NOKSAN (Geçmişin İzi)
Noksanın anlamı "EKSİKTİR!" Efnan`ın hayatı, hep yarım yamalak, noksan geçmişti.
Gencecik bir kızdı, aklı hep çocukluğunda kalmıştı.
Gerçi, yaşamak nedir bilmemiş, hayatın en büyük darbelerini, ailesinin "EKSİK" adı altında her defasında yüzüne vurulması ile yemiş bir candan ibaretti.
Onun adı NOKSAN`dı. Lakin yenilgilerinin hayatına dahil ettiği gerçekleri de vardı.
`Geçmişin İzi!" Geçmişte yaşattığı gerçeği gün yüzüne çıkarmak isterken, EKSİK`le yolları kesişmişti.
Onunla hiç ummadığı bir yolda karşılaşmış ve beraber yolculuk etmeye başlamışlardı.
Bir kurşun, bizi birbirimize bağlamıştı. Getirdiği gerçekler insanların yalanlarına tabi tutulmuştu.
Adım Efnan. Anlamı; Cennette ki güzel gözlü kız demek. Kaderin bana yaşattığı şey... `NOKSANLIK!" Ardımı hiç bırakmamıştı...
`Efnan Keleş
`Berzan ŞahinKara
@Tüm haklar şahsıma aittir. Çalıntı veyahut kopyalama işleminde. Yasal işleme başvurulacaktır.
|
Evrenlerin Ötesinde
İki farklı evren, aynı şekilde gerçekleşen iki farklı olay... Kız intikam istedi, katil oldu. Oğlan intikam istedi, polis oldu. Peki o iki evren birleşirse ne olur? İkisi kendi evrenlerindeki ile birbirlerine aşk ile bakar mı yoksa ikisi düşman mı olurlar?
|
AŞKA DÜŞÜŞ
"Biliyor musun?" dedi gözlerimin içine bakarak. Eş zamanlı olarak bana doğru bir adım daha attı, aramızdaki mesafeyi iyice kapattı. Gözlerimi ondan kaçırıp geri çekilmek yerine korkmadan, tüm cesaretimle ben de konuştum.⠀
⠀
"Neyi?" Yüzünde hafif bir tebessüm belirdi. İlk defa yüzüne bu kadar dikkatli bakıyordum. Bu yüzdendir ki günlerdir beraber olmamıza rağmen sol yanağındaki küçük gamzeyi şimdi fark etmiştim.
⠀
"Seninle..." dedi ve sustu. Bu sefer yüzündeki gülümsemeyi daha da büyüterek devam etti. ⠀
⠀
"Başka bir zamanda ve başka bir yerde tanışmış olsaydık..." diyerek bir adım daha attı. Ela gözleri gözlerime odaklıydı, anlamlı bakışları vardı.
⠀
"Ve sen o adamın kızı olmasaydın." diye ekledi ve ilk kez gözlerini benden kaçırdı. Aynı zamanda kaşlarını çattı. Ne zaman babamdan bahsetse yüz ifadesi sertleşiyordu. ⠀
⠀
"Ne olurdu o zaman?" diye sordum merakla. Öfkeyle yanan ela gözleri beni bulduğunda bakışları yumuşadı ve iç çekerek cümlesini tamamladı.
⠀
"Muhtemelen sana aşık olurdum."
Kapak tasarımı @hestianinkalemi`ne aittir.
|
STAJYER
"Senden yapmanı istediğim küçük ve basit bir şey daha var Stajyer." Sakin kalmak için derin bir nefes aldım.
"Benden daha ne isteyebilirsiniz ki? Tüm gün yapmadığım şey kalmadı. Sizce de artık bu kadarı fazla olmuyor mu?" Sonunda bir tepki vermiş olmamdan memnun olduğunu belli edecek bir ifadeye büründü.
Bu sinirlerimi bozarken gözleri üzerimde geziyordu.
"Hayır Stajyer bu kadarı yetmez. Yapman gereken bir şey daha var."
"Neymiş o?" Bakışları üzerimde gezinmeye devam ederken bir adım yaklaştı. Ondan uzaklaşmak istedim fakat belimden tutup kendine çekerek buna engel oldu. Şaşkınca olduğum yerde kalırken dudaklarıma baktığını fark ettim.
