17 yıl sonra gerçek ailesinin kendisini bulmasıyla ailesinden ayrılan Eylül`ün serüvenine hoş geldinizzz.
Eylül bir emekli asker ve Antep aşiret torunu iken bir anda Mardin aşiretinin ve Karadeniz`in en soylu ailelerinin torunu çıkarsa ne olur?
Peki Eylülün ailesi Eylül`ü vermek istemezse ne olur?
Buyrun görelim:)
Bu hikayede yer ,zaman ,kurgu ve karakterler birer hayal ürünüdür. Lütfen ciddiye almayınız🎀
YENİ BÖLÜM YAYINDA! (25.Bölüm) Tiyatro seçmelerinde boy gösterene kadar okulda hiç görmediği o öğrenci, Mira`nın ve tüm Paşalar sakinlerinin hayatını değiştirecektir.
Bu sefer bir rüya değil ve vampirler buradalar.
Barlas Aşkın Akyol genç yaşında, kariyerinin zirve dönemlerini kendi ülkesinde ve kendini ait hissettiği takımda geçirmeye karar vermiştir. Gerçek sevgiyi kendi taraftarlarının gözünde gören genç adamın hayranı sanıp ilk görüşte hayranı olduğu kızın aslında mekanın sahibi olarak beklediği kişi olduğunu öğrenmesi ve devamında tüm cesaretiyle bu yolda koşması ile dünyasının yeniden anlamlanması an meselesi olmuştur.
Mercan Yalçınkaya ailesinin normal bir işi olduğunu düşündüğü ancak gece kulübü işletmecisi birisidir. İşinin aksine yüksek sesli müziği, ışıkları ve gece hayatını sevmez. Baba tarafı bir takıma koyu bir şekilde fanatik olduğu halde kendisi takım tutmamaktadır, hatta futbolla alakası yoktur.
"Senin tüm dünya dediğin başkasının mahallesini doldurmaz sevdiğin zaman."
24062023
Ailelerinin izni ile aynı eve çıkan çocukluk arkadaşlarının yaşadıkları komik anları okuyacaksınız.
Kızına bağlı bir baba, oğuz ve sinanın komikliği gibi olan ikili erkek ile, sert mizaca sahip iki erkek kardeş.
Hepsi birbirine bağlı. Biri düşse diğerleri kaldırır.
HANIMCI MAFYA KİTABINDA ki karaketerlerin çocuklarının yaşayacağı olaylara sizde tanıklık edin. Hepinize iyi okumalar
Siz: Annem bana kocaman bir şey almış.
Siz:komik oldum bak çok komik oldum.
Siz: hemde kocaman bir şey almış
Siz: komik oldum çok komik oldum.
Siz: pişt yakışıklı!
Siz:Anamın bana aldığı tokam, kurabiyeme çay, çorabıma eş, anneme damat, evime kolon olur musun?
O ne kadar ışıklar altında olmalıysa ben o kadar gölgelerde gezmeliydim. Ruhum, bedenim ve hatta işim bile olmaz derken kalbim alev alev onunla yanıyordu. Her şey yolunda gitmeye o kadar müsaitti ki buna tutunup tüm itirazlara rağmen kalbimin istediği yolu takip ettim. Fakat dünya başka bir hikaye yazmama izin vermedi. Yolun sonu ikiye ayrılıyordu, onunla gidecek ve ışığını söndürecektim ya da bildiğim yalnızlıkta boğulacak kendimden vazgeçecektim.
**
"Ben gitmek istedim tamam mı oldu mu?"
"Daha fazla acıtmaktan başka bir işe yaramıyor"
"Ne istiyorsun benden"
"Sadece seni, sadece sen"
"Olmaz diyorum niye ısrar ediyorsun, neden pes etmiyorsun?"
"Bu lanet yerde ne dönüyorsa bana anlatacaksın. Benden uzak kalmana ne sebep olduysa tek tek anlatacaksın"
"Git, Kerem git lütfen" Artık yalvarıyordum. Öfkem onu uzaklaştırmaya yetmiyordu.
