Dönem hikâyesidir.
🌹
Bir köprüde iki inatçı keçi.
Biri Çamlıhemşin yaylalarının Laz kızı Narin, diğeri Çukurova`nın güzide Bey`i Ferman.
🌹
Narin, teyzekızının yapacağı doğum için hiç bilmediği Çukurova`ya gittiğinde bir anda kendini içinde bulduğu kavgada Çukurova`nın en saygıdeğer ailesinin biricik kızını kurtardığından bihaberdi.
"Sen bunu yapmış olamazsın. Yapmadın dimi?"diye sordum elimdeki silahı üzerine doğru tutarken.
"Yaptım. Ben yaptım."dedi gözlerimin içine bakarken. Yaptın mı? Gerçekten mi? Gözler yalan söylemezdi hani? Gözleri ben yapmadım diyordu ama dudakları aynı şeyi demiyordu.
Elimdeki üzerine doğru tuttuğum silaha baktım. Onu vuracak miydim? Hayır. Yapamazdim. Vurmasam-
"Ne düşünüyorsun? Vursana beni. Öldürsene beni. Neyi bekliyorsun?"dedi bağırarak. Burda bağırması gerek biri varsa o bendim. Sen değilsin Atlas. Gözlerimi silahtan aldım ve tekrar Atlasa kitlendim. Vuracaktım.
Diye düşünürken bir silah sesi geldi. Biri vuruldu. Ben mi yapmıştım? Ben katil mi olmuştum diye düşünürken Atlas "Parla!" diye bağırırken ona döndüm. Ardından vücudum yere yığıldı. Son gördüğüm şey Atlasın koşarak yanıma gelemesiydi. Gözlerim kapandıktan sonra gördüğüm tek şey mumun eriyip yok oluşuydu.
Lidya koca malikane de bir çok hizmetçiyle yaşamasına rağmen yanlız hisseder sadece kendine iyi gelen George vardır fakat George ile işler ciddiye bindiğinde George kötü yollara başvurur bu durum lidyayı sinirlendirir ve George `un aklına uyup mafya liderini kendi malikanesinde tutsak etmeye başlar
İyi okumalar..
-"Hem gömleğimi giyinmişsin hemde sırılsıklamsın, tüm vücudun ortada. Seni kucağımda..." Derken daha;
Elimi panikle dudaklarına kapatmıştım. Parmaklarıma rağmen konuşmaya devam etmişti.
-"Bazen çok cesursun ama çoğunlukla utanıyorsun benden. Nasıl bir şeysin sen?"
"Sen koskocaman üsteğmen`e sevimli mi dedin?"
" Hı hı, dedim. Ne olmuş ki? Bence çok tatlısın, benim sevimli Üsteğmen`im."
(Yetişkin öğeler içerir.)
Kendimi bildim bileli hep bir şeyler yazıyorum...
Derin duygularımı yazıyorum. Bir de o derin duyguları hissettiren, iyi yada kötü hiç kimseyi unutmamak için yazıyorum. Bu dünyadan çekip gittiğimde birgün, ardımda birkaç cümlelik izim kalsın diye yazıyorum....
Unutmamak için yazıyorum. Savaştıklarım için yazıyorum. Kaybettiklerim ve belki de hep
kaybedeceklerim için yazıyorum. Çok sevdiğim için yazıyorum. Kendimi iyi hissetmek için yazıyorum...
Ben yazdıkça eksiliyorum, siz okudukça çoğalın diye yazıyorum. Öğrenin ve duyun diye yazıyorum. Beni duymanız için yazıyorum. Sevmenin ve sevilmenin kıymetini bilin diye yazıyorum. Özgürce sevin, sevilin diye yazıyorum...
Açıklama;
*"Düşünsene bir hayatında ben yokum. Ne kadar da sıkıcı olurdu. Kim başına bela olurdu, kim seni sinir ederdi. Kim seni her halimle severdi. İyi ki varım ben Üsteğmen`im."
*"Tehlikeli duygular zıt kutuplarda yaşanırdı, bunu ikisi de biliyordu.
"Söylesene sevgilim, dünya tersten nasıl görünüyor?"
Bir kız varmış çok kırılmış...
Masumiyet bu olamaz, çok can yakan hisler masum olamaz! Yanımda dur küçük adam, katilin ile birlikte yürü bu yoldan.