Yutkundum. Bir şey söylemek için cesaretimi toplayıp dudaklarımı araladım ama o daha önce davranarak beni şok edecek o cümleyi kurdu.
"Çok güzel olmuşsun bugün, bir daha bu kadar güzel olma. Aklım sende kalıyor ve işime odaklanamıyorum, senin yüzünden bugün tüm işlerim aksadı."
|
ESİR
"Öldürün o zaman." Duyduğum sert ve soğuk sesle irkildim. Sanki normal bir şeymiş söylüyormuş gibi bir çırpıda söylemişti. Bunların bana yardım etmelerini beklerken daha tehlikeli çıkmışlardı. Ölüm emri verilen adama bakıp vicdanımın sesine engel olarak usulca geldiğim yoldan geri döndüm.
Yanlarından birkaç metre uzaklaşmışken bir silah sesi duydum. Bağırmamak için kendimi tutarak korku dolu gözlerimi adamlara çevirdim. Az önce ölüm emri verilen adam başından akan kanla yerde cansız bir şekilde yatıyordu. Diğerleri de başında hâlâ bir şeyler konuşmaya devam ediyorlardı. Yerdeki ölü adama bakıp kaldım. Hiç acımadan, bir saniye bile düşünmeden öldürmüşlerdi adamı.
"Sen de kimsin?" Birinin beni fark etmesiyle hepsi bir anda bana döndü ama ben sadece az önce ölüm emrini veren adamın soğuk gözlerine baktım.
"Ben şey..." Sustum. Söyleyecek bir şey bulamadım. Karanlıktan dolayı yüzlerini net olarak göremedim.
"Sen ne?" dedi, bana doğru bir adım attı. Eş zamanlı olarak geri gittim. Bir saniye olsun bakışlarını benden çekmezken yutkundum.
"Ben hiçbir şey görmedim." Tek kaşı kalktı.
"Bizi mi izliyordun?" Korkuyla birkaç adım daha geri gittim.
"Öyle bir amacım yoktu." Yine bana doğru bir adım attı. Korkudan tüm bedenim titremeye başladı.
"Ne amacın vardı?" Cevap vermek istedim ama söyleyecek bir şey bulamadım. Tek istediğim şey şu an buradan kaçıp gitmek.
Gözlerim adamın elindeki silaha kaydı. Bu daha çok korkmama neden olurken daha fazla durmanın bana bir faydası olmayacağına kanaat getirdim ve koşarak yanlarından uzaklaştım.
"Yakalayın şunu!" Arkamdan bağırdı. Bunu duymak daha hırslı bir şekilde koşmama neden oldu.
Resmen başımdaki bela birken iki olmuştu. Koskoca ormanda bir mafyadan kaçarken bir başkasının kucağına düşmüştüm.
|
KARANLIK
"Bade Karahanlı." Duyduğum tok sesle eş zamanlı olarak derin bir nefes aldım, ağır hareketlerle sesin geldiği yöne döndüm. Kapıyı yavaşça kapattı, gözleri beni buldu.
"İsmimi bile öğrenmişsin." Dudakları yana kıvrıldı, bana doğru geldi.
"Öğrenmek zorunda kaldım diyelim." Gülümsedim, biraz daha yaklaştı, birkaç adım geri gittim ama sırtım soğuk duvara temas edince durmak zorunda kaldım. Fakat o durmadan üzerime gelmeye devam etti. Kaçmak için sağ tarafa doğru geçecekken kolunu önüme kalkan etti. Boş bir anında sol taraftan kacayım dedim ama bu sefer de diğer koluyla önümü kapattı. Tamamen onunla duvar arasında kalmıştım, kaçmama izin vermiyordu. Sırtımı duvara yasladım, yemyeşil gözlerinin içine baktım.
"Ne yapıyorsun?"
"Konuşmamız gereken şeyler var."
"Evet var ama bunu aramızda mesafe varken de yapabiliriz."
"Yapamayız, böyle konuşmak istiyorum." Cevap verecekken gördüğüm şeyle sol gözünün altına düşen kirpiğini nazik bir şekilde aldım.
"Kirpiklerin dökülüyor." Dudaklarındaki tebessüm büyüdü, sessiz kaldı. Sağ yanağında küçük bir gamzesi vardı, yakın olduğumuz için fark edebilmiştim. Kirpiğe usulca üfleyerek gözlerimi yeşillerine çevirdim.