"Sen olmadan buradan gitmeyeceğim. Tüm dünyayı yakmam gerekse bile seni almadan hiçbir yere gitmeyeceğim" Tüylerimi diken diken edecek kadar sakin konuşmuştu. Cümleleri ortalığı yaksa da sesi içimi ürpertmişti.
"Anlamıyorsun, gelirsem benim tüm dünyam yanacak!"
"Benim yanımda olmak bu kadar mı kötü?"
"Sandığından daha fazla"
"Leyla..." Devam etmemem gerektiğini vurgulayan bir seslenişti.
"Sana olan saygımı yitirmeden git buradan" Bu hikayenin kötüsü ben olmak zorundaydım. Hepimizi korumak için bunu yapmak zorundaydım. İkna olmamıştı fakat ben onun gitmesini sağlayacak kadar kalbini kırmıştım.
"Hep seni aradım. Karşımda bu kadını bulacağımı bilseydim aklımdakiyle ölmene müsaade ederdim"
Uzun yıllardır içinde birçok cadının , büyücünün yaşadığı bir kasaba.
Arazi.
Yıllar önce bir cadı tarafından yapılmış bir büyü sonucu , bir takım güçler kazanmış olan altı kişi. Onlar kendilerini keşfetmeye başlamışken , bir yandan da onları bekleyen tehlikeyle karşı karşıyadırlar.
Ölüm tehlikesi.
Duvar da ki saat`in akrep ve yelkovan` ı ebelemece oynar gibiydi, ilerliyor durmak bilmiyordu.Umut, Barış ve Furkan saati durdurmaya çalışsalar da başaramadılar.Hepsi aynı şeyi söylüyordu."Biz bir kabustayız şimdi uyanıcağız" ama öyle değildi.Her şey gerçekti.Bunu bilmelerine rağmen kendilerini kandırıyorlardı.
0542**: Baktıkça içim gidiyor.
0542**: Kalbim, yerinden çıkacak gibi oluyor.
0542**:Böyle bazen bakmaya bile kıyamıyorum sana.
0542**: Dokunsam, kül olacakmışsın gibi oluyor ama dokunamıyorum bile.
0542**: Ne denir buna biliyor musun?
0542**: Buna sırılsıklam aşık olmak denir.
Ayçıl: Tıch,
Ayçıl: İmkansız bir aşk denir.
Rüya gibi bir tatilden dönen Lavinya, yoğun kar yağışı nedeniyle havaalanında mahsur kalır. Bu sırada Baran ile tanışan Lavinya başına büyük bir dert alır.
-Yeni kurguma bir şans verirseniz pişman olmayacağınızdan eminim.
-Romanda yer alan bütün unsurlar hayalidir ve gerçeklikle alakası yoktur.
-Pazartesi, çarşamba ve cuma günleri olmak üzere hafta da üç bölüm yayınlanacaktır!
Yetimhanede büyüyen beş arkadaş. Gelişen olaylar, kördüğüm gibi birbirine bağlanan hayatlar.
Ve bununla birlikte, hiç beklenmedik bir anda ortaya çıkan aşk....
Bir akşam hiç beklemediği bir anda bilinmeyen bir numaradan mesaj alan genç bir kız.
Başkasını seviyor ama mesaj atan kişiye de çekiliyor.
Bakalım kimi seçecek?
"Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir."
Küçükken babaannesi yüzünden annesini kaybetmiş, teröristler yüzünden babasını kaybetmiş bir kız çocuğu. Kim bilebilirdi ki büyüyünce asker olacağını ve onların soyunu kurutmaya ant içeceğini. Yeni hayatı ona eski anılarını ve sevdiklerini verdi. Peki ya geri alacak mı?
Ben yazmak için hazırım peki ya siz Şeyma ve Yavuz`un hikayesini okumak için hazır mısınız?
milyonların takip ettiği bir makyaj fenomeni artında kaç tane kirli sır saklayabilir.
Asya`nın hikayesini okumaya hazır mıyız arkadaşlar
"Ben bir kızgın demirdim. Onlar beni döverek bir hançere dönüştürdü. "
kırıp döktüğüm, harabenin içindeydim. Hepsi benim eserim.