"Evvel zaman içinde birbirlerini delice seven iki aşık varmış. Bu iki aşık hayatları pahasına birbirlerini hiç bırakmamış..." Beklenti dolu gözlerle bana baktı,
"Lütfen hikayeye devam et dede."
🫀
"Beni affetmen için ne yapmam gerekiyorsa yaparım!" dedi, ve beklenti dolu gözleri beni buldu. Sigaradan aldığım nefesi yüzüne doğru üfledim. Yüzünü hızlıca buruşturarak konuşmaya çalıştı.
"Şu zıkkımdan nefret ettiğim kadar, başka bir şeyden nefret etmiyorum." dedi, sert sesiyle. Dudağımın kıvrılmasına engel olamadım. "Sigaradan nefret eden mafya babası mı olur?" Beni öldürecekmiş gibi baktı, seni tatlı küçük mafya babası, diye fısıldadım içimden. Bunu onun yüzüne karşı söyleseydim gerçekten idamımın gerçekleşmesi için elinden gelen her şeyi yapardı.
"Ciddiyim, affetmen için illa ölmem gerekiyorsa ölürüm!"
Dediğini yapmıştı; ölmüştü, ben onu affedeyim diye geçip gitmişti bu dünyadan.
Aleda; mirasçı, asil soylu, kaprisli demekmiş...
Omuzlarımda bulunan yük miras değil di, acının ta kendisiydi.
🗡️
Birer savaşçı olan herkes için🫶🏻
(Wattpad’te 1.21Milyon okunması var)
İki yaralı çocuktu onlar. Aynı avcı tarafından avlanmış olan…
“Sen uğruna Cehennem yaratılacak kadar güzel bir günahsın. “ dedi tek nefeste.
Ardından ekledi.
“ Ve ben senin için en büyük Günahkâr olmaya varım. “
Ne zaman bir dert gelse;
Yağmur yağar, diner, dokunur
Ve topraktan kalkan o kokuyu koklardım,
Ateşim sönerdi...
Sonra büyüdüm,
Gözlerini gördüm.
Yandım.
Yağmur yağdı
Ve ilk kez sönmedim...
Ben yağmurdan daha fazla bir seni seve bildim...
***
Adamın aşkı sol yanında ki demiri eritti. Küçük bir kadın tek bakışı ile adamı kendine köle etti...
Ve kadın; adamın her bakışı ile tutuştu. Koca adam, küçük kadının feleğini şaşırttı.
Hayalllari vardı küçük kadının...
Hayalleri vardı adamın...
Masum bir aşk, hayaller uğruna verilen bir mücadele.
Sonunda ise acımasız bir tutsaklık.
....
Sözleri, karşımda ateş saçan gözleri ile kesinlikle kalbimi verdiğim adam değildi bu! Hırsla üzerime yürüyüp beni yatağa düşürdüğün de kalbim eziliyor, korkum nefes aldırmıyordu.
" De.. Devrim bu sen değilsin! "
Burnundan alıp verdiği keskin nefes, sıktığı yumrukları... Hiç korkmadığım kadar korkuyorum. Tiksiniyordum kendimden.
``Ben ben olmaktan çıkalı çok oldu Aysima hanım! Sen, sana köpek olan Devrim`i geri de bırakalı çok oldu!"
Gözümden yaşlar akarken üzerime doğru eğilip nefesi dudaklarımı yakarken eli fermuarıma gidip açıp beni öldürken, gözlerini gözlerimden ayırmadan konuştu beni ateşe atacak o alev alan sözleri.
" Şu ana dek sana köpektim, aşkım sana köleydi! Şu saatten sonra kölelik sırası sende! "
Kuşunu uçurmamaya yeminliyse geriye bir tek tutsaklık başlar...
NOT : KİTABIMIN TACİZ VEYA TECAVÜZLE UZAKTAN YAKINDA ASLA AMA ASLA ALAKASI YOKTUR!
+18 içerir!!!
Fırat Alkanlı, babasının mafya imparatorluğuna bir varis verme baskısıyla boğuşan bir adamdır. Karanlık geçmişinin gölgesinde, aşkı bulmak ve kaybetmek arasında kalmıştır. Zara Akın ise, hasta büyükannesinin masraflarını ödemek için çaresizce mücadele eden genç bir kadındır. İkisi, zoraki bir ilişki içinde karşılaştıklarında, hayatlarının gidişatı değişecektir.