"Badem yağı sürebilirsin, çok iyi geliyor." Tek kaşı kalktı, söylediğim şeye şaşırmış gibiydi. Fakat bu şaşkınlığı üzerinden çabucak atıp kaçmamı engellemek için önüme kalkan ettiği elini duvardan çekti, cebine attı. Merakla ona bakarken elini cebinden çıkardı, badem şekerlerini uzattı.
"Yer misin?" Elinden bademleri alarak birini ağzıma attım.
"Çok severim." Biraz daha yaklaştı, derin bir nefes aldı.
"Badem şekeri gibi kokuyorsun." Badem şekeri mi demişti o? Şaşkınca bakarak elimdeki bademleri kokladım.
"Güzel kokuyorlar yalnız." Başını salladı.
"Biliyorum." Gülümsedim, kendisi de bir şeker yedi ve ekledi. "O yüzden söyledim zaten."
|
MASKELİ KIZ
Kendi geliştirdiği bir uygulama sayesinde insanlara ulaşıp para karşılığında her türlü işi yapan, bu sayede şehir efsanesine dönüşen MK`nın yeni işi ünlü iş insanı Alaz Demiray`ın iş dünyasında yaptığı tüm yolsuzlukları ortaya çıkarmaktır.
|
GİZEMLİ AY IŞIĞINDA
Sevdiği adam tarafından ihanete uğradıktan sonra ormana kaçar ve aslında bilmediği bir şey vardı. Ormanda gerçek aşkı ile karşılacağını bilmiyordu.
Gerçek aşkının yanında kendini güvende his ediceğini ve ona bu kadar çok bağlanacağını bilemezdi
|
YAKAMOZ
Yakamoz nasıl oluşur bilir misiniz?
Denizde yolunu kaybetmiş, yalnız kalmış ve ışık saçan canlıların bir araya gelmesiyle, onların birbirlerine dokunmasıyla oluşur.
Bu da bizim bir araya gelme, birbirimizin hayatına dokunma hikâyemizdi.
Bu, beş kişinin yakamoz oluşunun hikâyesiydi.
Farklı yerlerde ışık saçan beş kişiydik. Bir araya geldik, birbirimizin hayatına dokunduk, ışığımız parladı, yakamoz olduk.
Birimiz sönsek yakamoz kaybolurdu. Karanlıkta kalır, yolumuzu kaybederdik.
Fakat biz ne söndük ne de kaybolduk.
Biz, dünyanın en güzel yakamozu olduk.
|
Pazin +18
"Sakın!" diye bağırdı duygu duvarını kırarak. "Eğer o silahla kendini vurursan bunun dönüşü olmaz Efil!" Acıyla kahkaha atmaya başladım. Herkes benim bunu yapacağımdan o kadar emindi ki, korkuyorlardı.
Haklılardı da.
Yapacaktım.
"Niye?" diye fısıldadım gülümsemem yüzümden yavaş yavaş silinirken. "Bu silahı bana yıllar önce doğrultan sen değil miydin? Bu silah benim sonum olacaktı zaten şu an seni korkutan şey ne Karan!"
Cevap vermedi.
Veremedi.
Dudakları lâl oldu bu gece.
Korkuyordu.
Beni kaybedecek olmaktan korkuyordu. O korkmazdı, onun istisnaları olmazdı. Ben hariçtim. "Nefretten aşk doğamaz demiştin." dedim tüm uzuvlarım acıyla sızlarken. "Haklıydın. Biz nerede başlarsak orada biteriz. Nefretin benim sonum olmasına izin vermeden ben kendi sonumu yazıyorum."
"Yapma Savcı." dedi ben silahla ateş etmeden hemen önce. "İnsanlar yanılır ama ben yanılmaz demiştim ya sana, ilk defa haklı çıktın. Yanıldım. Nefret aşka dönüşürse şayet, o adamı kimse tutamaz. Aşk gerçekten her şeyi yenebilecek olan tek duyguymuş çünkü."
"Duygulara yeri olmayan sen mi söylüyorsun bunu? Aşk nedir bilmiyorsun bile!"