Aklım fikrim, bu evden kaçarcasına giden, kızın ardında kalıyordu. Bu evden gitmemesi için her şeyi yapabilirdim, oysa ki.
~~~
“Evin kapısını kitlediniz mi?” Duraksadı. Büyük ihtimal neyden bahsettiğimi düşünüyordu. Derin bir nefes aldım. “Kızların evi.” Sesim sabırsızdı. Bir an önce bu işi halledip, serayı o eve geri getirmeliydim. Hayır korkmuyorum. Sadece bir an önce, onu evine geri getirmem gerek. Onu benden kim ayırabilirdi ki?
12-F sınıfı, sıradan bir lise yılının başlangıcında, neşeli ve huzurlu bir atmosferle derslere başlar. Ancak dışarıdan görünen bu sakinlik, sınıfın derinlerinde saklanan sırları, baskıları ve karanlık geçmişleri gizlemektedir.
Bir gün, kimliği belirsiz bir kişi tarafından sınıfı hedef alan tehdit dolu notlar ortaya çıkar. Bu notlar, her öğrencinin en karanlık sırrını ifşa etmekle tehdit etmektedir. İlk başta şaka sanılan bu durum, kısa sürede sınıfta endişe ve paranoya yaratır. Sırlar birer birer açığa çıktıkça, öğrenciler hem kendi gerçekleriyle yüzleşmek hem de itibarlarını ve kimliklerini korumak için zorlu bir mücadeleye sürüklenir.
Sınıfta artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Yıllarca Mizan Malikanesine sıkışıp kalmış Lila Mizan, onu duvarlar arasına sıkıştıran babasının gittiğini ve çarpıp durduğu duvarlardan çıkarılacağını öğrenir. On sekiz yıl boyunca tek bildiği bir evken on sekizinden sonra adım attığı hayatın farklılığıyla nereye savrulacağını bilemez. Bilinmezler içinde insanları, yaşantıları, hayatları yeni yeni öğrenen Lila Mizan, taşındığı Kaleli Malikanesinde bir bilinmezle daha karşılaşır; Gurur Aral Kaleli.
*Pinhan-Uyutuş, Pinhan serisinin birinci kitabıdır.
Yakamoz nasıl oluşur bilir misiniz?
Denizde yolunu kaybetmiş, yalnız kalmış ve ışık saçan canlıların bir araya gelmesiyle, onların birbirlerine dokunmasıyla oluşur.
Bu da bizim bir araya gelme, birbirimizin hayatına dokunma hikâyemizdi.
Bu, beş kişinin yakamoz oluşunun hikâyesiydi.
Farklı yerlerde ışık saçan beş kişiydik. Bir araya geldik, birbirimizin hayatına dokunduk, ışığımız parladı, yakamoz olduk.
Birimiz sönsek yakamoz kaybolurdu. Karanlıkta kalır, yolumuzu kaybederdik.
Fakat biz ne söndük ne de kaybolduk.
Biz, dünyanın en güzel yakamozu olduk.
Hayattaki en büyük korkusu sevdiklerini kaybetmek olan, çocuk ruhlu, kitap kurdu Erva...
Hayatını işine adamış, ailesi ve sevdikleri için canını oraya koyacak kadar cesur, gözü kara Başkomiser Kerem...
Geçmişte başlayan, gelecekle şekillenen bir aşk hikayesi...
"İçe atılan duyguların patlaması büyük olur demiştin. Ben seni içimde o kadar çok büyüttüm ki Erva, patlamam da sana bağırarak seni sevdiğimi söylemem oldu."
Kitappad`deki "Geçmişten Gelen Sen" isimli ilk kitaptır.
(Ç)alınması durumunda hukuken gerekli işlemler yapılacaktır.
Esir düşen Üsteğmen Deniz Özal`ın kurtarıldıktan sonra hayatında büyük değişimler meydana gelir. Bilmediği duygular ile tanışan Deniz bir yandan da geçmişi ile karşı karşıya kalır. Geçmiş ya yakacaktı ya da yanacaktı.
