samuray tekrar ortaya çıkacaktı. O zamana kadarki zaman kötülerin hazırlık yapması için bir firsattı. Çünkü koruyucu adalet merhamet etmez. Kötülüğün ve karanlığın çocukları dünyayı pençelerinin içine aldığında, umut tamamen tükendiğinde insanlar umutsuzluğa teslim olduğunda önce etrafı sis saracak ardından kalıntıları insanlığın umudu olacak. Bir rivayet vardır: Umutsuzluğa terk edilen savaşçı kimseyi umutsuzluğa terk etmeyecekti. O umudu koruyacak ve onun savaşçısı olacaktı. En büyük umut ise adaletti. Bir rivayet vardı. İnsanlığın düşmanı olan sis, içinde hapsettiği kahramanların sığınağı olmuştu. Ve kahramanların sığınağı olan sis artık insanlığın kurtarıcısı olacaktı. Her şey tersine dönmüştü ama buna rağmen güç dengesi hala daha değişmemişti.