Ancak, ikisi de karanlık sırların ve ihanetin pençesinde sıkışıp kalacak; aşk ve sadakatin sınandığı bir yolculuğa adım atacaklardır.
İhanetin Gölgesinde, tutku, ihanet ve hayatta kalma mücadelesinin iç içe geçtiği bir hikaye. Geçmişin izleri ve geleceğin belirsizliği arasında, birbirlerinin ruhlarına dokunacaklar
Peki ya Fırat`ın gerçek yüzü farklıysa?
Arya, 24 yaşına bastığında ortak oldukları şirketin ikiz oğullarından Kerem ile uzun süredir yaşadıkları ilişkiyi evlilik ile taçlandırmak istediklerini açıklarlar. Uzun süredir birbirlerine sadece aşk ve tutku ile bağlı olan masal gibi aşkları, masal gibi bir düğün ile taçlanır ama güzel olan her şey bir bedel ister sonsuz mutluluğa erişmek için bazen eşle sınanır insan, bazen evlatla, bazen ise hiç olmasını istemediği bir hastalıkla peki ya üçü ile birden sınansa kaldirabilir mi insan?
Omuzlarında taşıdığı yükler içinde bir umut sığındığı aşkının üzerine dağ gibi yıkılıp ezerse ne kalır geriye? En güvendiği, en sevdiği, huzuru, yuvayı hissettiği adam nefretle baksa suçsuz yüzüne kalbi ne hisseder, nasıl aynı anda bin parçaya bölünürken hala ritmini koruyarak atmaya devam eder?
Merak mı? Gel kitabıma ve hepsini öğren!
Bu dünyada bir aşk yaşanmış o aşkı hisseden ve kalbine bir anahtar gibi hisseden bir kız yaşarmış adı ise masalmış masal 15 yaşında abisinin düğününde gördüğü bir adama aşık olmuş ama daha çok küçük olduğu için bunu kalbine gömmüş ve bir kilitle kapatmış ama bilmiyordu ki gelecekte onunla evleneceğini ve ileride bir mahfili liderinin karısı olacağını bilmiyordu kapalı dinine Türkmen bir kızdır her an Ali ise babasını kaybettikten sonra bütün hayallerini geride bırakıp hiç kimsenin bilmediği bir şirketin başına geçip ve hiç tanımadığı bir mafya masasının başına oturmuş bir adamdır ama olmazsa babalar gibi kara kara değildir renkli bir adamdır mafya olmasına rağmen rengarenk bir adamdır ama aşka karşı tam bir duvardır bu iki zıt karakterin bir araya gelmesi dünyada nadiren bir imkansız olan bir aşktır peki nasıl olur da imkansız olan bu iki kişi bir arada olabilir
Bulutku macerası başlıyor. Hazır mısınız? Utku sıradan olduğunu düşünüyordu ve bu sıradan hayatı kabullenmişti. Aşık olmak hiç hesabında yoktu. Aşk ve gerçekler hep böyle midir sahiden? Aşk bize gerçeklerle, gerçekleriyle mi gelir? Utku için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Hayatında bildiği tüm gerçekler yalan olmuş, hayatı altüst olmuştu. Ama o, bu yok oluştan bir Anka Kuşu misali küllerinden doğdu. Bulutku ilk seri ile karşında. Bulutku, aşkı, merhameti, sevgiyi, gerçekliği, umudu, hayal kurabilmeyi ve huzuru verecek. Unutma! Hazine her zaman x’in altında olmak zorunda değil. Bazen bir yağmur damlasında, bazen bir çocuğun gülüşünde, bazen de bir kedinin mırıltısında…
“Zeynep, kızım, yavrum, bir tanem...
Eğer buradaysan, yeterince büyüdüğünü ve artık sana bir şeyler itiraf etmem gerektiğini bil.
Böyle ayrılmak istemezdim. Ama bunları karşında söylesem gitmeme izin vermeyecek kadar inatçı olduğunu da biliyorum. Bu yüzden şimdi bir mektupla annene sonsuza dek veda etmek zorundasın.