Eylül, bir yandan geçirdiği kazadan sonra görmeye başladığı anlamsız görüntülere çözüm ararken diğer yandan aniden başlayan ve kalbini zorlayan bir aşkla başa çıkmaya çalışır.
*******************************************
"Bu, sana aşık olduğum ilk sefer değil Eylül, biliyorsun," dedi.
Sesi kavga eder gibiydi, sinirliydi. Boğazımın bağırmaktan tahriş olmasının sebebiydi.
"Ben seni..." yutkundu. Ardından devam etti.
"Bir savaşta," bana doğru bir adım attı,
"Dünyanın en iyi sahnesinde süzülürken," ikinci adım.
"Lanet kaderinden kaçırırken," yaklaşmaya devam etti.
"Sarayın en güzel kadınıyken," gözlerimden bir damla yaş yere düştü.
"Bir büyünün esiriyken,"` tam karşımdaydı.
"Ve bir hastalığın pençesindeyken," elini uzatıp uzun parmaklarıyla sıktığım yumruğumu avucunun içine aldı.
"Hep ve her şeyden çok sevdim."
Kalp akıl işi değildi. Kalbe söz geçiremezdin. Eğer sevdiyse, sevme diyemezsin. Dinlemezdi. Onu sevmek istememiştim ama en çok da onu sevmiştim. O ise beni hiç sevmemişti. Onun için çocukluğundan öylesine bir hatıraydım sadece.
Nazlı`ydım ben. Nazlı Aladağ. Babasının Nazlı kızı. Annesinin baş belası. Abilerinin kıymetlisi. Onunsa hiçbir şeyi.
Emre. Benim kalbimin en büyük yanlışı.
************
Hâlâ eski Naz`sın."
"Değilim," dedim keskin bir tonla. Eski Nazlı severdi onu, çok aşıktı ona. "Çok zaman geçti üstünden. Büyüdüm ben."
"Evet," dediğinde gözleri gözlerimi buldu. Gözlerimin içine bakarak konuştu. "Büyümüşsün."
"Niye geldin?" Sesim istemsiz sitemli bir şekilde çıkmıştı. "Sıkılmıştın buralardan, öyle diyordun abime en son?" abime dediğim kısmı özellikle bastırmıştım.
"Naz, sen bana sinirli misin?"
"Ben sana niye sinirli olayım, Emre?" dedim kendimle çelişip, sinirli konuşurken. "Sen benim hayatımda mısın ki sana karşı herhangi bir duygu besleyeyim?"
Şaşırmıştı. "Biz beraber büyüdük, Naz. Değil miyim hayatında?"
"Değilsin!" dedim bir hışımla. "4 yıl oldu, Emre. 4 yıl. Öyle senin her yaz burada olmandan bahsetmiyorum ben. 4 yıldır hiç gelmedin sen. Arayıp sormadın bile. Sence sen benim hayatımda mısın?"
***
( Zühre karakterinin hayat hikayesini anlatan ikinci kitabım "Mâran: Çıkış Yok" )
İki eli cebinde bana doğru yavaş yavaş adımlarken,kısık gözlerini bir an bile benden ayırmıyordu.
"Ne yaptın bana?" dedi. Sorduğu sorunun verdiği panikle derin bir nefes verdim buz gibi havaya.Eli kolu bu kadar uzun olamazdı değil mi? Birisi birşey mi söylemişti ? Kendimi silkeleyip, kaçırdığım gözlerimi ona diktim.Hoşuna gitmiş olacak ki yüzünde bir sırıtış peyda oldu.
Kesinlikle eğleniyordu.
"Benim bu işle hiçbir alakam yok, herşey Semanın halt yemesi, bu deli saçması işe bulasmayalım dedim ama dinlemedi beni ve-" sözümü kesen adımlaması , önümde son bulurken bedenini benim ile aramda bir mesafe kalmaksızın bana yaklaştırdı ardında eğilip yüzünü yüzümle hizaladı.
O anda gidip gelen otoyıkamanın ışığı pes edercesine hepten kesildi.
Üzerimize yağan küçük cam parcaları ile kesilmekten ziyade patladığını anlamam zaman almadı.