"Evet!" dedi bağırarak. "Aşk nedir bilmiyorum, tek bildiğim senin yanında kendimi kaybettiğim. Kalbimin hızlanmasını sağlayan, tek bir gülüşünle bana tüm dünyayı yaktırabilecek güce sahip olan tek kadın sensen ve buna aşk denmiyorsa ben hastayım Savcı. Ben yenildim."
Bu cümlenin devamını duymaya hazır değildim.
Söyleyemezdi.
"Ben senin yenilmeni beklerken, ben sana yenildi-"
Başımı ağır ağır sallarken cümlenin devam etmesine izin vermeyerek, acımadan iki el silah sesinin duyulmasını sağladım.
Bedenim yere kapaklandı.
Tüm feryat dolu sesler umurumda olmadı ama diz çökmem için bana emreden Karan Kızıltuğ`un gözyaşları içinde yerde diz çöktüğünü görmek bu gece için en kötü ikinci şeydi.
|
GÜMÜŞTEN AY
Kafenin önüne gelmiş, motordan inmiştim.
İçeriye girdiğimde duvar kenarındaki masada oturmuş beni bekleyen Mirzayı görüp yanına gittim. "Evet, ne konuşacakmışsın benimle?"
diye sordu. "Baban parayı kabul etmemiş, gerçekten kardeşinin ölümünü kabul edecek bir abi misin?" Bunu sorduğumda direkt "Sizin paranıza mı kaldık biz" diye çıkıştı ve " Para teklifi yerine kendini evlilik fikrine alıştır" dedi.
Onların evi benim ölümüm olurdu ama ben kendimi güvenceye alacaktım. "İstenmeyen bir evlilik mantıklı mı sence?" Diye sormamla gözlerimin içine bakarak " Ben evliliği istiyorum sen diretiyorsun" dedi. O evlilik öyle onun kafasındaki gibi işlemeyecekti, bir evlilik olacaktı ama benim kurallarımla.
"Madem benimle evlenmeye bu kadar meraklısın evleniriz ama bu evlilik asla gerçek olmayacak" dedim. Bana baktı "Nasıl olacakmış o?" Diye sordu. "4 ay sürecek 4 ayın sonunda anlaşamıyoruz diyeceksin ve beni evden yollayıp sevdiğin bir kız ile evleneceksin. Herkes beni size ait herhangi bir yerde bilecek ben okuluma devam edeceğim" dedim.
|
TRANDOX AVCI AKADEMİSİ
Ben Fink HUNTER , binlerce yıldır devam eden bir savaşın ortasında buldum kendimi. 18 yaşımda bir Avcı olduğumu öğrendim.Oysaki her şey daha yeni başlıyordu. Trandox Avcı Akademisine gitmeli ve hayatta kalmalıydım.
Tabi bu ne kadar mümkünse. Avcılar`ın dünyasında taht kavgası sıradan şeylerdi. Bir senede 30 kral ve kraliçe adayı öldürülmüştü.
Dimitri`nin ölümünün ardından tüm arkadaşlarım bir yerlere dağıldı.
Herkes intikam istiyordu.
Bu kara büyüye karşı açılmış bir savaştı.
Cadılar da aşık olabilirdi.
İçimde cadıları dize getirecek bir karanlık olduğunu bilmeden yıllarca yaşamıştım. Korkulması gereken kişi ben gibi davranıyorlardı.
Çünkü korkulması kişi gereken bendim.
Avcılar `ın , Cadılar`ın , Vampirler`in aşk ücgeni sizi kendine esir edecek.
|
Rakkas
Bu kitap kötü karakter ve rahatsız edici içerikler barındırmaktadır. (Küfür ve şiddet) (Yetişkin içerik)
Okurken buna dikkat etmenizi rica ediyorum.
İnsanlar tanıdım ben;
Sessiz, sesli, gür kahkahalı, acı çığlıklı insanlar tanıdım ben.
Kadınlar tanıdım ben;
Kimi uzun kimisi kısa fakat kaderleri farklı tarzda.
Adamlar tanıdım ben;
Kimisi iri kimisi cılız fakat meşakkatleri aynı oranda.
Saçları ağarmış kadınlar gördüm ben; acılarını bağırlarına basmış kadınlardı onlar.
Suskun adamlar gördüm ben; yorgunluklarını saklamış adamlardı onlar.
Sevdalanmış hayatlar tanıdım ben kimisi kavuşmuş, kimisi ayrı düşmüştü yarinden.