Öldü diyecekler sana. Ne derlerse desinler; dediklerine sakın ama sakın inanma.
Çok isterdim benim yaşadıklarımı yaşamamanı. Belki o zaman bu kadar kolay bırakamazdım seni. Bu kadar aptal değildir, diyerek avuturdum kendimi. Ama ne yapalım? Benim on yedi yaşındayken başlarına açtığım borcu benim on yedi yaşındaki kızımla ödediler.
O anlaşmayı kabul ettiğin için sakın pişman olma. Sen o anlaşmanın sadece küçücük bir kısmında yer alıyorsun. Sen Bora’yı kabul etmedin, o seni satın aldı. Sensin ki doksan beş trilyon eden bir annenin elli beş trilyonluk kızı.
Şaşırmıyorum da değil bazen. Nasıl oldu da kabul etti benim kızım kendinden on iki yaş büyük bir adamı? Aşk bölüşülmez sonuçta. Kardeş şakası yapıldığında bile ağlardın sen. Ah be kızım, daha anne babanın sevgisini bölüşemeden aşkı mı bölüşmeye kalktın sen?
Biliyorum şimdi hiçbir şey anlamıyorsun. Anneni de tamamen tanımıyorsun. Ama tanıyacaksın. Ben Şeyda Erdem, tanıdık geliyor mu?
Eğer on yedi yaşındayken o küçük aklımla babama oyun oynamaya kalkmasaydım, o zaman yaşayacağın hayatın şimdi hayalini bile kuramazsın.
Ama sana bu aileden sadece ateşi harlanmış, sıcak bir savaş bırakıyorum ve gidiyorum. Çünkü ben artık kendi babamla savaşmaktan çok yoruldum. En azından bir zamanlar benim yanımda beni seven bir adam vardı. Ama sen, bu savaşta tek başınasın.
Zavallısın Zeynep. Çok zavallısın. En az benim kadar zavallısın.
Küçükken geceleri uyuyamıyorsun diye kızardım hep sana. Uyuma bundan sonra da. Uyurken sana doğrultulan bir silahı, göğsünden başlayarak bütün vücuduna dağılan kurşunları fark edemezsin.
Sakın pes etme. Son gücünle savaş hayatında bir kerecik bile görmediğin dedenle. Doğduğundan beri seni takip ediyor. Sen onu tanımıyorsun ama o seni çok iyi tanıyor.
Sakın beni arama, bulmaya da çalışma. Ne yaparsan yap bulmana izin vermeyeceğim.
Diğer mektubu abine ver. Tugay bazı şeyleri bilmeyi hak ediyor.
Bence hiç inat etme. Geri dön o eve. Yoksa seni de yanındaki o asker çocuğu da yaşatmazlar.
Görüşürüz sevgili kızım. Bu savaşın sonunda öleceğini biliyorum, ama yaşamayı en çok ben hak ediyorum.
Annen...”
Her gün kendini sevdirmeye gelen sevimli kedi, bir gün yaralı olarak sizden yardım istese ne yaparsınız?
Butik kafesinde kalbinde tüm güzelliklere yeri olan Melis, kedinin bütün bakımını üstlenmeye karar verdi.
Kısa sürede kedisiyle birlikte yaşamaya alıştı. Ta ki kafenin devamlı müşterilerinden olan oldukça sinir bozucu görünen o adam kedinin asıl sahibi olduğunu söyleyene kadar…
Gecenin kızıllığından doğup gelen bir aşk. Başlarda her şey seyrinde ilerlerken, Kamer`in gerçekleri öğrenmesi ile tepe taklak olur. Yaşadığı korku sonrası Atlas`a olan inancını kaybeder. Atlas onun hayatında olması için her yolu dener. Zor, meşakkatli bir yol onları beklemektedir.
"Aşk, senin gözlerindir, Gün Kızılı..."
Kurum, kişi ve olaylar hayal ürünüdür.
Sende hiç tanımadığın birinden ama her anını bilen ve senin hayatını karartmaya çalışan ve ondan gizemli kutular alsan ne yapardın?
Bu hikayede olabildiğince gizem ve yalan var! Hikaye boyunca kim Yancı olabilir diye tahmin edeceksin ve çoğu kişiden şüpheleneceksin! Belki de doğru kişiden...