` Hıh ` korkudan ağzımdan dökülen nidayla istemsiz olarak Doğana doğru çekildim.Aradaki mesafe tamamen kapanmış ve bedenlerimiz birbirine değer vaziyetteydi.Ben etrafımdaki olağanüstü durumlara bakınırken ne yaptığımın farkında bile değildim.
Panik dalgası içimde dahada büyürken, karanlığın içindeki o bir çift göz, istifini hiç bozmadan geç kalmış konuşmayı yaptı.
" Ne yaptıysan" düzeltmek adına tekrarlayıp
" Ne yaptıysanız, işe yaradı. Sözünde durdun. O gün istemediğim herşeyin bugün kölesiyim küçük Vesvâs!"
Sevgili Yazar`ın,Yarım kalan İstanbul geçmişini anlattığı bir kitap.
Lina, İstanbul`da yaşayan bir kızdı,İlkokulda başlayan aşkını,yarı yolda bırakan arkadaşını, geride bıraktığını zannederek Rusya`ya ,annesinin vatanına, geri döner fakat,onu bırakmayan geçmişi buradada onu bulur.İçindeki düşünceler,arkadaşları,aşık olduğu çocuğun olduğu bu kitabın acı bir şekilde bitmemesi için çabalayan Lina`nın çabasını anlatır.
O, Ruh Tim`inin Ruhsuz komutanıydı.
İki farklı dünya, iki farklı hayat, iki farklı yaşanmışlık.
Kendi iç dünyasındaki savaşla uğraşan ve asla alamayacağı intikamın ateşini yüreğinde besleyen Nevin`in hayatına giren Andaç, Nevin`in kalbinin omuzladığı yüklerin yerini güzel duygulara bırakmasını sağlayabilecek miydi?
"Benim derdim, gayem, ulaşmak isteğim yer farklı. "
"Ulaşmak istediğin yer olmam için başına dert mi olmam gerekiyor?"
Kıdemli Üsteğmen Nevin Ilgaz DİNÇEL
Kıdemli Üsteğmen Andaç ULU
" En korktuğun şey ne ? " Diye sordum cevap verip vermemekle kararsız kaldı " ölmek " dedi " ölünce yaptığım hatalardan çok korkuyorum"
Kalbim acıdı " sen " dedi " sen korkuyor musun ?"
" Hayır " dedim sert bir şekilde yutkundu . Bakışlarından derin duygular gezindi.
Yine uzun bir sessizlik oldu saniyeler uzun dakikalara dönüştüğünde " cennet " dedi .
Sandalyesini biraz daha yaklaştırdı . Artık ona daha dikkat ettiğimde saçlarının dağılmış olduğunu ve göz altlarının mosmor olduğunu gördüm sanki hiç kalkmamıştı buradan
" İsminin anlamı cennet bu yüzden senin ismini çok seviyorum" birşey söyleyemedim .
" Benim cennetim olurmusun ? "
" Belki o zaman ölümden korkmam " gözlerime öyle bakıyordu ki yalvarır gibi ilk geldiğimde bana asla bakmayan adam gözlerimin içine büyük duygularla bakıyordu .
Gözlerimi kaçırıp odada gezdirdim o an buranın hastane olmadığını fark ettim bakışlarımı tekrar gözlerine çevirdim .
" Olamam " dedim . Gözlerindeki kırgınlık yüzünden ağlayabilirdim .
" O kadar güzel değilim " güzelsin diyemedi .
Sandalyesini benden biraz daha uzaklaştırdı ve ayağa kalktı " iyi hissettirecek " dedi " başkasını düşünerek uyumak "
İki inatçı keçi... Birbirlerinin duygularından habersiz aynı duyguları besliyorlar birbirlerine.
Belki bitse kavgaları, o zaman gerçekleşecekti aşkları...
"Geçmişten Gelen Sen"den tanıdığımız Alper ve Elif`in hikayesidir. İki kurgu da birbirinden bağımsız olduğundan bunu okumak için, önce Geçmişten Gelen Sen`i okumanıza gerek yoktur.
(Ç)alınması durumunda hukuken gerekli işlemler yapılacaktır.