Küsmüş bedenler tanıdım ben; aynı yerden yara almış özür bekleyen insanlardı onlar.
Ağıt yakan kadınlar tanıdım ben; Kimi yaşlıydı kimisi baharında almıştı yarasını tek şeyleri aynıydı: yüreğindeki acı!
İntikamının ardına sığınmış küçük bedenler tanıdım ben; Yalanlarla kandırılmıştı ya da doğrusunu bildiği yalanlara inanmıştı içi yana yana!
Düşman kardeşler tanıdım ben; ana aynı ana, ağıt farklı tonda!
Kolu kopmuş adamlar tanıdım ben; vatan diyordu vatan! Vatana canım feda!
Yara almış adamlar tanıdım ben; Acısı farklı boyutta: Öksüz yetimmiş oysa!
Alev alev yanan bedenler tanıdım ben; Evlat acısı yaşamıştı yanardı kan ağlaya ağlaya.
Hepsi aynı dünyada yaşayan anadan doğma bedenlerdi oysa!
Kiminin gözleri renkli kiminin alev alev yanan kahveydi irisleri.
Birileri vardı köz gibi bakan simsiyahtı gözbebekleri.
Kimi tombuldu, Kimi zayıf ince belliydi aynada.
Kimi iriydi devirir geçerdi her bedeni, bir söz bakardı yıkılmasına!
Dinleri farklıydı, ırkları farklıydı lakin değişen adamlar tanıdım ben.
Vatan, vatan diye diye eksilen bedenler tanıdım ben; Adları şehitti, şehit oğlu şehit!
Birde bu Vatana kalleşlik yapan çürüyen etler tanıdım ben; leşti adları leş!
Yalan, dolan, sevda, intikam bendini ben yapan sıfatlardı bunlar.
Ama bir şeyi unuttular; bir gün toprağa girecek et parçalarıydı hepsi!
İşte özeti âlâ budur "RAKKAS"
Birer birer eksilen bedenlerin hikayesi...
|
Yalancılar ve Mumları
Yalanlar can alır mıydı?
Onlarınki almıştı.
Yıllar sonra bir araya gelen bir arkadaş grubunun eski günleri yad etmek için gitmeye karar verdikleri dağ evinde bir cinayet işlendi.
Atan dokuz kalpten birisi durdu, durduruldu.
Yanan dokuz mumdan birisi söndü, söndürüldü.
Onlar on dokuz Ocak sabahına bir ceset ve bir katil ile uyandılar.
Bu cinayeti kim, neden işlemişti?
Katili bulmak zordu, onlar önlerinde yanan bir mum olmadığı sürece kusursuz yalancılardı.
Ama her yalancı elbet bir gün mum ışığında yansıyan gölgesiyle yüzleşmek zorunda kalırdı.
Değil mi?
|
İŞGAL ÜSTÜ
"Farklı olan ne? O da yaşadığı yeri korumak istediği için talihsiz bir karar vermek zorunda kaldı, o da bunun yüzünden senin karşında göz yaşlarına boğuldu ve o da ne kadar pişman olursa olsun aynı şeyi yeniden yapabileceğini biliyor çünkü doğrunun bu olduğuna inanacak kadar çaresiz. Aramızdaki tek fark o kızın odana girmeye bile izni yokken benim burada olmam için can atıyor olan sensin."
"Aranızdaki tek fark Nimfea," diye başladı yanağının içindeki kas nabız gibi atarken. "Sen bana zarar vermeye çalıştın ama o sana. Bana karşı işlenen suçu cezasız bırakabilirim ama sana karşı olanı asla."
|
Gerçek kurum ve kuruluşlarla hiçbir alakası yoktur, tümüyle zihnim ve ruhumla şekillenmiş bir hayatın hikayesidir
|
Dünya Çok Küçük
"Bak Feyza bu senin kardeşin. Adını sen koy güzel kuzum."
Küçük kız, bebeği kucağına alarak burnunu bebeğin kundağına yasladı.
"Anne çok güzel, saçları kızıl, kokusu mis gibi, yüzüne bak anne, bak burnun yanlarında sarı noktalar var çok güzel adı Beyza olsun ben bakabilirim değil mi?
Genç kadın gözlerindeki derin kederle çömelerek önce kızına sonra kucağındaki bebeğe baktı. "Tabi kuzum ona hep beraber bakacağız değilim amcası?