Hazır mısın? Hazırsan hikayeyi okumaya başla!
"ÜSTTEKİLER" adında bir çete... Gözüne kestirdiği kişilerle uğraşmaya başlar ve onların hayatını mahvetmeden asla bırakmazlar! Bu çetenin lideri Bora dır... Ve 2 Yancısı vardır! Bu yancılar gizli olacak ve yancı 1, yancı 2 olarak adlandırılacak... Yancıları hikayeyi okurken bulmak sizin göreviniz! Hikayenin başladığı yer... Daha öncede Boradan mesaj alan Mehirin isyanıyla başlar... Tabii ki sadece tek mesaj alan Mehir değildir! Hikayenin devamında 3 kişi daha mesaj alacaktır... Bu hikayede 2 kişi üsttekiler çetesini biliyordur ve gizlice, kimliğini ortaya çıkarmadan, kaç kişi olduklarını bilmeden onları çökertmeye çalışıyorlardır... Eskiden mesaj alanlar 3 kişidir... Bu kişileri söylemiyorum çünkü bulmak sizin göreviniz! Hikayede yanıltıcı ve gerçek ipuçları olacak! Gerçek ipuçlarını birleştirdiğinizde yancıyı bulabilirsiniz... Bu arada hikaye sadece gizemden oluşmaması için içine aşk, komedi ve dramatik olaylar koydum yancıyı bulmaya çalışırken kafanız karışabilir... Şimdiden iyi eğlenceler!
İspanya Kraliçesi Valeria de Barbòn ve Örgüt lideri Ares Aladağ.
"Bu dünya bizim."
"Bütün kuralları yıkacağız."
"Kendi dünyamızı kuracağız."
Gençliğin saflığı ve masumiyetiyle kurulan aşkın devletin sonunu getirdiği, büyük intikamların ateşleriyle şehirlerin yandığı, aşkın kanla süslendiği bir hikaye.
Bir kraliçeyle örgüt liderinin aşkı.
Bir beyaz gül, dünya üzerinde can bulan bütün çiçekleri soldurdu.
Bir ejder, bütün dünyayı kanatlarının altında ezdi.
.
Katil, ölüm sessizliğinde tablosunu kana boyuyordu. Bu, onun en büyük eseri olacaktı. Onu öldüren adamın kanıyla son tablosunu yapıyordu. Ellerine bulaşan kızıllığa baktı. Cansız bedenin en canlı rengi çıplak ellerindeydi. Kırmızının en gerçek tonunu taşıyan fırçasını adamın boynuna batırıp eserine kaldığı yerden devam etti. Bakışları ruhsuzdu, yüzünde tek bir ifade yoktu. Kalbi sökülmüş, bedeni parçalanmış ve ruhu onu terk etmişti. Artık yaşayan bir ölüden ibaretti.
Katilinin katili olmuştu.
Son dokunuşları yaparak tabloyu duvara astı. Kırmızı filtreli sigarasını yakıp yerde duran kan gölünü incelemeye başladı. Savaşların biri bitmişti. Bütün intikamlar alınmış, savaş meydanlarında akan kanlar cepheleri kapatmıştı. Tek pişmanlığı babasına dönüşüp sevdiklerinin ölümüne sebep olmaktı. Mutsuzluğunun sebebi kendisi ve yerde cansız yatan adamdı. Geçmişi gibi onu da yakacaktı. Alev alev yanacaklardı ancak öncesinde onu bağrına basamayan koca dünyayı kalbinde başlattıkları yangınlarla yakacaktı.
Bir savaş bitmişti, büyük savaşın geri sayımı başlamıştı.
Üç,
İki,
Bir.
Aysima ailesinin baskılarına daha fazla maruz kalamayarak evden kaçar.
Ama beklemediği bir şeyle karşılaşır bir depoda eli kolu bağlı adamı görür. İşte olaylar ondan sonra başlar.
Instagram:azimet340
Peşindeki çetenin elinde ölmemek için İstanbul`dan Mardin`e kaçan hırsız bir kız. Umay...
Ve berdel ile evlenmekten Mardin`den İstanbul`a kaçan bir kız. Dicle...