Adam yere çömelmiş karısının tülbendine elini üstüne koyarak cevapladı. "Evet, yengesi"
Kadın yüzündeki hüzünle ayaklanarak kocasına sarıldı. "Üzülme Ahmet O, annesizliği hissetmeyecek söz." Hep birlikte hastaneden çıkarken bulutlar kasvetli ve içli içli çiseleyerek ağlıyordu.
|
UMAY
Babasının ısrarı üzerine düşman reklam şirketinden bilgi almak için sekreter olarak Sancak şirkette işe başlayan Umay şirketin başına yeni geçmiş olan Miran SANCAK ile tanışır aralarında garip bir bağ vardır.Umay şirketren aldığı bilgileri yarışmayı kazanması için babasına vermektedir ancak babasına ona bir konuda yalan söylemiştir Miran ile Umay aralarındaki çekime karşı gelemezken neler yaşanacağı anlatılmaktadır
|
Mi̇si̇lleme
Geçmişinden sıyrılamayanlar bir kafesin içinde yaşamaya mahkûmdur. Önemli olan o kafesi nasıl şekillendirdiğindir.
Benimkinin parmaklıklarının her bir köşesine intikam yeminim kazınmıştı.
Dün bir küçük kız çocuğuydum, bugün Yazgı Deha Yaman.
Dün ölüydüm, bugün azrail...
Dün katildim, bugün yine katilim...
Dün kendim için öldürüyordum, bugün `onun` için...
O...
Hayatı bana emanet edilen adam..
O...
Canım pahasına canını korumak için çabalarken canım olan adam...
⏳
PROLOG:
"Peşimde dolanmayı ne zaman bırakacaksın sen?"
Kızgın sesi dudağımın sağ köşesinin kıvrılmasına neden olurken ona meydan okuyan bir bakış attım. "Kurşunların kıçında patlamasını istemiyorsan, yaklaşık beş ay boyunca hiçbir zaman."
"Gidip ojeni falan sürsene sen, böyle işlerle uğraşana kadar..." diye homurdandı arabaya binmeden hemen önce. Pes eden taraf o olduğu için hissettiğim zafer duygusuyla şoför koltuğuna yerleştim bende. En sonunda bana karşı kazanamayacağını anlamış gibi görünüyordu.
Dikiz aynasından ona bakarken arabayı çalıştırıp evin büyük bahçesinde ilerlemeye başladım. Evin garajından bahçe kapısına kadar olan mesafe yaklaşık beş dakikaydı.
"Gel bir anlaşma yapalım..." diye alay ettim o arka koltukta tableti ile ilgileniyormuş gibi yaparken. Tableti ile ilgilenmediğini biliyordum. O nohut tanesi kadar olan aklından, beni vazgeçirmek için yeni planlar geçtiğini biliyordum.
"Sen ojelerimi sür, ben seni hayatta tutayım..."
|
Geceye Dokunan Aşk
Şehir ışıklarının altında bir kafe, iki yabancının hayatlarını değiştirecek geceye ev sahipliği yapar. Elif ve Murat, tesadüflerin bir araya getirdiği bu gece boyunca derin bir bağ kurarlar. Ancak, aralarındaki bu özel bağlantı, geceyi tehdit eden karanlık bir tehlike ile sınanır.
|
KIZIL KURŞUN
O kurşun bir bedene saplanıp kızıla boyandıktan sonra başlamıştı içinde bulunduğumuz bu savaş...
|
KANA BULANMIŞ SIRLAR
Bazı ölümler bir son, bazı ölümler bir başlangıçtır.
Çünkü kimileri ölür ve hikâyeleri biter, kimilerinin ölümü de birileri için yeni bir hikâye başlatırdı.
Bu kez ölüm, hikâyeyi başlatan şey olacaktı.
Onun ölümü, avuçlarıma kanlı bir sır bırakmıştı.
Ve maalesef ki o kanlı sır sadece benim ellerimde değildi.
Hiç olmaması gereken birinin ellerine de bulaşmıştı.
Bu kanlı sır onunla aramızda her geçen gün büyüyecek, zamanla pimi çekilmiş bir bomba hâline gelecekti.
Ve yine maalesef ki her bomba er ya da geç bir gün elbet patlardı.
İşte o gün suçlular ve suçsuzlar ortaya dökülür, hesap verme vakti gelirdi.
Bizim için ise hesap verme vakti asla gelmemeliydi.
Çünkü bu hikâyenin masumları biz değildik.
Zira bu hikâyede masum da yoktu.
|
13 : GÜMÜŞ PELERİN ŞÖVALYESI
13 uğursuzluğunu yine göstermişti. Tarih felaketlerini 13` te saklıyordu sanki ...
|
İnti̇kamın Aşkı
İntikam almak isterken aşık olunabilirmi? Karşı koyabilecek mi aşka yenilecek mi? Yoksa intikamı alıp koca bi geçmişi geride mi bırakacak?
|
OYUNBOZAN
Küfür, şiddet ve cinsel öğeler içerir.
♟️
“İntikam, sabır ister.”
Ailesini yok eden bir mafya liderini bitirmeye yemin etmiş olan Asiye Bolat, amcasıyla birlikte çıktığı intikam yolunda herkesi ezip geçmeye kararlıdır. Ancak hissedebileceği bütün güzel duyguları kapının dışında bırakarak girdiği Soykan yalısında, daha önce hiç tatmadığı duygularla tanışacak; on üç yıldır içinde büyüttüğü intikam ateşi ve imkansız aşkı arasında bir seçim yapmak zorunda kalacaktır.
Yeni bölüm 15 günde bir.
|
Askerim
Her şey küçükken onu kaçıranların tekrar ortaya çıkmasıyla başlamıştı...
Alparslan
"Dinle Elçin! Beni bir dinle!"
"Konuşma sakın Alparslan! Pardon yüzbaşım demeyi daha çok hoş buluyordun değil mi?"
"Her şeyin bir açıklaması var."
"Bana sesini yükseltme yüzbaşı karşında albayın kızı var. İkinci bir emre kadar nefesin nefesime değmesin!"
Ağzının içinde küfür mırıldandığını duydum. Gözlerimde akmamak için çabalayan göz yaşlarım bileğimden çekildiğimde ve dudaklarımdaki baskı ile donmuştu. Alparslan beni öpüyor muydu? O adi bunu nasıl kendine yakıştırırdı?
Eğer asker kurgusu okumak istiyorsan kitabıma gelmeni tavsiye ederim.
|
KALP ÇIĞLIĞI
Yanımdaki adam, benim kâbusumdu. Benim canavarımdı. Aradan kaç yıl geçmişti bu evde, bilmiyordum. Gökyüzü, yok. Işık, yok. Yürümek, yok. Uyumak, yok. Sadece şiddet, şiddet, şiddet!
Bağırsam duyan olmaz, benim tek çığlığım, Kalp Çığlğım...
|
ZEHİRLİ ZİNCİRLER
Ruhum kötülükle donanmıştı ama ben iyilerin tarafındaydım. Ya da kendini iyi sanan kötülerin.
Kötülere karşı olmam iyi olduğum anlamına gelmezdi. Belki de ben kötülerden bile kötüydüm.
Yasaklara aşık bir kadın vardı
Yasaklardan nefret eden bir adam
Kadının zincirleri vardı adamın bıçakları
Kadının sırları vardı
Adamın karanlığı sarmalamıştı kadının sırlarını
Güven yoktu
Kadının zincirleri vardı kadın sevilmemişti
Adamı çok yakmışlardı
Adam kadını da yakmıştı
Ben, Melodi Sera Zincir iyiliğe rağmen ruhumun nasıl kötülükle donatıldığını göreceksin...
Ben, Araf Atlas Bıçakçı kanlı bir oyunun piyonuyken nasıl bir şaha dönüştüğümü göreceksin...
|
ETEZARİ KARANLIK LORD
Her gördüğüne, duyduğuna, hissettiğine inanan fazla uzan yaşamaz derler derdi bir zamanlar kemikleri bile kalmamış eski dostum. Bunu bilmeden katiline söylemişti. Katili de şimdi size söylüyor. Ah tanışalım mı?
Karanlık Küçük Kara Köpek sizi selamlar
|
Zerda Gelin
Ateş düştüğü yeri yakmıştı. O ateş Zerda gelinin yüreğinde hüküm etmişti.
Ne üzerine gelen kuma, nede kocasına boyun eğmeycekti...
|
0% |