Bu iki kız, insanlar gerçekten çift yaratılırmış dedirtecek kadar hatta tıpatıp birbirine benzerse terminalde karşılaşıp çarpışarak çantaları ve kimlikleri karışırsa ne mi olur. Gümüşdoğan konağı yangın yarine döner. Şahin ağa elinden kaçan gelinini, Dicle`yi ararken İstanbul`un en iyi hırsızını bulur.
İki veliaht, İmparatorluk için savaşırken, Lidena`nın babası Guan pes etmiş ve kardeşine tahtı vermiştir. Ancak İmparator Zeord`un oğlu veliaht Gablin büyük savaşta ölmüştür ve veliahtsız kalan İmparator yeğeni Lidena`nın sürgünden gelmesini emretmiştir. Ancak Lidena her ırktan çok daha güçlü, çok daha duygusuz ve çok daha cani bir kızdır. Üstelik kendisini çağıran İmparator babasının katiliyken nasıl onun askeri olarak çalışabilir?
Bu hikaye içerisinde şiddet, küfür, savaş, fantastik gibi içerikler mevcuttur.
``Yeni Teğmen mi?``
Arka tarafımdan gelen ses ile önümdeki tim oraya doğru bakmaya başladı. Albay biraz yana döndü ve bende tam arkamı döndüğüm sırada ``Evet, yeni Teğmen.`` dedi.
Döndüğümde ise gördüğüm zifir kara gözlerle durdum. Sadece durdum. İkimizin de gözleri birbirine kenetlenmişti.
Olduğum yerde nefesim kesilmişti. Etraf üstüme üstüme geliyormuş gibiydi.
Aynı rüyalarımda olduğu gibi.
Hayalden bir el boğazımı sıkmaya başladığında kendimi zorladım ve esas duruş aldım.
``Teğmen Güz Altan, Adana. Emredin komutanım!``
``Üsteğmen Pars Kurter Karamanlı. Karal Timi`ne hoş geldin Teğmen!``
Hoş mu gelmiştim bilmiyorum. Ne olacağını da bilmiyordum. Tek bildiğim şey bir daha asla eskisi gibi olmayacaktı.
Şimdi önümde komutanım olarak duran kişi, benim lise yıllarımdı. Benim mutluluğum, sevincim, mutsuzluğum, hayal kırıklığımdı. Eskiden her şeyini bildiğim, her anımda yanımda olan kişiydi.
Uzun zamandır ise birbirimize karşı sadece birer yabancıydık.
🦋
*Yetişkin içerik barındırır, bunu bilerek başlayınız.
Hiç kitap karakterine aşık oldunuz mu?
Hayır, hayır. Soruyu değiştiriyorum.
Hiç dilek tuttunuz mu? Peki, o dileğiniz gerçekleşti mi? Galiba benim dileğim gerçek oldu. Yoksa balkonumun ortasında yayılarak yatan bu yarı çıplak prensin bir açıklaması olamazdı.
Tek sorun vardı.
Bu adam Grondal Krallığı`nın korkulu rüyası olan Prens Lokii.
2024 yılında balkonunuzda yatan yarı çıplak prensle karşılaştığınızda ne yapabilirdiniz ki?
Özi`ler Salahdar ülkesinin ünlü Vezir ailelerinden biridir. Ülkenin Emir`i Ali Bey`in idaresinde toplanan Şura Masası`na bir vezir olarak oturmanın hayalini kuran Aliye Bahar Özi`nin önündeki tek engel ise ağabeyi İshak Özi`dir.
2014-2024 yılları arasında yazdığım bu seri beş kitaptan oluşmaktadır. Salahdar hayali bir ülkedir. Bugünün hayali yarının gerçeği olması duası ile iyi okumalar
Aşk, tanrı, isyan ve insan vücuduna geçmişten günümüze kadar etki eden bütün duyguları yeniden şekillendirmeye ve onları felsefi bir şekilde yeniden yaratmaya geliyorum. Geçmiş yaşantım ve bugün arasında bir köprü kuruyorum. Bildiğim ya da yeni keşfettiğim şeyleri sizlerle paylaşıyorum.
DİKKAT: BU KİTAP FAZLASIYLA KARAMSAR DÜŞÜNCLER İÇERMEKTEDİR.
EĞER PSİKOLOJİNİZ İYİ DEĞİLSE OKUMANIZ TAVSİYE EDİLMEZ.